Millî Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen 2023 Eğitim Vizyonu Tanıtım Toplantısı´ndaki açıklamaları ile toplum genelinin eğitim sisteminde köklü ve hızlı değişim beklentisini boşa çıkardı. Değişim ve dönüşümün yol haritasını açıklayan Selçuk, salondaki katılımcılara hitaben şöyle konuştu: "Sevgili meslektaşlarım bana şapkadan tavşan çıkaracakmışım gibi bakmazsanız sevinirim. Bugün burada yapacağımız açıklamayla yarın Türkiye´de eğitim sistemi dünyanın en iyi eğitim sistemi olmayacak. Bugün burada yaptığımız açıklamalarla eğitim sistemimiz yarın belki birden bire çok ani bir değişim, dönüşüm yaşamayacak. Çünkü milli eğitim ya da eğitim sistemleri 100 vagonlu tren gibidir, bir spor araba gibi döndüremeyiz. Ama yarın bilimin ışığında, rehberliğinde yeni bir yol haritamız olacak ve bizim sorumluluğumuz çok daha artacak. Çünkü derdiyle dertlendiğimiz milletimize karşı mahcup olmama gayretimiz yükselecek."

Bu açıklamalar açıkça gösteriyor ki eğitimde hızlı bir dönüşüm olmayacak. Peki ortaya konan vizyon, hangi problemlerimizi tespit etmiş ve bunların çözümüne odaklanmış, ıskalanan mühim meselelerimiz var mı? Artık vizyon belgesi açıklandığına göre biz eğitimciler de bu konuda kafa yormalı ve varsa eleştirilerimizi, tekliflerimizle beraber ortaya koyabilmeliyiz.
Öncelikle meselenin felsefî yönüne bakacak olursak yaratıcılık, iletişim, takım çalışması, eleştirel düşünce gibi 21. yüzyıl becerilerinin kazanılması ön plâna çıkıyor. Niyet güzel; ancak bu noktada bir soruyu kendimize sormadan edemiyorum: Biz öğretmenler, bu becerilere ne kadar sahibiz, eğer sahip değilsek bu becerileri öğrencilerde nasıl inşa edebiliriz?
Temel politika, mizaç ve yetenek temelli bir tanıma yaklaşımı ile bireyin kendini tanıması, onun eğitim yolculuğunda kişiselleştirilmiş bir yol haritasına sahip olması şeklinde açıklanmış. Evet, bu da hayal ettiğimiz bir yaklaşım; ancak burada da sürecin sağlıklı takip edilebilmesinin temelinde yer alan okullarımızdaki “Rehber Öğretmen” açığının da bir an önce kapanması gerektiği kanaatindeyim.

İçerik ve uygulamayla ilgili olarak da temel becerilere ilişkin zorunlu derslerin korunması şartıyla, zorunlu ders saat ve çeşitleri azaltılarak, derinleşmeye, kişiselleştirmeye ve uygulamaya zaman ayrılacak; ayrıca çocuklar soru çözme, konu anlatımı gibi bir eğitim anlayışından üretimi, yapmayı, etkileşimi, derinleşmeyi öne çıkaran bir müfredat anlayışına yönelecektir, deniyor. Bu yaklaşım da okul türleri dikkate alınarak uygulanmalı; yoksa gücü ve yeteneği beynini kullanmak olan öğrencinin akademik çalışmalarını azaltmak üniversiteye gidecek öğrencilerin niteliğini düşürecektir. 

Sanata yeteneği ya da meslekî alana eğilimi olan öğrenciler için Tasarım-Beceri Atölyeleri kurulacak olması güzel. Bu atölyelerdeki etkinliklerin bilim, sanat, spor ve kültür odaklı yapılandırılacak olması da yerinde bir karar. Bu konuda da önemli nokta, etkin ve yetkin personel istihdamı olmazsa güzel plânlamaların, kâğıt üzerinde kalacak olması.

Vizyon belgesine bakışa sonra devam etmek niyetimizi beyanla son sözü “çocuklara” seslenen şaire bırakalım:

Ne odunmuş babanız: Olmadı bir baltaya sap! 
Ona siz benzemeyin, sonra ateştir yolunuz.
Meşe hâlinde yaşanmaz, o zamanlar geçti; 
Gelen incelmiş adam devri, hemen yontulunuz.
Ama dikkatli olun: Bir kafanız yontulacak; 
Sakın aldanmayın: İncelmeye gelmez kolunuz!     //Mehmet Akif Ersoy