Kur´an-ı Kerim´in değişik ayetlerinde Allah´ın kalpleri mühürlemesinden bahsedilir. Bu ayetlerden ilkini bir önceki ayetle birlikte nakledelim:

“İnkâr edenleri uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, asla iman etmezler. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de kalın bir perde bulunmaktadır ve onlar için büyük bir azap vardır.” (2.Bakara-6,7)

İnkâr edenler, kendilerine hak din tebliğ edildiği halde iman esaslarını kabul etmeyip hür iradeleriyle küfrü tercih edenlerdir.

Uyarma olarak tercüme edilen inzar kelimesi ise, korkutarak haber vermek demektir.

Bundan şunu anlıyoruz: 
Hz. Muhammed (s.a.v.), önce aldığı vahyi insanlara haber verip anlatmış, inkârı tercih edenler yapılan tebliğe aldırmayınca Resulullah, onlara tutumlarının yanlış olduğunu ve bu nedenle ağır cezalara çarpıtılacaklarını haber verip korkutmak suretiyle yeniden uyarmış ancak inkârcıların tutumlarını yine değiştirmediklerini görüp üzülmüştür. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, hem resulünü teselli etmek hem de inkârda ısrar edenlerin durumunu bildirmek üzere yukarıdaki ayetleri inzal etmiştir.

Bu noktada konu ile ilgili olarak dört soruya cevap vermemiz gerekmektedir:
1.Kalp nedir?” 
Kalp; düşüncenin, zihinsel fonksiyonların ve bir şeyi kabul (tasdik) veya ret(inkâr) etmenin merkezi şeklinde anlaşılmalıdır. Bunun dışındaki tartışmalar, konunun anlaşılmasına hizmet etmez
2.Kalbin mühürlemesi ne demektir?
Kalbin mühürlenmesi; aklın doğru yolu bulma hususunda işe yaramaması, kişinin doğru düşünememesi, nefsin küfür ve günahı hoş görüp, iman ve ibadeti çirkin sayma durumudur.
3.Allah, inkârcıların kalbini niçin mühürler?
İnkârcılar, hakikat (ilahi vahiy) kendilerine anlatıldığı halde küfrü kendi iradeleriyle tercih ederler. Daha sonra Allah´ın elçisi, yaptıklarının doğru olmadığını, dünyadaki cezalar dışında, ahirette cehennem ateşiyle azap göreceklerini haber verip tebliğ görevinden sonra korkutma (inzar) görevini de yerine getirir. Ancak inkârcılar, küfrü tercihe devam etmekle kalmayıp, bir taraftan söylenenlerle alay eder, öte yandan Allah´ın elçisinin peygamberlik görevini yerine getirmesine engel olmaya çalışırlar. Böylece kalplerini ne iman etmeye ne de tövbeye yer bırakırlar. Bu gelişmelerden sonra Allah da onların kalplerini mühürler.
4.Allahın bazı kalpleri mühürlemesi, onları inkârcı olarak kalmaya mecbur ettiği şeklinde yorumlanabilir mi?

Böyle bir yorum kesinlikle doğru olmaz. Allah, insana özgür irade vermiştir. İnsan, ancak kendi iradesiyle yaptığı tercihler sonunda sorumlu olur. Allah´ın bazı kalpleri mühürlemesi, onların bu konuda ısrarcı olmaları nedeniyledir.
Allah´ın bazı kalpleri mühürlemesiyle ilgili olarak nakledeceğimiz şu ayetler ve kısa açıklamaları konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır:
“Tanrısını arzusundan ibaret kılan, Allah´ın –bilgisine rağmen (sapmayı tercih ettiği için)- kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi bir tasavvur et. Allah´tan sonra onu kim yola getirecek? Düşünmüyor musunuz?”(45.Casiye–23)

Bir insan, kendi arzusunu tanrı edinirse kendi isteğiyle sapmış olur. Allah kimseyi kötü olmak zorunda bırakmaz. Ne olmak istediğine herkes kendi karar verir. Allah, kulun tercih ettiği hayrı da şerri de yaratır; ancak sadece hayra rızası vardır.
“Şöyle ki, onlar önce inanıp ardından inkâr ettiler. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir; artık anlayıp kavrayamazlar.” (63.Münafikûn–3)
“Onlar yargı gününü asılsız sayanlardır. Oysa onu haddi aşan günahkârlardan başkası inkâr etmez. Ona ayetlerimiz okunduğu zaman ‘eskilerin masalları´ der. Hayır! Doğrusu şudur ki, yapıp ettikleri kalplerini kaplayıp karartmıştır.” (83.Mutaffifîn–11.12.13.14)

Bu iki ayetten de net olarak anlaşılıyor ki, kimin kalbi kararmışsa kendi yapıp ettikleri sebebiyledir. Allah, kimsenin kalbini hak etmeden karartmaz.
Konumuzu aydınlatacak mahiyetteki bir hadis-i şerif ise şöyledir:
“Mü´min, bir günah işlediğinde onun kalbinde bir nokta oluşturur. Kul tövbe eder, günahı terk eder ve pişmanlık duyarsa kalbinden o lekeyi siler; aksine günaha devam eder ve artırırsa leke de artar, sonunda bütün kalbini kaplar ve kilitler. Allah´ın, “Hayır! Doğrusu şudur ki, yapıp ettikleri kalplerini kaplayıp karartmıştır.” (Mutaffifîn–14) buyruğundaki ‘karartmadan maksat budur. (Tirmizi, Tefsir,5; İbn Mace, Züht,29)

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
Kul, kalbinin mühürlenmesi için bütün şartları oluşturur; Allah bunun üzerine mühürleme işini yaratır. Yine de tövbe kapısı açıktır, ancak bu durumdaki insanların tövbe etme şerefine ulaşma ihtimalleri, kendi tutumları sebebiyle, yok denecek kadar azdır.