Kuran´ı okuyup incelediğimizde şunu görmekteyiz: Allah´a ve elçisine itaat, iki ayrı kavram değildir. Bu yüzden ´Allah´a uymak için Kuran´a, elçiye uymak için ise Kuran dışında başka kitaplara uymalı´ görüşü hatalıdır.

Allah´a uymak da, elçiye uymak da sonuç itibariyle Kuran´a uymaktır.´

Kuran ayetlerinin gösterdiği gibi, ´Allah ve elçisi´ tek bir hukuk ve itaat kaynağına karşılık gelir. Tevbe suresinde Allah, elçisi aracılığıyla müşrikler hakkında bir açıklama yapmaktadır:

"Bu, Allah ve elçisinden tüm insanlara büyük hac günü yayımlanmış bir duyurudur: Allah, müşriklerden, putperestlerden uzaktır, elçisi de...Tevbe ederseniz sizin için daha iyidir. Küfre dönerseniz, bilin ki, siz Allah´ı aciz bırakamazsınız! İnkarcılara acı bir azabı müjdele." (Tevbe/3)

Bu ayetteki duyuru, insanlara elçi tarafından ulaştırılmıştır. Ancak ayette bu duyurunun ´Allah´tan ve elçisinden´ geldiği ifade edilmektedir. Şurası açıktır ki, elçi müşriklere, Allah´ın kendisine bildirdiği bir duyuru dışında başka bir duyuru yapmamaktadır. Bu duyurunun ´Allah ve elçisi´nden geldiğinin söylenmesi gösteriyor ki, Allah ve elçisi iki ayrı kural, mesaj veya din kaynağı değildir. Allah, tüm ilahi ilkelerin, buyrukların ve mesajların tek kaynağıdır. Ancak Allah, bu ilkeleri herkese tek tek anlatmayı tercih etmemiş, kitap göndereceği toplumun içinden bir elçi seçerek ilahi mesajını onun aracılığıyla ulaştırmıştır.

Enfal suresinin 20. ayetinde şu ifade yer almaktadır:

"Ey inananlar! Allah´a ve O´nun buyruklarını bildiren elçisine itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan, Kuran´dan yüzünüzü çevirmeyin."

Yukarıdaki ayette inananlardan Allah´a ve elçisine itaat etmeleri istenirken, ayet ´işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin´ ifadesi ile sona ermektedir. Buradaki ifadede çoğul zamir değil, tekil zamir olan ´ondan´ kelimesinin kullanılması anlamlıdır. Çünkü Allah ve elçisi iki ayrı dini kaynak getirmezler. Allah´ın gönderdiği ve elçisinin insanlara tebliğ ettiği mesaj ´tek´tir. O tek kaynak Kuran´dır.

İtaat, boyun eğme ve kulluk etmenin tek yöneleceği otorite, Allah´tır. Ancak Allah, her kulu ile tek tek görüşmediği için insanlara arasından birisini seçip yasalarını ve buyruklarını o kulu aracılığı ile diğerlerine iletmiştir. Allah´ın mesajını öteki insanlara ulaştıran bu kişiye elçi denir. O kişi bir nebidir, çünkü Allah mesajını ona iletir. Aynı zamanda o kişi elçidir, çünkü mesajı kendisine saklamaz, diğer insanlara iletir. Elçi, insanları yasalara uymaya çağırmakla kalmaz, kendisi de Allah´tan gelen bu buyruklara, bu yasalara uymakla yükümlüdür.


Unutmayalım: Elçi kendi fikirlerini, görüşlerini ve düşüncelerini değil, ilahi mesajı yani Kuran´ı insanlara iletir. Elçinin dinsel anlamda Kuran dışında getirdiği bir söz yoktur:

"Hiç kuşkusuz Kuran, çok şerefli bir elçinin sözüdür." (Hakka/40)


Bu ayet gösteriyor ki, elçinin sözüne uymak, onun tebliğ ederek yaymaya çalıştığı mesaja, yani Kuran´a uymaktır. Bu yüzden Allah, Nisa suresinin 80. ayetinde şöyle demektedir:

"Elçiye uyarsa Allah´a uymuş olur. Kim yüz çevir, elçinin bildirdiklerine uymazsa, bilsin ki; Biz seni onların üzerine bekçi göndermedik!"

Bu ayetler açıkça göstermektedir ki, elçiye itaat etmek, onun kişisel görüşlerine itaat etmek değildir. Elçiye itaat, onu elçiliğinin gereği olarak indirilen ilahi mesaja itaat etmektir. Bu nedenle Allah ve elçisi, dinin iki ayrı kaynağı değildir. Allah´a ve elçisine itaat, tek bir din kaynağına, yani Allah´ın indirdiği kitap olan Kuran´a uymakla mümkün olur.(1)


ÖZSÖZ: Sürekli birilerinden veya olup bitenlerden yakınmak, başkalarını suçlamak ve eleştirmek; acizlerin ve inançsızların mesleğidir.
..........
(1) (Koshif Ahmed Shehzada. Dinin Kaynağı Olarak Kuran Yeter mi?, İstanbul Yy. İst., 2015, s.35-38)