Dilimize yerleşmiş kelimelerden birisidir ‘´Alman usulü´´Genellikle arkadaşlar arasında bir şeyler ısmarlandığı zamanlarda daha sıklıkla kullanılır.Espiri mahiyetinde olduğu gibi kelimenin toplumumuza yerleşmesindeki alt yapısıda apayrı bir konudur .Zira bencilliğin cimriliğin bir uzantısı olarak kendini göstermektedir.

Sosyal  hayatımızın karşılaştığımız bir başka kuralda karşılıkta bulunma mecburiyeti kuralıdır.Başkası tarafından bize yapılmış veya bizim başkalarına yaptığımız bir iyiliğe karşılık verme anlamını taşıyan bu kural mecburiyet algısını beraberinde getirmekle birlikte toplumsal ilişkileri menfaate, karşılığa dayandırmaya yönlendirmektedir.

Alman usulü veya karşılık bekleyerek yapılan eylemlerin bizim toplumumuza ait olmadığı bir gerçektir.Vefa veya iyilik yapmanın anlamları yitirilmekte yerlerine manadan soyutlanmış maddeci bakış açıları gelmektedir.

Bu mecburiyet eylemi veya almancı anlayışın  savunma mekanizmaları kendince hazırdır.Enayi olmamak ,onurlu mecburiyet ,para kolay kazanılmıyor ,ben yaptıysam o da yapsın… gibi  savunmalar kendini haklı çıkarmalar oldukça yaygındır.

Buna benzer ithal kültür eylemlerinin  söylemlerinin şekil bulduğu haller çoktur.

Toplumumuzun büyük bir kesimi genel anlamda Allaha çok şükür bu yöndeki imtihanı başarıyla vermiştir.15 temmuz hadiselerinde ve  suriye olaylarında gösterdiği kadir şinaslık ,egodan,menfaatten arınmışlık,para ,mal,mülk ve mevki sırsından sıyrılmışlık,hatta canını dahi ortaya koyarak farklı durumlarda farklı yerlerde tepkisini ,insan onuruna haysiyetine yakışır şekilde kendini göstermiştir.
Karşılıksız sevmenin değer vemenin  dünyadaki en güzel şeylerden birisi olduğu bir gerçektir.Gönülden bağlılık yakınlık kurmak ilgi göstermek yüreğinin en müstesna köşesinde yaşatmak ap ayrı bir duygudur.Süriye iç savaşı sırasında gönderilen yardım tırlarının haddi hesabı yoktur.Hemen hemen inegöldeki tüm sivil toplum dernekleri tarafından gıda ve giyecek yardım tırları hazırlanmış ve suriye ye gönderilmiştir.
Son yıllarda karamsarlaşan yanlızlaşan bir dünyada toplumumuzun bir birine daha sıkı sıkıya sarılması kenetlenmesi  dimdik ayakta durması şunu göstermiştir ki biz ne Almanız ne Fransız nede bir başkası.Bizi biz yapan değerlerimizle dimdik ayaktayız.Hele hele alabildiğince dejenerasyon ve deformasyon fırtınaları, oyunları üzerimizde oynanmasına rağmen.

Sürekli olarak söylediğim bir şey vardı Türkiye ve toplumumuz asla bir başkası olamaz.Ne irancı,ne suudcu,ne fransız,ne de bir başka akımın izimin etkisinde kalamaz.Anadolu insanının  binlerce  yıllık tarih ve geçmişinden getirdiği bir mirası vardır.Çimento öyle sıkı sıkıya karılmış öyle sıkı sıkıya örülmüştür ki bozmaya çözmeye kimsenin gücü yetmez Allahın izni ile.Yeterki biz biz olalım birbirimize ve değerlerimize sahip çıkalım.