O, Türk pop müziğinin ulu hakanıydı.

O, topluma gönderilmiş en güzel hediyelerden biriydi.

Çünkü o, gerek müziği, gerek dünya görüşü ve gerekse duruşuyla bir ekoldü.

Tarzıyla, tavrıyla “7´den 77´ye” hepimizi mest etmişti.

O da maalesef, iki bini göremeyen ünlülerdendi.

Tam 17 yıl…

Dile kolay, onsuz tam on yedi yıl geçmiş bulunuyor.

O öldüğünde doğan çocuklar, şimdi üniversiteye merdiven dayadı.

Ve onlar da iyi tanıyor Barış Abi´lerini…

1999 yılında yaşadığımız onlarca acıdan bir tanesi de Barış Manço´nun vefatıydı.

Çok koymuştu bize ölümü.

Benim yaşımdakiler dâhil, hangimiz onunla büyümedik ki?

Hangimiz “adam olacak çocuk” olmadık ki o´nun gözünde?

Diş fırçalamanın önemini, ıspanağın faydasını, annemizin, babamızın sözünden çıkmamayı,

“uslu çocuk” olmayı biz, o´ndan öğrenmedik mi?

İmzasını attığı onlarca müthiş eserle Japonya´dan Amerika´ya tüm dünyayı fetheden, o gök yeleli bilge değil miydi kendine meftun bırakan?

Şarkılarının hangi biri anlamsızdı ki?

Hangi birisi, ufkumuzu çizmede yol göstermedi ki?

O, “yaz dostum, garip görsen besle kaymak bal ile” derken, hiç birimizi ayrım yapmadan, “Halin İbrahim sofrasına” davet ederken biz;

sosyal dayanışma kültürümüzü pekiştirmedik mi?

O, babaannesi Gülpembe Hanım´ın ardından ağıtlar yakarken biz, yaşamakta olan büyüklerimizin kıymetini anlamadık mı?

“Sakız Hanım ile Mahur Bey”in aşkına şahit olmadık mı hep birlikte?

El âlem birbirini yermek için “eşek” derken, “eşeklerle de arkadaş olabilmeyi” öğreten o değil miydi çocuklara?

O, “Namus, şeref, onur hepsi güzel ama en önemlisi helâl alın teri” derken biz, en pahalı mülk olan dürüstlüğü, insan olarak, insanca yaşamayı biraz da Barış Abi´den öğrenmedik mi?

Müzik adına bu ülkede hep “Ali Yazar, Veli Bozar”.

Bugünün, şu abidik kubidik pop şarkılarına nispeten, “adam gibi” pop müziği yapacak böylesine önder ruhtan gelir mi, farklı bir deyişle “Dönence” olur mu bir daha, bilemem.

Ama bildiğim tek şey var;

Biz, Barış Abi´yi çok özledik.

Aslında biz, o´nu “unutmadık, unutamadık”.

“Beyhude geçti yıllar” onsuz.

“Can Bedenden Çıkmayınca” o´na duyduğumuz bu “Kara Sevda” bitmez.

Büyük adamdı Barış Abi.

Çok anlatılır. Ben de yeri gelmişken anlatayım istiyorum;

Yıl 1988.

Fransız spiker, canlı yayında Barış Manço ´ya sık sık “barbar”, “vahşi Türk” gibi mesnetsiz yakıştırmalar yapar.

Barış Manço da bunun üzerine, Fransız spikerden çeşitli kâğıt paralar rica eder.

Spiker şaşkınlığını gizleyemez. Ve cebindeki paraları çıkarıp, uzatır.

Barış Manço da, paraların üzerindeki kişilerin resmini göstererek, onların kimler olduğunu sorar.

Fransız spiker de, böbürlene böbürlene “Amiral filanca”, “Sör falanca”, “General vırt zırt” şeklinde cevaplar verir.

Bunun üzerine Barış Manço da, kendi cebinden Türk Liralarını teker teker çıkarıp;

“Bakın bu fotoğrafını gördüğünüz kişi Mehmet Akif Ersoy´dur, kendisi büyük bir şairdir” der.

Diğer parayı gösterir;

“Bu da Mevlana´dır. Kendisi büyük bir düşünürdür” der.

Bir başka banknotu daha göstererek;

“Bu kişi de Fatih Sultan Mehmet´tir, adaletin sembolüdür” der.

Sonra göstermiş olduğu tüm liraların aynı anda ön yüzünü çevirerek der ki;

“Bu da Mustafa Kemal ATATÜRK´tür. ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh´ diyen bir önderimizdir”.

Ve en son şunları ekler;

“Biz Türkler ince ruhlu, kibar, medeni insanlar olduğumuz için paralarımıza sanatkârların, mimarların, filozofların resimlerini koyuyoruz. Siz Fransızlar ise barbar ve vahşi olduğunuz için anca komutanlarınızın resimlerini basıyorsunuz”.

Vay be! Helal olsun!

Zor gelir onun gibisi şu dünyaya zor!

Allah, yattığı yerde utandırmasın.

Mekânını cennet eylesin.

Ha, unutmadan; Şubat ayı çetin geçer.

Aman dikkat! Hastalanmayın.

Ola ki hastalanırsanız, “Nane Limon Kabuğu” iyi gelecektir.

Hadi ben kaçar. Ne demişler “Abbas Yolcu”.

Kalın sağlıcakla.