Düşmanlarımız yeni bir mevzi daha kazanmışlardır. Türkiye´nin koruyup kolladığı, değer verdiği, Mesut Barzani denilen şahıs, Kuzey Irakta, Kürt bölgesel yönetimi için bağımsızlık referandumu yaptı. Tarih 25 Eylül 2017. Sonunda bizi yanılttığına inandığımız Barzani´nin bu hareketi, bölge tarihinin kara bir sayfası olarak tarihteki yerini aldı. Bu vahim olayın gerçekleşmesi bizim uyuklamamızdan mı, çıkarlarımızın tatlılığından mı, öngörülerimizin zaafından mı kaynaklandığını zamanla daha iyi anlayacağız. Dünya ile boy ölçüştüğümüz sahada yanılma lüksümüzün olmadığını bilmemiz gerek.
Bu çıbanbaşına mani olabilecek bir tek güç vardı bölgede; o da Türkiye idi. Ne yazık ki Türkiye de yalancıktan “hayal kırıklığına uğradık ama ilişkilerimizi etkilemez” diyerek iki yüzlü politikası ile el altından sürekli destek verdiği meşum ABD politikasının gölgesinde kalmıştır. Maalesef atı alan Üsküdar´ı geçti. Referandum olmadan uyanmalı ve mani olmalıydık. Yalancıktan ah vah etmenin, tabir caizse milletin gazını almaktan öte hiçbir işe yaramayacaktır. Görünen o ki Barzani uşağı bizim yöneticileri yanılttı.
Silahların gölgesinde oldu bittiye getirilen bu vahim durumun, bölge için çok vahim gelişmelere sebep olabileceğini görmemek yeteneğine sahip olanların, milletin başını ne tür belalara soktuklarını görememiş olmaları büyük bir aymazlık değil de nedir?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti yöneticilerinin büyük bir talihsizliği olarak tarihe geçen bu durum, hem bölgenin hem de Türkiye´nin başını çok ağrıtacaktır.
Bu asla affedilmez tabloyu hangi gafletin karşılığında oluşturduklarını fark etmeyenler, tarihe kara bir sayfa eklediklerini bilsinler. Gizli aşktan prematüre bir doğum gerçekleşmiştir.
Türkiye yumuşak davranmasaydı; böyle bir oluşum gerçekleşemezdi. Dünyada yalnız alenen İsrail´in, gizliden gizliye de ABD´nin destek verdiği, Barzanistan, bölge için tam bir felaket olacaktır. Irak´ın toprak bütünlüğüne zarar vermeden, ve daha da ileri gitmeden, Müslümanlıkla uzaktan yakından alası olmayan, deli gömleği giymiş bu ekibin önüne geçilmelidir. Pek çok masum insanın canını yakacak bu meşum oluşum derhal bertaraf edilmeli, ABD, İngiltere ve İsrail´in çok arzuladığı bölge istikrarsızlığının önüne geçilmeli, huzurun önü açılmalıdır.
Türkiye, hamasi nutukları bir tarafa bırakmalı, yıllarca ihmal ettiği haklarına sahip çıkmalı, eylemleri ile bu çirkefliğe son vermelidir. Bu güç Türkiye ‘de vardır.
Sanayileşmiş Batının sahip olmak istediği enerji kaynaklarının bulunduğu bu bölge, entrikaların, gizli ve açık savaşların odak noktasıdır. Böyle giderse kavga daha da büyüyecek, kan ve göz yaşı dinmeyecektir. Emperyalist güçler dini ve etnik yapıyı kaşımaya devam edeceklerdir. Fitne kazanını kaynatacak merkez de oluşmuş durumdadır.
Şimdilik batı (ABD, İngiltere ve İsrail), bir mevzi kazanmış oldu. Bölge ve Türkiye kaybetti.
“ Bu karanlık gecelerin yok mudur sabahı/ Mahşerde mi yoksa biçarelerin felahı” diye feryat etmek yine bize kaldı.