Türkiye’de, özellikle büyükşehirlerde köylerden göçler ve yabancı vatandaşların da gelmesiyle azalan komşuluk ilişkileri bitme noktasına geldi. Birbirimize yabancılaştık. Kimse kimseyi tanımaz oldu. Herkes birbirinden adeta korkuyor. Çevremizde gelişen olaylara bakınca içimden ‘Eyvah bizlere ne oldu’ demek geliyor. Bilhassa işlenen kadın cinayetleri aslında her şeyi ortaya koyuyor ama bu olanlardan ders almamız gerekirken, maalesef aynı tas aynı hamam devam ediyoruz. Meselenin aslına geçmek istiyorum. İçimizde her an birilerine zarar verecek kişiler dolaşıyor ve bunlara herhangi bir yaptırım yapılmıyor. Hatta suç işlediklerinde bile ceza almadan serbest kalanları her gün haberlerde izliyoruz. Ancak insanların çevresinde dolaşan zavallı, başıboş kimseye zararı olmayan hayvanlar olunca işler değişiyor. ‘Bu köpek bize saldırıp, ısıracak’ deyip anında aldırıyorlar. Bu hayvanların yaşama hakkı yok mu? O zaman bende bu falan kişinin hal ve hareketlerini beğenmiyorum, bu bana saldıracak deyip aldırayım…  Yıllardır hayvanların karınlarını doyurup, onlarla ilgilendiğim ve iç içe olduğum için biliyorum. İnanın bu hayvanlar etrafımızdaki birçok insandan çok daha zararsız. Bir diğer konu, bahçemde küçük pali köpeğim var, aşı yaptırmam gerekiyordu. Küçüklerin yaşaması için aşı olması şart olduğundan İlçe Tarım Müdürlüğü’ne köpeğimi alıp gittim. Ancak doğru düzgün bir bilgi alamadığımdan, müdürü görmek istedim. Müdür bey sağ olsun güzel karşıladı. Fakat ‘Biz sadece uyuz, hastalıklı olanların tedavilerini ve iğnelerini yapıyoruz’ deyip, benim köpeğim şahsıma ait olduğundan özel veterinerde aşıyı yaptırabileceğimi söyleyince, şok oldum. Peki diyelim param yok. O zaman sadece parası olanların mı köpeklerinin yaşama şansı var? Başıboş köpeklere zaten kimse bakmıyor. Bu hayvanlar yok olduğunda insanların sorunlarının biteceğini zannediliyor herhalde. Hayırlısı olsun…