Geçtiğimiz hafta, hepimiz Elazığ’dan gelen deprem haberi ile sarsıldık. Çevre illerde özellikle Malatya’da da şiddetli bir şekilde hissedilen afetin yaraları sarılmaya başlandı. Enkaz altından gelen sevindirici haberlerin yanında, yürek burkan ve bizleri derinden üzen hikâyeler de mevcuttu. Türk Milleti’nin ve devlet büyüklerinin yardımları, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın, İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’nun, Savunma Bakanımız Sayın Hulusi Akar’ın ve Sayın Binali Yıldırım’ın bölgeye bizzat ziyaretleri, hem depremzedelere moral, hem yerinde keşif ve acıları paylaşma adına harika bir adım, hem de yıllar önce 1999 Marmara Depremi sonrası dönemin devlet büyüklerinin bölgeye 3 gün sonra gelişinin ve toplanan deprem yardım paraları ile memur maaşlarını ödediklerini utanmadan milyonların karşısında dile getirenlerin hatırası ile, nereden nereye geldiğimizin çok güzel bir hatırlatması ve devlet denilen olgunun aslında ne işe yaradığını göstermek adına anlamlı bir ziyaret oldu. Çok çabuk unutuyoruz bazı sahneleri. 1999 Marmara depremi sonrasında hissedilen devletin umursamaz tavrı, bir zaman sonra Marmara bölgesinin, Türkiye’nin haritasından silinecek kadar ilgisiz bir şekle bürünmüş, devlet bu hususta sınıfta kalmıştı. Her ne kadar sanal mecrada yardım tırlarının neden 4 saat gibi uzun bir sürede geldiğini dile getirerek provokasyon peşinde olan birtakım soysuzlar mevcut ise de; değil 4 saat, 1 saatte ulaşılmış olsa dâhi, neden 15 dakikada gelinmediğini sorgulayacak kadar işgüzar tiplerin ortalığı karıştırma ve böylesi bir acıdan bile nemalanmaya çalışma hareketlerine de iyi bir cevap olduğu aşikâr.

Ülkenin dört bir yanından gelen yardımların, Türk Milleti’nin ne kadar yardımsever ve söz konusu ihtiyaç olduğunda tüm siyasî ayrılıkları, kimlikleri bir kenara atıp; gönülden, zevkle, koşaradım yardım etmesi, hepimizi duygulandırdı. Şahsım adına, böyle bir milletin mensubu olduğum için gurur duyuyorum. Van depremini hatırlarsanız eğer, gelen yardım malzemelerinin içerisine taş bile koyacak kadar gözü dönmüş hainlere inatla, kenetlenmeye devam edeceğiz.

Yaşanan deprem bizlere şunu gösterdi ki; anında müdahalede takdire şayan bir çaba ve donanımla, dünyanın diğer ülkelerine örnek olabilecek seviyede bir iş çıkardık hep beraber. Devlet-millet el ele düsturuna en yakışır biçimde hareket ederek, yardım hassasiyetimizin sınırsızlığının farkına varıp, iyi bir sınavdan yüksek derece bir notla kendimizi, kendimize ispat ettik. Televizyon kanallarında toplanan yardım paraları, ülkenin dört bir yanından smsler aracılığı ile halkın bu konudaki rağbeti, gerek firmalar gerekse iş insanları aracılığı ile gösterilen hassasiyetle dolu maddî bağışlar; hepimize doğalgaz faturasını, elektrik kaçağını, su sıkıntısını unutturup, insan hayatından daha değerli ve önemli hiç bir şeyin olmadığını bizlere hatırlattı.

Teşekkür etmek istediğim bir adres daha var ki; İnegöl Mobilium Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Talha Timur Han Beyefendi, 50 bin TL nakdî ve aynı zamanda depremde zarar gören ailelerin maliyeti ne olursa olsun tüm mobilya ihtiyaçlarını gidereceğinin sözünü vermiş. Mobilyacı Sayın Hakan Üçevliler Bey ve yine mobilya firması yetkilisi Sayın Almira Yıldız Hanımefendi de, bu konuda ellerinden geleni yapacaklarını bildirmişler. Kendilerine can-ı gönülden teşekkür ediyor, bu acıların bir daha yaşanmaması adına da Allah’a dua ediyorum. Afette yaralanan vatandaşlarımıza tez zamanda sağlık, vefat edenlere de Allah’tan rahmet diliyorum.

Çok güzel bir milletiz. Seni seviyorum Türkiye’m…