Arkadaşın üzüntüsüne acı duyabilirsin. bu kolaydır; ama arkadaşın başarısına sempati duyabilmek, sağlam bir karakter gerektirir, diyen İrlandalı ünlü yazar Oscar Wilde bu sözü söylediğinde ne düşünmüştü ve ne zaman söylemişti?
Acaba Berkeley altın madalyasını veya Oxford Üniversitesi Magdalen Koleji´nden bir burs kazandığında mı yoksa ilk kitabını yayınladığında mı? Bilemiyorum, bu o kadar da önemli değil; önemli olan bu sözün “erdemli bir toplum hayatı” yaşayıncaya kadar kendine her zaman bir muhatap bulup, canlı kalacağıdır.

Tahammül etmek, arkadaşın başarısı ile mutlu olmak aslında gelecekte kendi başarısına fırsat tanıma anlamına geldiğine inanıyorum. Sen komşun, arkadaşın için iste ki, Allah´ta sana nasip etsin. Yoksa aman benim olmazsa istemem duygusuzluğu; ne benim olsun ne komşu/arkadaşımın kıskançlığı insanı iyiye, doğruya ve güzele götürmez. Her zaman kaybettirir.

Bu duruma en güzel örnek şu hikayede ki gibidir: Hz. Musa zamanında bir köyde yaşayan iki komşu çiftçi vardı. Görünürde araları iyiydi. Fakat komşulardan birisi diğerini son derece kıskanıyor, ona haset ediyordu. Haset etme sebebi ise komşusunun tarlalarından, koyunlarından, sığırlarından daha çok verim almasıydı. Mesela haset eden komşunun koyunları tek kuzu yavruluyor, diğerinin ki ise çift yavruluyordu. Kısacası haset eden komşu bütün bunların yanında durmadan çalışıyor, çırpınıyor bir türlü emeğinin karşılığını komşusu gibi alamıyordu. Hasetçi komşu, konuyu Tur dağına giden hz. Musa´ya anlatıp “Rabbine sor! Neden bu kadar gayretime rağmen ben komşum gibi kazanamıyorum?” dedi.

Hasetçi komşu, Hz Musa, Tur dağından dönerken yoluna çıkıp Allah´ın ne dediğini sordu. Hz Musa, “Rabbim buyurdu ki, o kuluma söyle, komşusuna haset etmesin, komşusu için iki istesin; kendisi için bir istesin, o zaman onun kazancını da artırırım” dedi.

Adam Hz. Musa´nın dediği gibi, her ne işe başlasa, işin başında “Allah´ım! Komşuma iki ver, bana bir ver” demeye başladı. Kendi kazancı artmaya başladı fakat komşunun ki iki misli artıyordu. Bu durum kıskançlık damarlarını kabarttı. Acaba, ne yapsam da komşumdan üstün olsam diye düşünmeye başladı ve sonunda şöyle dua etmeye başladı,
Allah´ım! Komşumun iki gözünü kör et, benim bir gözümü kör et!

Allah Rasulü: “Hasetten sakının! Ateşin odunu yakıp yok ettiği gibi haset etmekte sevaplarınızı iyiliklerinizi yok eder.”, “ Müminin kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz.” diyerek haset/kıskançlığı anlama izanı bulanın, kulağına küpedir.

Mevlana Hazretleri “Mizaç ve tabiatı bozuk ve hasta olan kişi, kimsenin iyi olmasını istemez.” Sözü ile kıskançlığın vahametini ortaya koymuştur.

İyi niyet iyiliği çağırdığı gibi kötü niyette kötülüğü çağırır, kimse şundan şikayetçi olmasın, ‘ ben daha çok istediğim ve gayret gösterdiğim halde neden olmuyor?´ Sorusunun cevabı bencillik ve kıskançlık duygusu olduğunu düşündük mü? Acaba!

Paylaşmak güzeldir, insan olmanın gereklerindendir. Paylaşınca sevinç ve başarılar çoğalır; yine paylaşınca üzüntüler azalır. Prensibinden hareketle başkalarının başarısı, mutluluğu beni de mutlu eder, erdemine sahip olunduğunda inanın hayatınızda başarı ve mutluluğa imkan tanıyorsunuz demektir. Yoksa kendi hayatınızı mahvedip, başkalarının başarıları karşısında kıskançlık damarınızı besler, canlı tutarsınız.

Karakter sahibi olmayan insan, dostunun başarısında tahammül sınırlarını zorlayarak, kendi gelecek başarısını ve hayatını ‘akrebin ateş çemberi içindeki haleti ruhiyesi´nde olduğu gibi mahveder.