Anneler, babalar, anneanneler, dedeler, nineler, büyükbabalar, en güzel varlıkları olan çocuklarının, torunlarının, hayat boyunca sorunsuz, kazasız, belasız bir ömür geçirmeleri, en iyi şekilde yetişmeleri, vatana millete hayırlı evlatlar olmaları için yoğun şekilde mücadele veriyorlar. Mücadelenin sınırı yok… Bazıları mad-di manevi bütün güçleri ile konunun üzerine eğilirken, bazıları gerek maddi sıkıntlar gerek iş güç uğraşı arasında gerektiği ilgiyi gösteremezler. Hatta bazıları çocuklarının geleceğini hayatın akışına bırakırlar.. İşte sorunlar da böyle başlıyor. Bu günkü yazımı bu nedenle çocuklarımızı, torunlarımızı bekleyen tehlikelere ayırmak istedim. İnegöl’ün her yerini hemen hemen her gün dolaştığım için, çocuklarımızın, gençlerimizin nasıl vakit geçirdiklerine şahit oluyorum. Bilhassa okul çağındaki çocukları- mızı, hoş olmayan, öğrenciye yakışmayan davranışlar içerisinde görerek üzülüyorum. “Acaba anneleri, babaları veya dedeleri, nineleri bu çocukları hiç mi takip etmiyorlar, sorunlarıyla, davranışlarıy-la, seçtikleri arkadaş çevreleriyle hiç mi ilgilenmiyorlar?” diye düşünmekten kendimi alamıyorum… Bir kısım anne babalar, “Benim çocuğum bir şey yapmaz”, “Benim çocuğumun kötü alışkanlığı yok”, “Benim çocuğuma kötü bir şey olmaz” düşüncesiyle hareket ediyorlar. Oysa, çocuklarının okuldan kaçtığından, Mezarlıklarda, izbe yerlerde Bonzai içtiğinden, zamanlarını okulda değil de internet cafe ve benzeri yerlerde boşa geçirdiklerinden haberleri yok.. Okullarımız 15 günlük ilk yarı tatiline girdi, çocuklarımız cadde ve sokaklarda eğlenmek için vakit geçirmek için arayıştalar içerisindeler. Önceki gün İki öğrenci grubu gördüm ve duygulandım. Şehir merkezindeki evlerinde uzaklaşmamak için, çevredeki arkadaşlarıyla kaykay sporu yapan çocuklarımız, fevkalade eğleniyordu. Bu sporu yapmak, hatta kendilerini daha da geliştirmek güzel bir örnek. Gördüğüm diğer bir çocuk grubu, mezarlıklarda kuytu yerlerde dolaşıp, bir şeyler yapıyorlardı. Ellerinde sigaralar vardı. İnsanların göremediği kuytu yerleri seçmeleri, yaptıkları işin gayri yasal, gayri ahlaki ve toplumda hoş görülmeyen şeyler olmasından dolayıdır zaten. Belki bugün sigarayla başlayan alışkanlık giderek, alkol ve uyuşturucuya kadar ulaşabiliyor. Bunların hepsi, ilgisizlikten kaynaklanıyor. “Saldım çayıra, Mevlam kayıra” anlayışı zamanla bu çocukları, toplumun dışladığı, her çeşit kötü alışkanlığa sahip, suç makineleri haline getiriyor.. Bundan dolayı, anne babalar çocuklarını takip edip, nerelere gittiklerini, nasıl arkadaş grubu ile birlikte olduklarını, neler yaptıklarını, kötü alışkanlıklarının olup olmadığını sürekli kontrol etmelidirler. “Benim çocuğum yapmaz” diyerek, çocuğu kendi haline bırakmak, sonra pişmanlık duymak fayda vermez. Anne babaların sorumluluğu çok. Çocuklarımız bizim her şeyimiz, geleceğimiz, öncelikle bizim onlara çok şeyler vermemiz gerekiyor. Saygı ve sevgiyi öğretmeli, onların yanında kavga etmemeli, dürüst davranmalı ve yanlarında sigara, alkol tüketmemeliyiz. Onlar yanında kötü sözler sarf ediyoruz, sigara içiyor, alkol alıyoruz, yeri geliyor yalan söylüyoruz. Sonra da dönüm çocuklarımıza, “Sakın yalan söyleme, sigara içme, küfür etme” diyoruz.. Bu davranışımız ne kadar inandırıcı olur ki?. Sonradan pişmanlık duymamak, başımızı taşlara vurmamak için, çocuklarımızı mutlaka ve mutlaka belli bir denetim altında tutmalıyız. Kötü niyetli insanlar giderek çoğalıyor. Çocuklarımızı bunlardan korumamız şart