"MAKSADI AHRET OLSAYDI ALLAH´IN, NE HİKMETİ VARDI YARATMASINDA DÜNYANIN?"

İstiklal Marşı´mızın yazarı, milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, oldukça müstesna ve değerli bir insandır. Okuyan, araştıran, öğrenen biridir. TBMM tarafından verilen Kuran´ı Türkçeye tercüme etme görevini yapacak kadar da Arapça bilmektedir.

Okul hayatında öğrendiği bilgilerle yetinmemiştir ve kendini sürekli olarak geliştirmiştir.

Memuriyet hayatına adım attıktan sonra öğretmenlik yapan ve şiir yazarak edebiyat hayatına atılan Mehmet Akif Ersoy, 1920 senesinde Burdur Mebusu olarak birinci Büyük Millet Meclisinde görev yaptı.17 Şubat 1921 tarihinde İstiklal Marşı´nı yazdı ve Büyük Millet Meclisi 12 Mart günü İstiklal Marşı´nı alkışlarla ´Milli Marş´ olarak kabul etti.

Akif medrese ve ilahiyat tahsili yapmamıştır. Ancak Arapçayı iyi bilirdi. Sürekli okur ve araştırırdı. Kuran´ı doğru anlayan bir düşünürdü. Akif´i bu özelliğini yakından bilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ona ´Kuran´ın Türkçe´ye tercüme edilmesi görevini verdi. Bu amaçla TBMM´den karar alındı ve gerekli ödenek tahsis edildi.

Akif, üzerine aldığı Kuran tercüme görevini tamamladı, fakat Diyanet İşleri Başkanlığı´na teslim etmedi. Büyük olasılıkla çevresindeki bazı kişilerin telkinleri ve yönlendirmeleriyle El-Ezher Üniversitesi ulemasına yaptığı tercümeyi tetkik ettirmek niyetiyle Mısır´a gitti. Oradaki din adamları Akif´in yaptığı tercümeyi aldılar ve ´inceleyelim(!)´ dediler. Sonra da toplanarak şu fetvayı verdiler:
"Kuran, Türkçe dahil hiç bir dile tercüme edilemez. Kuran´ı tercüme etmek zinhar haramdır!"

Bu kararı veren din adamlarının arasında İngiliz profesörler de vardı. Onlar da ´din adamı!´ görüntüsüyle Ezher´de öğretim üyesi olarak bulunmaktaydılar. Ayrıca Akif´in yazdığı bu Kuran mealini de geri vermediler. Bu gelişmeler üzerine Akif, yazdığı Kuran tercümesini teslim etmedi, edemedi. Tercüme işini büyük bir hevesle kabul eden Akif´in böyle bir karara varmasında Mısırlı ve İngiliz din adamlarının verdiği olumsuz fetvanın büyük etkisi olduğu anlaşılıyor.

Son derece onurlu bir insan olan Atkif, TBMM kararı ile kendisine ödenen tahsisatı ´hak etmediğini´ düşünerek geri verdi.
.....................

Akif; Kuran´ın yaşam dini olduğunu ve dinin bu dünya için var olduğunu söyler:

"Eğer maksadı sadece ahret olsaydı Allah´ın
Ne hikmeti vardı yaratılmasında hiç yoktan dünyanın? ….
Neden ruhlar imtihan olsun bu alemde?

Demek dünya pek öyle hafife alınacak bir yer değil!
Demek ebedi mutluluk bu fani ömürden ayrı değil

Diyorlar; “Kainatın aslı yoktur, çünkü geçicidir”
Evet, geçicidir, amma bir açıdan da ebedidir.

Faniymiş hayat…Olsun! Ömrün zevki, hüsranı;
Onun bakiliğidir bu özellikleri ile her anı.

“Dünyanın aslı yoktur, çünkü geçicidir” diyen sersem,
Ne dersin “öyleyse yaratılış abes bir şeydir” dersem

Nedir dünyaya gelmekten maksat, gitmek midir ancak?
Velev bir anlamak hırsıyla olsun yok mu uğraşmak?

Ganimettir hayatın, ganimet topla, durma erkenden
Yarın milyonla feryat olmasın bu sayılı nefeslerden

Bu alem imtihan meydanıdır madem ruhlar için
Demek çalışıp çabalamak gerek insan olmak için

Neden geçsin sefaletlerle, mahrumiyetlerle zamanların
Neden azmin süreksiz, yok mudur Allah´a imanın?

Çalış dünyada insan ol, elindeyken henüz dünya
Öbür dünyada insanlık değilmiş yağma, gördün ya

Dilinden ahret düşmüyor ey Müslüman, lakin
Onun hakkında atıl bir heves mahsulü idrakin

Bu şaşkın vehminden şayet şifa bulamazsan burada
Böyle ile boş gidersen, yine eli boş kalırsın orada

Hayaller arkasından koştuğun yetmez mi hey şaşkın?
Senin hala hakikaten nedir boş vermişlik için hakkın?

Bu alem şöyle bir rüya imiş, yahut geçiciymiş
Evet yarın anlarsın ne müthiş bir hakikatmiş!" ( Safahat)

ÖZSÖZ: "Eğer maksadı sadece ahret olsaydı Allah´ın Ne hikmeti vardı yaratılmasında hiç yoktan dünyanın?" (Mehmet Akif Ersoy)