Ha geldi ha gelecek derken, İnegöl´den Erdoğan rüzgarı esti geçti.

Ne söyledi? Ne söylemedi? Konusuna girmeden önce, Cumhurbaşkanı´nın İnegöl ziyaretinin detaylarına paylaşmak istedim sizlerle.

Programı takip etmek için saat 11.00 gibi Hacı Sevim Yıldız Mesleki Eğitim Kampüsüne (Yeni adı ile Eğitim Külliyesi´ne) hareket ettik. Alana giden yolların asfaltı yenilenmiş ve genişletilmiş. Akhisar Mahallesi´nin yüzü bu sayede gülmüş anlayacağınız...

Kampus girişinde halk yavaş yavaş toplanmaya başlamış, alana giriş için beklemekte…

15-20 dakika sonra kalabalık artmaya başlayıp, homurdanmalar yükselmeye tam başlayacakken, kampus içerisinde Emniyet Müdürlüğü Koruma Şubeye bağlı özel donanımlı, kamuflajlı bir tim, içerideki güvenlik kontrollerinin tamamlandığını işaret edercesine, ana giriş kapısına geldiler. Cumhurbaşkanlığı koruma ekibinde olduğunu, siyah takım elbiseleri, siyah gözlükleri ve yakalarındaki Cumhurbaşkanlığı rozetinden anladığım, sürekli kulaklıktan irtibat halindeki görevlilerin talimatı ile halkın ilk arama noktasından aranarak içeri alınma işlemi başlamış oldu.

Bu noktada yine Cumhurbaşkanlığına bağlı koruma polislerinin ve diğer ekiplerin, Türk Bayrağı dışında hiçbir pankart veya siyasi parti bayrağını içeriye almadığını hatırlatayım. Cumhurbaşkanı´nın diğer mitinglerinde olduğu gibi alanda sadece Türk Bayrakları vardı.

İnegöl´ün çeşitli derneklerince hazırlanan “İnegöl il olsun” pankartları da içeri giremedi yani. Şahsi fikrim ve gözlemim şöyle ki; o alana girmemesi gereken bir şey varsa (pankart vb.) hiçbir yetkili rica veya emir ile onu oraya sokamaz. Ya da aynı şekilde, alana girmesine prosedürlerde müsaade edilen bir şey için kimse girmesin diyemez. Cumhurbaşkanlığı ekibi bu konuda tek yetkili ve olmaz diyorlarsa olmuyor.

Yaklaşık 100 metre aşağıdaki ikinci arama noktasından geçen vatandaşlar, bu noktada dağıtılan Türk Bayraklarını alıp alana geçtiler. Bu iki noktadan geçerken görevli veya basın kartı taşımamızın çok bir anlam ifade etmediğinin altını çizeyim.

Protokol ve basına ayrılan yerlerde de durum aynı. Her şey Cumhurbaşkanlığı korumaları kontrolünde ve bu arkadaşlar işlerinin gereği olarak pek hoşgörülü değiller. Makamına güvenip alana gelen ancak kapıda kalanları da duymadık değil.

Erdoğan´ın gelmesine dakikalar kala şunu fark ettim. Bırakın yerel yöneticileri, biri eski olmak üzere üç Bakan oradaydı ama henüz gelmemiş olan Cumhurbaşkanı´nın karizması çok daha net hissediliyordu.

Derken Cumhurbaşkanlığı helikopteri havada göründü. Kırmızı-Beyaz renkli uçan kaleye, Emniyet Genel Müdürlüğüne ait iki Skorsky eşlik ediyordu. Alanı gören tüm çatılarda bulunan keskin nişancıların koruması altında, miting alanının yanındaki geniş piste inişlerini izlemek sanki bir hava indirme operasyonuna tanıklık etmek gibiydi. Tozu dumana katan çok havalı bir inişti anlayacağınız.

Cumhurbaşkanı Erdoğan uzun protokol kuyruğu ile tokalaşmanın ardından kürsüye çıktığında ise coşku tavan yaptı. İtiraf edeyim, bu kadar uzun bir konuşma beklemiyordum. Alandaki hazırlığı görünceye kadar konuşma bile olacağını beklemiyordum desem yeridir. Hani geçerken uğramış gibi. Ama öyle olmadı. Uzun ve ulusal basına bol manşet veren bir konuşma yaptı, İnegöl´den dünyaya meydan okudu.

Sık sık “Dik dur eğilme, İnegöl seninle”, “Vur de vuralım, öl de ölelim” sloganları ile kesilen konuşma bitti, kurdele kesildi. Erdoğan ile selfi çektirme yarışı daha sahneden inmeden başladı, helikoptere kadarda devam etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın gidişi de gelişi kadar havalıydı. Önce Escort helikopterler havalandı, sonrasında ise büyük Cumhurbaşkanlığı Helikopteri tozu dumana kattı. Ve Cumhurbaşkanı 14 yıl aradan sonra ayak bastığı İnegöl´den ayrıldı.

Peki, İnegöl´ün büyük bir merak ile beklediği “İl olma” konusu hakkında neden tek kelime dahi etmedi?

Yazının sonunda yedi madde ile sıralayayım;

1- İnegöl´ü il yapacak irade Türkiye Büyük Millet Meclisi´dir. Cumhurbaşkanı “sizi il yapacağım diyemez”, demez.

2- Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın İnegöl´ü il yapacak siyasi etkisi olsa dahi, bunu hükümet üzerinden yapmak durumundadır ve “sizi il yapacağız” deme yetkisi Başbakandadır. Yani, siyasi etik gereği Cumhurbaşkanı böyle bir mesaj veremez. Ancak Başbakan veya hükümet yetkilileri bir açıklama yapar ise, sonrasında Cumhurbaşkanı “evet ben İnegöl´ün il olmasını istiyorum” der ve destek verir.

3- Siyasi bir lider veya bir Bakan, “Gönlümden geçen sizin il olmanızdır” diye nezaketen bir açıklama yapabilir ama söz konusu Recep Tayyip Erdoğan ise, bu nezaket cümlesi vaat´e dönüşür ve hükümeti baskı altına sokar.

4- Cumhurbaşkanı´nın açıklama yapmaması “İnegöl il olmayacak” demek değildir.

5- İnegöl´ün il olma olasılığı, Başkanlık sisteminin getireceği yönetim değişikliklerine bağlı olabilir. İnegöl´ü il yapacak bu değişiklikler İnegöl gibi birçok İlçe´nin de kaderini değiştirecek bir kanun tasarısına bağlı. Yani geniş kapsamlı bir değişiklikten bahsediliyor. Eğer böyle bir çalışma varsa, açıklama yapmak için henüz çok erken.

6-  Tüm bu yasalar çıksa veya sistem değişikliği olsa dahi, İnegöl Bursa ile olan yakınlığından dolayı İl olmayabilir.

7- Durum bu kadar karışıkken, yol yordam gözetmeden açıklama yapan veya “Cumhurbaşkanı sizi il yapacağım demedi” diyen yerel siyasiler, devletin nasıl yönetildiğini bilmediğini itiraf etmiş olur.