Dolar aldı başını gidiyor. Vatandaş tedirgin, işadamları tedirgin. Yarın ne olacak kimse bilmiyor. Türk Lirası dolar karşısında her geçen gün eriyor. 
Hâl böyle olunca toplumsal bir gerilim baş gösteriyor. 

EKONOMİK KRİZ KAPIYI TEKMELİYOR
Ekonomik olarak zaten kötü durumdayız. Adeta bir devalüasyon yaşanıyor. Yaşanan döviz artışı ve Türk Lirasının değer kaybı reel de kendini hissettirmiyor. Ne zaman ki işletmeler kapanmaya başlar, o zaman kriz kapıdan içeriye girer. Şuan sadece ekonomik krizi konuşuyoruz. Daha net olarak bir kriz yaşadığımız söylenemez. 
Hükümetin bu kaosu iyi yönettiğini söyleyebiliriz. Tabi bunda en etkili Türk milletinin soğukkanlı ve sağduyulu hareket etmesi oluyor. 

HERKES EKONOMİST 
Ekonomi konusunda kredi kartının ekstresini takip edemeyip, ülke ekonomisi hakkında atıp tutanlara da gülüp geçiyorum. Bir ülkenin ekonomisini yönetmek, aldığımız maaşla ev geçindirmeye benzemiyor. 
Elbette ülke olarak üretime dayalı bir ekonomiye sahip olmadığımızı biliyoruz. Son dönemde krizin patlak verme ihtimalini öngörebiliyorduk. Bu konuda ben de bildiğimi söyledim, naçizane uyarımı yaptım. 
Fakat çoğu vatandaş gibi ben de ekonomist değilim. Bu yüzden bu işi bilenlere bırakıp, gelişmeleri takip etmekten başka bir şey yapmayacağım. 

EKONOMİK SIKINTI DIŞ KAYNAKLI MI? 
Ekonomik sıkıntının dış kaynaklı olduğundan şüphem yok. Zira dolar sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde değer kazanıyor. 
Özellikle AB ve Rusya bundan şikayetçi. 
Rusya Başbakanı Dmitri Medvedev, “ABD'nin Rusya karşıtı yaptırımlarını ekonomik savaş ilanı olarak değerlendiriyoruz. Dolar bu savaşta silah olarak kullanılıyor" diyerek konuyu özetliyor. 

HÜKÜMETİN HİÇ Mİ SUÇU YOK? 
Ekonomik sıkıntının dış kaynaklı olduğunu söylemiştim. Fakat bunda hükümetin hiç mi suçu yok? 
Elbette var. Uzun süredir üretimin terk edildiğini, tüketim ekonomisinin ülke ekonomisini de tükettiğini söylüyorduk. 
Böylesine bir sıkıntı yaşanılacağını tahmin ediyorduk. Fakat buna küresel ekonomik savaş da eklenince süreç hızlandı ve daha da büyüdü. 

ASIL SUÇLU BİZ DEĞİL MİYİZ? 
Mazot gemilere değil de çiftçi ve taşıyıcılara ucuz verilseydi,
Büyük şirketlerin milyon liralık borçları değil de, esnafın üç-beş bin liralık borcu silinseydi,
Hayvancılıkla alakası olmayan zenginlere hayvancılık yapmak için destek verileceğine köylüye verilseydi,

Dışarıdan tarımsal gıda ithal edileceğine çiftçiye omuz verilseydi,
AVM’ler yerine fabrikalar açılsaydı,
Tüketici bir şehir yaşamı yerine üretime dayalı yaşama önem verilseydi,
Devlet ABD’nin sözde cemaatçilerine ya da İngilizlerin tarikatçıların değil de, Türk milletinin öz evlatlarına emanet edilseydi,
Dolar Türkiye ekonomisi üzerinde bu denli etkili olabilir miydi? 

İNEGÖLLÜ YERLİ İŞBİRLİKÇİLER 
Hiçbir maliyet artışı olmaksızın sattığı ürüne üç günde yüzde 35 zam yapıp, ateşe benzinle koşan firmalar var.
Bu firmaları iki maddede inceleyebiliriz. 
Birincisi fırsatçılık peşinde olanlar. 
İkincisi ise, Türkiye düşmanlarının dolar üzerinden siyasi, toplumsal ve ekonomik olarak yıpratılmasına yardımcı olanlar. 
Fırsatçılık aşağılık bir durumdur. Zira insanlar ekonomik bir buhran içinde iken, bu buhrandan fayda sağlama düşüncesinde olmak, en basit tabirle aşağılık bir durumdur. 
Fakat ikincisi aşağılık sıfatının dahi çok hafif kaldığı bir durumdur. 
Üç günde sattığı ya da ürettiği ürüne zam yapmak, ekonomik değil siyasi bir hamledir. 

Bu üç günde ne değişti? 
Çalışanının asgari ücretine zam mı yapıldı?
Çalışana verilen ucuz, kötü ve sağlıksız yemekte kaliteye mi gidildi?
Akaryakıta zam mı geldi? 
Üretimde kullanılan hammadde zamlı mı alındı?
Hammaddeyi zamsız stoklayıp yüzde 50 zam yapmak ne anlama geliyor? 
Mobilya ve koltuk sektöründe yüzde 100 zam yapıldığı söylentileri dahi var. 
Bu sadece ‘fırsatçılık’ olarak tarif edilemeyecek bir durumdur. 
Bu düpedüz hainliktir! 

Türk milletini izaya getirmek isteyen ezeli düşmana, yerli işbirlikçilik yapmaktır. 
Piyasaları kaosa sürüklemek, devletimizi ve milletimizi dize getirmeye çalışanlara hizmetkârlık yapmak isteyenler kendilerini açığa çıkarıyorlar. 
Biz bunları Osmanlı’nın yıkılışından biliyoruz. Biz bunları milli mücadele zamanından biliyoruz. 
Biz bunları halk açlıktan kırılırken, stokçuluk yaptıkları zamanlardan biliyoruz. 
Biz bunları İzmir’de Yunan askerini ellerinde Yunan bayrakları ile karşıladıkları günden biliyoruz. 
Biz bunları milli mücadele döneminde tefecilik adı altında millete faizli para verip, yurtlarına el koydukları zamandan biliyoruz.

Umuyorum ki, milli mücadele yıllarında İnegöl’de ikamet eden fakat birden bire ortadan kaybolan Ermeni ve Rum ailelerin devamını araştırırsak, bu yerli işbirlikçilere ulaşabiliriz. 
Kim kime hizmet ediyor, kim kiminle hareket ediyor, böyle kaos günlerinde belli olur. Devletin hafızası kuvvetlidir.
Ortalık toz duman diye rahat hareket etmeyin. Hele şu toz bir kalksın kim kiminle beraber göreceğiz. 

Velhasıl...
Doların Türk Lirası üzerindeki operasyonu karşısında zil takıp oynayacak değiliz. Bu dış kaynaklı operasyona sevinen varsa, devletin sağladığı soy ağacı listesine bir daha baksın! 
Zorlanıyor muyuz? Evet. 
Sıkıntı çekiyor muyuz? Evet. 
Fakat teslim olmayacağız. 
Allah’ın izni ile bunu da atlatacağız.