Srebrenitza, Hocalı, Karabağ, Halep, Kudüs, Cezayir, Kaşgar, Kırım, Kerkük, Telafer, Doğu Guta...

İsimler farklı, ölenler aynı!

Bir kurşun çıkıyor silahtan, sıcak ve gürültülü. Ağlamaktan şişmiş gözleriyle bomboş bakan küçük kız çocuğunun alnının ortasından giriyor. Hiçbir şey hissetmiyor. Ansızın üşüyor sadece, sonrasını o da bilmiyor...

Kasaba 11 aydır abluka altındaydı. Aylardır elektrik ve doğalgaz yoktu. Soğuk ve karlı gecelerde binbir zorlukla ısınmaya çalışıyorlardı. En son ayın onüçünde helikopter gelip yiyecek atmıştı.

Ermeni güçlerinin 1991´in sonlarına doğru ablukaya aldığı Hocalı, 936 kilometrekarelik alana sahip, 2 bin 605 ailenin, toplam 11 bin 356 kişinin yaşadığı bir kasabaydı. Aralık 1991´de Karabağ´ın başkenti olarak kabul edilen Hankendi şehrini işgal eden Ermenilerin bir sonraki hedefi, bölgenin tek havaalanına sahip ve stratejik önem taşıyan Hocalı´yı ele geçirmekti.

Hocalı´nın etrafındaki bütün köy ve yolları tek tek ele geçiren Ermeni güçleri, kasabanın diğer illerle karayolu bağlantısını kesti. Hocalı´nın diğer bölgelerle tek bağlantısı olan helikopter ulaşımı, 28 Ocak 1992´de Şuşa Ağdam seferini yapan helikopterin Ermeniler tarafından vurulmasıyla ortadan kalktı. Bu olayda çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 44 sivil hayatını kaybetti.

O gün de soğuk bir gündü. 25 Şubat akşamı 10 koldan tanklarla kasabaya girdiler. Karar vermeliydiler; kaçmalı mı, kalmalı mı?

Kalanlar ölmeye, kaçanlar zorlu bir göçe mecbur kaldılar.

Mevsim kıştı, hava soğuk, dize kadar kar, düşman öfkeli. Korkmaya vakit yoktu, zaman ölüme çalışıyordu. Üst üste bedenler, hepsi cansız, ağır ağır düşüyorlar toprağa. Kollar bacaklar, boş bakan açık kalmış ruhsuz gözler.

Öbek öbek cansız aileler; ölmüş evladına eğilmiş ağlarken ruhunu teslim eden anneler, tasviri güç, anlatması imkansız.

Hocalı ilk değildi, son da olmayacak. Müslümanlar ölmeye ve öldürülmeye, Müslüman çocukları babasız, kadınlar erkeksiz, aileler evsiz ve yurtsuz kalmaya devam edecek.

Yaşananlardan ders çıkarmazsak yaşananlar son bulmayacak.
********
ERMENİ İLE DOSTLUK OLMAZ!

ERMENİSTAN Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısında Ermeni-Türk Protokolleri´nin iptal edildiğini açıkladı.

Anlaşma dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton´ın desteğiyle imzalanmıştı. O dönemde karşı karşıya gelen Türkiye ve Ermenistan ulusal takımlarının futbol maçına resmi protokol dahil olmuş ve o dönem ki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ermenistan´ın başkenti Erivan´daki maçı izlemeye ve temaslarda bulunmaya gitmişti.

Peki sonuç ne?
Kocaman bir HİÇ!

“Ermeni Çözümü” adı altında bizi her fırsatta alt etmeye çalışan bir ülke ile barış çubuğu tüttürmenin ne faydası oldu?
Kocaman bir HİÇ!

Hocalı´da, Karabağ´da Türk yurdunu yakıp yıkan ve Müslüman Türkleri acımadan katleden Sarkisyan kanlı elleri ile el sıkıştık da ne oldu?
Kocaman bir HİÇ!

Tarihi gerçekleri bir kenara atıp Ermenileri sevindirince elimize ne geçti?
Kocaman bir HİÇ!

Birilerine kendimizden ödün verdikçe hem değerlerimizi kaybediyor hem de kocaman bir HİÇ elde ediyoruz.

Siz hiç başını ABD´nin çektiği, toplantının İsviçre´de yapıldığı , Ermenistan ile dostluk kurma adı altında atılan imzadan Türkiye´ye bir hayır geleceğini düşünebiliyor musunuz?

Böyle bir ihtimal var mı?

Türkiye´yi yönetenler dış politikada liberalizmi bir kenara bırakıp tarihinden tecrübeyle hareket etmesi ve hayallerle değil gerçeklerle hareket etmesi gerekiyor.

Velhasıl...

Tarih Müslüman Türklerin zaferleri ve yenilgileri ile dolu. Türk´ün bir zaferi olsun ki siviller zarar görsün. Fakat tarih gösteriyor ki düşman bizi savaş meydanında her yendiğinde durmamış ve sivil katletmiştir.

İşte bu yüzdendir ki her Müslüman Türk bir askerdir. Zira düşman bizi savaş meydanından değil, tarih sahnesinden silmek istiyor.