Son dönemlerde konut piyasasındaki gelişmeler herkesi endişelendiriyor. Sektör temsilcileri 'Herkes istediği fiyatı internete yazabiliyor. Hesap yapmayan bir alıcı çıkınca da piyasa orada oluşuyor. İnternet ilanları ile psikolojiye oynuyorlar. Konut satılmadıkça fiyat artırıyorlar. İnsanlar panikle 'daha da artmadan' alım yapıyor' şeklinde konuşuyor.

Yüksek kiralar, yüksek konut fiyatları ve ev bulamamak, son dönemde Türkiye gündeminin en önemli problemlerinden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde bu konuda ciddi anlamda kriz yaşanıyor. Her gün kiralık ve satılık fiyatlarında "talep çok, arz yok" ezberiyle, denetimden de yoksun şekilde keyfi artışlar yaşanıyor. Türkiye'nin işlem hacmi yüksek ve piyasa şartlarının sağlıklı işlediği 11 ilinde yapılan araştırma, 2020 ile 2021 arasında yaşanan fahiş kira artış oranlarını da ortaya koydu.

Türkiye gazetesinden Faruk Bingöl'ün haberine göre; Denge Değerleme tarafından yapılan analize göre; en fazla kira artışı yüzde 65,7 ile Antalya'da yaşandı. Bunu yüzde 65,2 ile Eskişehir ve yüzde 50 ile Bursa izledi. Lokal bazda değerlendirildiğinde, ilçe bazında ilk sırada yüzde 76,6 artışla Alanya yer aldı. Tepebaşı (Eskişehir) ilçesinde bu oran yüzde 73,2, Başakşehir'de de yüzde 71,4 olarak gerçekleşti. Yapılan değerlendirmelere göre Antalya, pandemide yerli ve yabancı nüfusun yazlık bölgelere olan yönelimi ile yükseldi. Eskişehir ve benzeri üniversite şehirlerinde ise konut kira fiyatlarını etkileyen en belirgin unsur, yüz yüze eğitimle birlikte hızla artan öğrenci kiralamaları oldu. İstanbul'da en çok artışın yaşandığı Başakşehir ilçesi; ulaşım ağlarının arttığı, yeni konut-karma proje yatırımları yapıldığı, Kuzey Marmara Otoyolu ile Çam Sakura Şehir Hastanesinin faaliyete geçtiği bir bölge olarak ön plana çıktı.

BİR DENETİM YOK!

İstanbul ve Marmara Bölgesi'nde faaliyet gösteren Adrese Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Hiçdurmaz "İnternete ilan fiyatı yazarken, bir denetim mekanizması ya da iktisadi, profesyonel bir fiyatlandırma ölçütü yok. Herkes istediği fiyatı internet sitelerine yazabiliyor. İstemenin bir sınırı da yok. Dolayısıyla karşımıza bugünkü gibi fiyatlar çıkıyor. İkinci problem şu; fahiş fiyatına rağmen bunu sorgulamayan, varlıklı, para sahibi biri gelip bu daireyi alıyor. Bir anda 'Bu evin piyasası bu' şeklinde bir intiba oluşmaya başlıyor o çevrede... İnternet ilanları ile insanların psikolojisine oynuyorlar. Normal şartlarda, satılamayan bir malın fiyatı düşer. Ancak internetteki konut satılmadıkça fiyat artırıyorlar, böylece insanlar panikle 'daha da artmadan' alım yapıyor. Ortada sebep yokken, serbest piyasa mantığıyla her gün fiyat artırmak, bir defa Ticaret Kanunu'na göre haksız kazanç kapsamında.

Bunun denetlenmesi ve ceza mekanizmalarının işlemesi lazım. Aynı süreç kiralıkta da böyle işliyor. Ev merkezi bir bölgede ise ve orada arz az ise, fiyat spekülasyonu daha çabuk gelişiyor. 1.500 TL'lik kiralar bir anda 3 bin TL oluveriyor. Bugün İstanbul'un merkezi ilçelerinde ve nitelikli yeni yapılarda, 10-15 bin TL kira talep ediyorlar. 'Kira öder gibi ev almak' sloganı, bugün 'ev alır gibi kira ödemeye' doğru gidiyor. Bunu gören ev sahipleri de, eski kiracılarını tahliye etmeye çalışıyor. İlk aylarda bu yüksek kiraları tahsil ederler belki!.. Ancak sonradan tahsilat sıkıntısı da yaşayabilirler. Bu vakaların artmasından endişe ediyoruz çünkü genel anlamda ve ortalama olarak bakıldığında insanların kazançları, bu kiraları sürekli ödeyecek kadar yüksek değil" diye konuştu.

KİM KREDİ VERİR?

Öte yandan inşaat maliyetlerinin artmasının da gözden kaçırılmaması gerektiğini aktaran Selçuk Hiçdurmaz "Normalleşme ile birlikte okullar açıldı, işe döndük. Evlenmeler arttı. Yani bir talep artışı var. Spekülasyonun önüne geçmek için bu talebe, kentsel dönüşüm ve yeni konut arzlarıyla cevap vermek gerekiyor. Ne var ki yıllık yüzde 50'yi bulan inşaat maliyetlerindeki artış, yeni konut yatırımlarının da hızını kesmiş durumda. Burada hem inşaat sektörünün ihtiyaçlarını karşılayan ve maliyetlerini azaltacak düzenleme gerekiyor hem de fiyatların oluştuğu serbest piyasaya bir denetim lazım. Önümüzdeki süreçte bankalar, haklı gerekçelerle bu kadar pahalı konutlara kredi çıkarmakta çekimser davranabilir. Alınan yüksek miktarlı kredilerin de ödenmesinde sıkıntı yaşanabilir. Bu durumda ülke olarak, 2008'de ABD'nin yaşadığı 'mortgage krizi' gibi bir risk oluşur" uyarısında bulundu.

Editör: TE Bilişim