Ezân bir vahdet bildirgesidir. Vahdet, dîne aktif bağlılıktır; vahdet yoluyla tevhid topluca ifade edilmektedir.  Ezân günde beş defa müslümanları vahdete çağırmaktadır.   İslâm nimetinin bir parçası olan "ezân nimeti"ne,  dikkat çekmek, ezânı bütün yönleriyle anlatmak ve yaşatmak için üzerimize tüm gayretimizi ortaya koymalıyız. Bazı nimetlerin bolluk ve yoğunluğu alışkanlık tevlid eder, nimetin değeri ve önemi husûsunda gaflete sebep olur. Sağlık, hava, su, mushaf, cami, ezân bu nimetlerin birkaç örneğidir. Her an teneffüs ettiğimiz hava nimetinin önemini ve değerini idrâk edebilmek için ondan mahrum olmak gerekir; hava, su, sağlık gibi nimetlerden mahrum olduğumuzu tasavvur edersek onların kıymet ve önemi hakkındaki gafletimiz bu tasavvur süresince ortadan kalkar. Her evde, her yerde Mushaf´ın bulunduğu bir ülkede bu nimetin kıymeti hakkında halk gaflet içinde olabilir. Yıllarca Mushaf girmemiş, mevcudu toplanıp imha edilmiş bulunan bir müslümanlar yurdunda, meselâ Azerbaycan´da bir müslümana, bir Mushaf verdiğinizde onun heyecanı, Mushaf´ı tekrar tekrar öperek ceketinin içine cüzdan gibi saklaması, dönüp giderken arasıra yoklaması, çıkarıp bir daha, bir daha öpmesi görülünce görenlerin gafleti sıyrılır, bu nimetin önemi hakkında yeni bir idrâk ve şuur hasıl olur. Ezânın susturulduğu, yahut değiştirildiği bir ülkede bir gün yeniden ezân okunmaya, Bilâl´in okuduğu elfaz ile okunmaya başlandığında halkın heyecanını görenlerin, onlarla beraber gözyaşı dökenlerin şuur ve idrâki, her gün, her yerde yüzlerce ezân dinleyenlerin idrâkinden elbette farklı olacaktır. Bu böyledir diye nimetin kadrini bilmek için hep ondan mahrum olmayı beklemek mi gerekecek? Nimet elde iken onun değer ve önemini bilmek, korumaya çalışmak daha müslümanca bir davranış değil midir?
- Ezân bir hareket çağrısıdır; sapıklık çağrılarına karşı tevhid, hidayet, hak ve adâlete çağırır. Dâru´l-İslâm´ın nişânesi ve İslâm ideolojisinin dâvetidir. - İslâm toplumu ona inanan ve yaşayan, onda birleşen toplumdur.

Medine döneminde namaza dâvetin şekli ve vasıtası konuşulmuş, sonra aynı gecede birkaç zâtın gördüğü rüya sonucu ezân uygulaması başlamıştır. Namaz bakımından ezân sünnet olmakla beraber bir İslâm şiârı olarak terki müeyyideye bağlanmıştır. 
-Ezân İslâm prensiplerinin talimidir. Duyanların onu tekrar etmeleri talim amacını teyid etmektedir. Ezân sözlerinin dizisi de amacına uygun bulunmaktadır. 
Ezân, şirkin hükümranlığına karşı bir başkaldırıdır; ezânın okunduğu yerde şirk tutunamaz. 
Ezânı okuyanlar ve dinleyenler onun şuuruna erince tevhid ve vahdet gerçekleşecektir. Ezândaki kelime-i tevhîdin "Allah vardır" anlamındaki isbat kısmında ihtilâf yoktur, Allah´a inananların tamamı bu noktada ittifak halindedirler, ihtilâf "Başka tanrı yoktur" mânâsındaki nefiy kısmındadır; "Allah´tan başka ibâdet ve itâat edilecek tanrı yoktur" kısmının şuuruna varılmadan tevhit gerçekleşemez. 

- İtikad temeldir, temelin sağlamlığı ile üstyapının sağlamlığı arasında bağımlılık ilişkisi vardır.  Kelime-i şehadet, diğer iman esaslarını da özet halinde ihtiva etmektedir. Kelime-i şehadeti söyleyen, İslâm´ın iman esaslarını toptan ifade etmiş olmaktadır. Eğitim yoluyla "iman cemâati" haline gelen ilk İslâm toplumu, imanın sosyal ve siyâsî boyutlarını gerçekleştirmek üzere Medine´ye hicret etmiştir. Bu amacın en güzel araçlarından biri de ezân olmuştur. Ezân sayesinde sistemin temeli, günde beş defa, en güzel bir biçimde (zarf içinde) insanlığa sunulmuş, ilân edilmiştir. 
- Ezân namaz vaktinin ilânıdır. Namaz vakti, müslümanın günlük hayat programının temeli, vazgeçilmez unsurudur. Ezân, namaz vaktinin ilânı yanında, bu programın da, altı çizilmiş bölüm başlıklarını gösterir.  Bir toplumda tevhîdin hâkim olabilmesi için vahdet şartının gerçekleşmesi gerekir. İlâhî destek vahdet şartına bağlıdır. 
Vahdetin unsurları: a) İnsanların kök birliği, b) İman birliği, c) Hac ve Kâbe, d) İcmâ ve şûrâdır. 
- Tekbir ezânda her vesile ile tekrar edilmiştir, tekbirde büyüklük gerçek sahibini bulmuştur, büyüklüğün gerçek ve tek sahibinin Allah olduğu ilân edilince sahte büyüklükler yok olup gider. 
Tekbir insanların eşitliğini ortaya koyup şu mesajı verir: "Tek büyük Allah´tır, O´ndan sonra insanlar, mânevî yönden büyüklük ve küçüklük bakımından eşittirler, kimse büyük doğmaz, mânevî büyüklük iman ve amel ile elde edilir ve bunu herkes elde edebilir." Bu anlayış İslâm´da, sosyal ve siyâsî nizâmın da temelini teşkil eder. 
Ezânda örnek tebliğci, öğretici ve eğitici olarak Muhammed Rasûlullah (sav) zikredilmekte ve bu zikrediş tekrarlanarak şuurlara yerleştirilmektedir. 
Ezân namaza çağırır, namaz kurtuluşa götürür, kurtuluş cennettir, çeşitli nimetlerdir, ancak hepsinin üstünde Allah rızâsıdır, Allah´a kurbiyettir. 
Ezân insanları tevhide, vahdete, namaza ve kurtuluşa çağırırken içinde bulundukları hâli de hatırlatmakta, nefis muhâsebesine vesile olmaktadır. 
Ezânın amacına ulaşabilmesi için aslına uygun dilde ve şekilde okunması şarttır; ancak o zaman ezân, evrensel bir mesaj olur. 
Ezânın sözleri, okunuş şekli, okunduğu yer, ilânın bütün şartlarını en mükemmel bir şekilde ihtiva etmektedir. 
Ezân tam ve mükemmel bir dâvettir. Ondan çıkarma yapılamaz, ona ilâve yapılamaz; yapılırsa mükemmel olmadığı ifade edilmiş olur. 
Müezzinlik sevaplı ve şerefli bir iştir. Müezzinlerin bu şerefe lâyık vasıfta olmaları gerekir. Ezânın çekici (dâvetkâr) yönü göz önüne alınınca seslerin güzel, nağmelerin uygun olmasının önemi ortaya çıkar. 
Hz. Peygamber´in (sav) müezzinleri, İslâm cihadını seslendiren cihad erleridir; ezânlarında cihad, cihadlarında ezân vardır. 
Onlar Allah ve Rasûl aşıklarıdır; ezânlarında aşk, aşklarında ezân vardır. 
- Ezânda tevhidden hemen sonra namazın gelmesi, bu ibâdetin, İslâm bünyesindeki müstesnâ mevkîine işaret etmektedir. 
Tekbir ile birlikte düşünüldüğünde namaza çağrı, büyüklüğün gerçek sahibi olan Allah´ın çağrısıdır; başka büyüklükler izâfî, Allah´ın büyüklüğü mutlak olduğu için bu çağrıya icabetin önceliği vardır. 
Namaz imanın has meyvası, en mükemmel kulluk ifadesidir. Peygamberlerin baş vazifesi ve ümmetlerine vasiyetleridir. İlâhî misâk ve talimatın birinci maddesidir. Ferdin ve toplumun İslâm şiârıdır. İslâm iktidarının ilk hedefidir. Namaz Kur´ân-ı Kerîm´de yüzden fazla defa tekrarlanmış, İslâm´da en mükemmel şeklini kazanmıştır. Müslümanın her ânı namaz şuuruyla dolu ve yeryüzü baştanbaşa namazgâhtır. Ümmetin hayatından namaz çıkmadıkça son halka kopmamış demektir ve böyle bir ümmette ümit vardır. 
- Ezân kurtuluş çağrısıdır; çünkü ezân İslâm´a çağırır, İslâm ise bütün mânâsıyla kurtuluştur. Gerçekleşen de budur: İslâm, onu yaşayan fert ve toplumlar için, kurtulunması gereken her şeyden (fitne, fesat, fücür, haset, kin, nefret ve şirk vs.)  kurtuluş olmuştur.  Ezânlar çağrıdır, ancak bu çağrıyı kulaklardan gönüllere, ellere ve ayaklara indirebilmek için Bilâl´in samimiyetine ve soluğuna her zaman ihtiyaç vardır. 

Rabbim kıyamete kadar minarelerimizden günde beş vakit ezanımızı susturtmasın, semalarda dalgalanan, rengini şehidimizin kanından alan ayyıldızlı şanlı bayrağımızı göklerden indirtmesin.