Ülkemizde dini cemaatlerin çokluğu bilinen bir gerçektir. Her cemaatin başında da mutlaka bir baş idareci konumunda bulunan bir ŞEYH efendi vardır. Bu ‘Şeyh’ efendilerden kimisi sarıklı-sakallı, kimisi kravatlı sakallı, kimisi modern görünüşlü mat- ruş (sinek kaydı traşlı) olur. Bunlardan bildiğim üçtanesi ABD’de yaşamaktadır. İsmi pek duyulmayan daha nice ŞEYHler vardır. Bu şeyh efendilere bağlı kişilerce öteden beri kabul görmüş söylemlere göre; görünüşte her neka-dar şeyhlik makamı babadan oğula veya kayınpederden damada geçse de, bu göreve gelen kişi Allah tarafından görevlendirilmiş olup, dünyanın idaresi bu şeyh efendiye verilmiştir. Artık o şeyh efendi ölünceye kadar o görevde kalır, kimse onu değiştiremez! Yine genel kabule göre, ŞEYH efendi hata et- mez. Hata ve günah gibi görülen bir fiil şeyh efendi-de görülse onu müritler nalayamazlar, onun bir hikmeti vardır. Mürit Şeyhin önünde, emirleri karşısın- da imamın önündeki cenaze gibi olacaktır. Ne der-se “peki efendim” deyip, asla itiraz etmeyecektir. Şeyh efendi gaibten gelecekten haber verebilir. Her müride göre kendi şeyhi o kadar büyük bir zattır ki diğer şeyhler onun ayağına su bile dökemezler. Şeyh efendinin himmeti ile her zorluk aşılır, bereketler onun himmeti ve duası ile gelir. Şeyh efendi müritlerini cennete koyar ve cehennemden kurtarır. Onların bilgileri Allah tarafından verilmiş olup, dün-yevi tahsil yapmalarına gerek yoktur. Şeyh efendinin öyle yetkileri vardır ki, O istese hemen dünya malları altın oluverir. Ona hizmet etmek en büyük ibadetlerdendir. Ona hizmet edenler çok büyük se-vap elde ederler. Oun için çoğu müritler Şeyh efendiye akraba olmak için kızlarını onunla evlendirmek isterler. Şeyhin yaşlı olması, kızların genç olması önemli değidir, vs.vs. GELELİM YAZIMIZA KONU OLAN ‘EZBER BOZAN ŞEYH’ MESELESİNE: Nakşibendi tarikatının merhum Sami efendi diye bilinen kolunun bu günkü şeyhi/temsilcisi Osman Nuri Topbaş bey basına bir açıklama yaparak kendisi hakkında da yukarıda işaret ettiğimiz Kur’an ve sünnet dışı ne kadar abartı ve haksız yüceltmeler varsa basın, internet, resim ve videolarla yapıldığından şikayetle hem müritlerini hemde toplumu aydınlatmış bulunmaktadır. Esasen biz kendisi hak- kında öteden beri hüsnüzan sahibi olduğumuzdan böyle bir açıklamaya şaşmadık. ŞÖYLE DİYOR OSMAN NURİ TOPBAŞ BEY: “Son zamanlarda şahsım hakkında yapılan bir takım aşırı iltifatlarla dolu şiir ve ilahilerla süslenmiş çeşitli, resim, slayt ve videolar internette yayınlanmaktadır. İyi niyetlede olsa, ne İslam ahlakına ne de tasav-vuf adabına hiç bir şekilde uymayan ve asla tasvip etmediğim gurur, kibir ve şöhrete zemin hazırlayan ve reklam edercesine yapılan bu tür övgü ve yücelt-melere hiç bir şekilde asla iznim ve rızam olmadığı-nı bütün kardeşlerimiz tarafından bilinmesini istiyo- rum.. Kur’an ve sünnet ölçüleri dışına taşan her şey gibi şahsıma gösterilen bu ‘aşırı muhabbet ve hürmeti’ de son derece mahzurlu bulduğumu tekrar tekrar ve açıkça ilan ederim. Bu tip yayınlar yapılmamasını, yapılmış olanlarında en kısa zamanda yayından kaldırılmasını hasseten rica ederim. En büyük rehberimiz mürşidimiz Hz.Peygamber efendimiz (as) ‘La fahra/övünmek yok’ buyururken, onun aciz bir ümmeti olmaya geyret eden bizler layık olmadığımız her türlü övgü ve iltifattan Allah’a sığınırız...” Diğer taraftan bazı kişilerin mensubu bulundukları bir tarikatı veya bağlı oldukları ŞEYH efendiyi kastederek, “kendi yolunun en günahkarları bile, o yola mensup olmayan kırk kişiye ŞEFAAT edeceği, ahirette kendi mürşidinin/şeyhinin eteğine tutunanların doğrudan Cennete gidecekleri..vs. vs...” şeklinde şer’i esaslarla Kur’an’la asla bağdaşmayan tarzda asılsız, mesendsiz, hezeyana dönüşmüş taşkınlıklar asla tasvip edilemez. Dolayı-sıyla hüsnü zan ile salih kullara duyduğumuz muhabbeti şer’i bir nas gibi kat’i bir delilmiş gibi görmek kişiye zarardan başka bir işe yaramaz. Unutmayalım ki bu imtihan alemine bir birimize övünmek için gelmedik. Cenab-ı Hak; ‘Rahman’ın (has) kulları onlardır ki yer yüzünde tevazu ile yürürler..’ (Furkan 63). Başka bir ayette de “Yeryü-zünde böbürlenerek dolaşma...” (Isra 37) buyura-rak bizleri ikaz etmektedir. Daha sonra Osman Nuri Topbaş bey asrı saadetten önemli bir sahneyi naklaediyor: Sahabenin meşhur zahid ve abidlerinden Os-man bin Mazun vefat etmiştir. Rasülüllah taziyeye gider. Eşi veya kız kardeşi Ümmi’l.Ala Rasülüllahı görünce; ‘-Ey Osman! Şehadet ederim ki şu anda Allah sana ikram etmektedir...’ dedi. Bunu duyan Allah Rasülü (as) kadına müdahale ederek; ‘-Allah’ın ona ikram ettiğini nereden biliyorsun? buyurdu. Kadın; ‘-Bilmiyorum. Amma Ya Rasülellah, O senin askerin, komutanın bunca harbe katıldı! deyince, ‘-Bakın Osman vefat etmiştir. Ben şahsen onun için Allah’tan hayır ümit etmekteyim. Fakat ben Peygamber olduğum halde bana ve size ne yapılacağı-nı, (yani gelecekte başımıza neler geleceğini) bilmi- yorum’ buyurmuştur. Ümmü’l Ala der ki; “Vallahü bu hadiseden sonra hiç kimseyi tezkiye etmedim...” Hepimiz hiçlik ve yokluk fanilik ve acziyetimizi idrak ederek Rabbimize kulluk için bu dünyaya gönderildik. Hepimiz hatası ve sevabı ile aciz birer ku-luz. Allah’ın Rasülü Yusuf (as) bile bir Peygamber iken şöyle dua etmiştir; “(Ey Rabbim!) Beni Müslüman olarak vefat ettir ve beni salihler arasına kat! ..” (Yusuf süresi 101)) Cenab-ı Hak lutfu ve keremiyle akıbetimizi hayreylesin... Osman Nuri Topbaş Beyi candan ve gönülden tebrik ediyorum. Bu veciz uyarısı için Allah razı ol-sun diyorum ve diğer Şeyh efendilerin de bundan ders almasını, hak etmekdikleri övünüp böbürlenmekten sakınmalarını tavsiye ediyorum.