Değerli okurlarım, bu yazımda Fetö mağdurlarından söz etmek istiyorum. Fetö mağdurlarından söz ederken sakın Fetö´yü savunuyor kanısına varmayınız. Ben gördüğüm gerçekleri halkımın bilinçlenmesi amacıyla doğruları yazma gayreti içinde olan birisiyim. Bir eğitimci olarak, dinimize girmiş olan tarikatların ve cemaatlerin dine de, ülkeye de zararlı oldukları bilincindeyim. Dinimiz de yol, Kur´an yoludur, Peygamber yoludur. Başkaca yola ihtiyaç yoktur. Cemaat ve tarikatların yolu, dinin yolu olamaz ve olmamalıdır. Hayatın normal akışı içinde, tarikat ve cemaatlerin birbirleriyle de çatıştıklarını görmekteyiz. Din bir, yol,yordam gidişat bir olduğuna göre bu ayrışmalar neden oluyor? Darbelerden çok çektik ve bu nedenle darbeleri savunmuyor kınıyor ve lanetliyoruz. Fetö terör örgütünün darbeye kalkışması onca can ve mal kaybına neden olmakla birlikte birçokta mağdur yaratılmasına sebep olmuştur.

Geçenlerde bir yakınımın cenazesinde, 30 yıl imam-hatip okullarında öğretmenlik yapmış imam-hatip mezunu bir öğretmenle karşılaştım. Sohbet ettik. Fetö´cü suçlamasıyla tutuklanmış. Mahkemeye çıkarılmadan aylarca hapishanede tutuklu kalmış. Nihayetinde aylar sonra çıkarıldığı mahkemece serbest bırakılmış. Hapisten çıkınca meslekten ihraç edildiğini öğreniyor, dolayısıyla görevine dönemiyor. İhraç edildiği gerekçesiyle emeklide olamıyor. 30 yıl hizmeti olan bu öğretmen mahkemece serbest bırakılıyor. Görev verilmeyişi idari bir tasarruf olabilir diyelim, emekli olmasına engel olunduğuna ne demeli, emekliliğini hak etmiş olduğuna göre emekli olması gerekmez mi? 50 yaşını geçmiş bu öğretmen şimdilerde babasının emekli maaşından kendisine verilen harçlıkla geçinebildiğini içini çeke çeke anlattı.
Bu yaştaki birisi geçimini temin için ne yapabilir?

Şimdi soruyorum; bu kişi Fetö mağduru değil de nedir? Bu anlattığım mağdurlardan sadece biri. Basından öğrendiğimiz kadarı ile çok sayıda Fetö mağduru olduğu. Sapla samanın karıştırıldığı kanaatindeyim. Asıl Fetö´cülerin halen ortalıkta elini kolunu sallayarak dolaştığını herkes görmektedir. Bank Asya´nın önünden geçenler ile Fetö okullarında öğretmenlik yapmış olanlar fetöcü diye toplatılıyor, hapislere atılıyor, aylar, yıllar sonra hakim karşısına çıkarılıyorlar. Bank Asya´ya gidenlere de, Fetö okullarında öğretmenlik yapmış olanlara da devlet izin vermiştir. İzin verilirken devletin aklı neredeydi? Devlet yanlış yapar mı? Yapmamalıdır. Devletin onca istihbaratı var, danışmanları var. Fetö tehlikesini hiç mi sezinleyemediler, yoksa bunlara bilerek mi imkan tanındı? Vatandaş olarak bunlar hep kafama takılıyor.

Askeri şuralar da bu subaylar irticacıdır ordudan ihraç edilsin dendiğinde YAŞ kararlarının aleyhinde şerh koyanlar, şimdiler de bir numaralı Fetö düşmanı olmuşlar. Fetullah Gülen´i ziyaret için sıraya girenler, muhterem hoca efendi deyip el etek öpenler, yurt dışında Fetö okullarını ziyaret edip poz verip resim çektirenler, o ülke yöneticilerinden bunlara yardımcı olun diye tavassutta bulunanlar unutulmadı. Nerde onlar neden Fetöcü diye bunlara dokunulmuyor. Garibanın çocuğu okuyup öğretmen olmuş. Devlet ona iş vermeyince o da gidip cemaat okulunda işe girmiş geçimini temin etmiş. Şimdi de hadi gel gir içeriye sen Fetöcüsün. O öğretmenin cemaat okulunda görev yapmasına da devlet onay vermiştir. Şunu da hemen belirteyim; bu masumane istekler altında gerçekten Fetö olaylarına yardım ve yataklık yapmış olanların haklarında kanıt ve delil varsa elbette yargılanmalı ve en ağır cezada verilmelidir. Devletin her kurumuna sinsice girmiş olan bu vatan hainleri var da, siyaset kurumunda yok mu? Fetö soruşturmaların da siyasi ayağı da bulunup onlara dokunulmadıkça Fetö´yle mücadeledeki samimiyette şüphelerim var ve var olacaktır. Ülke için çok değerli görev yapan gazetecilere ve köşe yazarlarına da bir çift sözüm vardır. Devletinden, milletinden, bayrağından yana ol, birilerinin sırtını sıvazlayayım diye gerçekleri çarpıtmayın, bunun vebali sizin üzerinizde olur. Cesur olun, korkak olmayın, hak doğrudan yanadır. Belki bazı sıkıntılar yaşayabilirsiniz, ama sonuçta doğruluktan, haktan adaletten yana olmanızdan dolayı adınız tarihin altın sayfalarında yerini bulur.

15 Temmuz 2016 da hainlerin darbeye kalkışma hareketini gördük ve yaşadık. Bu kalkışma hareketini kim ve kimler yaptı, kimler yaptırdı?Bu konu tamı tamamına aydınlatılmış değildir, halen bu. Sonuçlarından kim ve ya kimler yararlanmaktadır? Bilenlerin korkularından gerçekleri söyleyemediği kanaatindeyim. Millet olarak her şeyin açıklanmasını beklemekteyiz. Daha önceleri birileri tarafından alkışlanan ve de önemsenen bir cemaat mensupları bu darbe girişiminde bulundular. Çok şükür amaçlarına ulaşamadan yüce milletimizin üstün gayret ve çabaları ile ve de ordudaki yurt sever yiğitler tarafından önlendi. Cemaat ve vakıf yurtlarında onca usulsüzlükler, yolsuzluklar, sapıklıklar gün yüzüne çıkmış olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığının ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıklarının geçmişten ders almamışlar gibi bu vakıf ve cemaatlerle çocuklarımız hakkında danışmanlık ve yurt konularında sözleşmeler yapmış olmaları da sizce garip değil midir? Son zamanlarda din adına fetva veren sapıklarda bu cemaatlerde yetişenler değilmi?

BÖLGESEL KÜLTÜR DERNEKLERİ
Bölgesel kültür ve yardımlaşma dernekleri bölgemizde bir hayli çoğaldı. Hemen hemen her yörenin bir derneği vardır. Bu derneklerin kuruluş amaçları nedir? Kendi yöresel geleneklerini yaşatmak, hemşerilerinin iyi ve kötü günlerinde yanlarında olmak, yardımlaşmayı sağlamak. Gördüğümüz kadarı ile bu dernekler amaçları doğrultusunda değil de, siyasi partiler için çalışan birer kurum haline dönmüşler. Siyasi rant sağlamak için siyasilerin peşinde kuyruk olmaları, siyasilerinde bunları oy deposu olarak görmeleri, dernekleri amaçlarından uzaklaştırmıştır. Dernek yöneticilerinin çalışmalarını dernek tüzükleri doğrultusunda, amaçlarını gerçekleştirmek için çaba göstermeleri konusunda dikkatlerini çekmek isterim. Gerçekte amaçları doğrultusunda görevlerini ifa eden yöneticileri tenzih ederim. Sözüm onlara değildir.