15 Temmuz İşgal girişiminde şehit olanların ailelerinin avukatlığını yapan Rıza SAKA geçen gün sosyal medyadan önemli açıklamalarda bulundu. Saka diyor ki, “Değerli dostlar şu anda Silivri´de Darbeye karışan askerlerin yargılandığı Harp Akademileri davasındayız. 113 sanık var karşı tarafta 50-60 sanık avukatı. Biz Hüsnü Tuna abiyle birlikte 5-6 avukat müdahil tarafındayız. Yirmi otuz kişi kadar gazi ve şehit yakını var. Onlar da aile bakanlığının ısrarlı araması ile gelmişler.

Sanıklar utanmazca şehit yakınlarına ve gazilere sataştılar. Avukatlarını ve konuşmalarını bir kaç defa alkışladılar. Hiç utanma ve sıkılma yok bu şerefsizlerde. Sizlerden ricam vakti müsait olanlar tarihi nitelikteki bu davaları takip etsin. STK temsilcilerimiz güçlü bir şekilde bulunsunlar. Karşımda 113 sanık var ama tek bir pişmanlık belirtisi yok. Özellikle duruşma salonuna girişleri ilgimi çekti. Hepsi başı dik girdiler salona. Daha önce katıldığım darbe davalarından farklı olarak şehit yakınları ve gazilere karşı pervasız bir duruşları var.
Darbe davalarına yönelik siyasi yada medyatik saikli ilgi dışında genel bir ilgisizlik var. İnşaallah bu ilgisizlik FETÖ´cüleri sevindirmez, umutlandırmaz. Saygılarımla.” Aman arkadaşlar fırsat bulan hele hele İstanbul´da olan arkadaşlar bu davalara mutlaka kaltılmalı. Psikolojik üstünlüğü onlara bırakmamalı.

YİNE Mİ SURİYELİ FİTNESİ?
Son zamanlarda yine farklı bir gündem ile adalet yürüyüşüne paralel Suriyeli sığınmacılar meselesi de kaşınmakta. Sosyal medyada Suriyeliler aleyhine çıkan haberlerin çoğu uydurma ve fitne unsuru olarak yapılıyor. Hep provakatif haberler. Bunlara asla itibar etmeyin. Kürt kardeşlerimizle gerektiği kadar aramızı bozamayanlar şimdi araplarla bozmaya çalışıyor. Aman dikkat ! Her habere inanma.. Sakın ola gaza gelme !

Çok ilginç iyi hatırlıyorum geçen sene 15 Temmuz öncesi gündem Suriyeli sığınmacılar problemiydi. Yine gündem aynı. Ve yine 15 Temmuz öncesindeyiz.

Malumunuz ki Suriye´de bir iç savaş var. Kim kiminle nasıl ve neden savaşacak? Bazı insanlarca net bile değildi. Bunu kafasında netleştirenler zaten gerek doğru tarafta (Mücahitler) gerekse yanlış tarafta (Esed) savaşıyor. Ya da savaşıp öldüler/şehit oldular... Suriye´nin nüfusu savaştan evvel 10 milyondu. Ülkemize gelen sayı 3-4 milyon civarı. Bunların bir çoğunda ailesinde savaşmış ve şehit olmuş yengesi dul, yeğeni babasız kalmış insanlar var... bunlarla bizzat tanıştık.. ailenin tüm fertleri savaşa gitse kadın ve çocuklara kim bakacak !? Ailevi dramlar yaşanıyor.. Sonra uzun süre savaşıp gelmiş Suriyelilerle tanıştım. Bütün bu gerçekler ışığında meseleyi değerlendirmeli. Yani bu kadar kolay vatan satıcısı ithamı yapmak bu kardeşlerimize haksızlık bence.
Ve çok ilginçtir ki bu tür ithamları yapanlar genelde sol kesim ya da ırkçı kesim. Bunlara göre eğer Suriye´li erkekler savaşırsa CİHATÇI TERÖRİST, savaşmazsa KORKAK! İşte Türk faşistlerinin hal-i pür melali !

Bir araştırmaya göre, Türkiye´deki Suriye´li sayısı toplam:2.850.000 olan nüfusun 1.600.000´i çocuk, 820.000´i yetişkin kadın, 430.000´i yetişkin erkekten müteşekkil.
-”Ülkenize geri dönecek misiniz?” sorusunua neredeyse %100 “Savaş biter bitmez döneceğiz!” cevabını veriyorlar.
-”Maaş alıyor musunuz?” sorusuna “Mülteci kartımıza ayda 100TL yatıyor.” cevabını alacaksınız. (O da aile başına)
-”Çalışıyor musunuz?” sorusuna Erkekler; “Ucuz işlerde tam mesai ya da bir buçuk mesai çalışıyoruz” diyecekler. (Ki canla başla en ağır işlerde çalışıp hem ailelerine baktıklarına hem de çatışma bölgelerindeki ailelerine maddi yardım ulaştırdıklarına şahidiz)
-Vatandaşlık verildi mi? sorusuna ise neredeyse %98´i “HAYIR” cevabı vermiştir. (Vatandaşlık verilen Suriyeli Üniversite öğrencisi veya üniversite mezunu, meslek yeterliliği olan yani doktor, öğretmen, mesleki yeterlilik sahibi kimseler)
Yani o klavye sözüm ona vatan perverleri, kahramanlarının yazdığı gibi her birine 1500 tl maaş, ev, arsa, kadrolu iş, oy kullanacak lafları boş ve yalandır.

Gece gündüz Memleketimize dua eden bu muhacirlerimizi kimseye yedirmeyelim biz bir Ümmetiz...
Allah kimseyi vatansız bırakmasın.

“ADALET” İÇİN Mİ BU YÜRÜYÜŞ?
Uzun süredir gündemimizi boş yere meşgul eden Kemal Kılıçdaroğlu´nun “adalet” yürüyüşü bana Abdülhamid´i devirmek için haçlı ile birlikte “hürriyet” yürüyüşleri yapan zihniyet aklıma getirdi. Şimdi de aynı işbirlikçileri eli ile bunlara teşne olan Kılıçdaroğlu “adalet” yürüyüşü yapıyor. Tarih tekerrür ediyor. Bir HDP´nin “barış” bir de CHP´nin “adalet” söylemlerini hep tersten okurum. HDP “barış” diyorsa “savaş”ı, CHP “adalet” diyorsa “zulüm”ü kastediyor demektir. şimdiye kadarki tecrübelerim bana bunu çok net gösterdi. HDP´nin “barış”ı ne ise CHP´nin “adalet”i de odur.
Ayrıca kılıçdaroğlu´nun geçen gün yaptığı açıklama manidar, “Belki de bu yürüyüşün içinde Fethullah Gülen´e sempati duyan vardır. Kim haksızlığa uğradığını düşünüyorsa, siyasi parti kimliği kullanmaksınız gelebilir”

KADININ GÖSTERME MERAKI
Bir kadın çok güzel diye kendini göstermek zorunda değil. “Ben güzelim insanlar bunu mutlaka görmeli” anlayışı Şeytani bir şey. Allah seni güzel yaratmışsa, gerek yüz güzelliği gerekse beden güzelliği bu eşin içindir. İnsanlığın devir daimi için evlilik elzemdir. Bir insanı evliliğe teşvik etmek insanın güzel yaradılışı ve arada oluşan muhabbet, şehvet ile olur. Bunlar birer araçtır. Allah-u alem aslolan insanlığın devamı. Aksi halde kimse evlenmez ve dahi çocuk sahibi olmazdı. Şehvet burada itici güçtür ve hem erkeğe hem kadına verilerek doğurganlığın devamını sağlamak, çoğalmak ve dahi insanlığın sürgit yaşamına varoluşsal katkı sağlamak amacını gütmektedir. Yoksa ulu orta haz ve zevk peşinde koşalım diye değil. Eğer şeriat çizgisini aşıp asıl amacın dışında hareket edersek sonucuna katlanmak zorunda kalırız ki zaten şeriat dairesi keyfe kafidir. Sınırları zorlamak azgınlıktır.