Neyi güncelleyeceğiz, güncellemek nedir? Bugün bunun üzerinde biraz kafa yoralım.

Güncelleme, bir konuyu, bir sözleşmeyi, bilgisayarımızdaki yazılımı, akıllı telefonlarımızı güncel durumlara getirmek. Kısaca, güncellemek, güncel duruma getirmek olarak özetlenebilir. Güncellemek sadece bunlarla mı kaimdir. Hayır, bilgilerimizin de güncellenmeye ihtiyacı olduğunu bilmeliyiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi kimindir? Türk milletinin. Buraya bütün vatandaşların girmeye hakkı var mı? Var. Üzerindeki tişörtünde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ün resmi ve Atatürk´ün askerleriyiz yazısı bulunan vatandaş nasıl olurda meclise alınmaz da cübbeli sarıklı sakallı birisi alınır.

Bu ne demektir?

Demokrasi anlayışımız, özgürlük anlayışımız bumudur?

Bu yanlıştır, ayrımcılıktır.

İşte bu zihniyette olanların demokrasi bilinci güncellenmeli, ona demokrasi anlayışı kavratılmalı. Millet meclisine, art niyetli teröristler hariç, herkes girebilmelidir. Cübbelisi de girer, tişörtlüsü de. Atatürk´e duyulan bu kin, bu düşmanlık nedir? Kendi egomuzu mu tatmin etmek için bunu yapıyoruz, yoksa birilerine yalakalık yapmak için mi?
Bunlara, ulusal kurtuluş savaşı vermiş, cumhuriyeti kurmuş, meclisin ilk başkanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk bilinci yeniden tam ve sağlam olarak verilmelidir. Güncelleme budur.

Yine anlatayım mı?
Bir okul müdürünün kız öğrencilere türban dağıttığını basından öğrendik. İlim irfan yuvası okullarımızda müdürlerin görevi kız öğrencilere türban dağıtmak olmamalıdır. Öğrencilere, defter, kalem, kitap dağıtılmalıdır. Devam edelim. Yine bir okul müdürü, başı açık kız öğrencileri gördüm mü alerji oluyorum demesi, kişi özgürlüğüne müdahale etmek, şu komünist öğrencilere bizim üniversitelerimiz de yer yoktur, onları bu üniversitelerde okutmayacağız diyen zihniyetler ve anlayışlar, çağdaş, modern dünyaya göre güncellenmeli. Demek ki demokrasiyi daha özümleyememişiz. Yönümüzü Araplaştırmaya çevirmek güncelleme değildir. Eller Mersine giderken biz tersine gitmemeliyiz. Yalakalık yapmak için değil, adam olmak, ilim irfan sahibi olmak için güncelleme yapmalıyız.

Şeker fabrikalarının satışı, özelleştirilmesi gündemde. Şeker fabrikalarının satışı yanlıştır. Bunu her vatandaş haykırmalıdır. Gösterilen sebepler hiçte inandırıcı değildir. Onca insanın, üreticinin, işçinin, nakliyecinin, besicinin geçim kaynağı şeker pancarından ise, bu konu yeniden gözden geçirilmelidir. Onca direnen insana karşı inatlaşarak satacağım diyen zihniyetler, birilerini kayırmak amacına yönelik ve ya bu tür şüpheleri doğuran bu satıştan vazgeçmelidir. Eğer şeker fabrikaları teknolojik açıdan geri kalmış ve zararına çalışıyorsa (ki şeker fabrikalarının kar ettiği söylenmektedir.) teknolojik yenileme yoluna gidilerek, makineleri yeni sistem makinelerle değiştirtebilir. İşte şeker fabrikalarındaki güncelleme böyle olmalı.

Nişasta bazlı şekerin insan sağlığına zararlı olduğu bilim adamlarınca söylenmektedir. Pancardan üretilen şeker olmazsa, nişasta bazlı şekere yönelecek bu insanlar, hastalanacak ve nişasta bazlı şeker üreten firmaların ürettiği ilaca mahkum edilecekler. Eğer gerçek bu söylenenler gibiyse durum sandığımızdan daha vahim.

Güncellemeye devam edelim.
Tarikat ve cemaat yuvalarında yetişen sözde kendilerini din adamı olarak gösterip verdikleri vaazlar, yanlış açıklamaları, gerçek din adamlarının vaazlarıyla düzeltilmeli ve güncellenmeli. Geçmişten bu yana uygulanarak günümüze kadar gelen bazı fıkıh usul ve kuralları da çağın icap ve gerekliliğine göre güncellenmeli. Bir örnekte Amentü duasından vermek istiyorum. Amentü billahi ile başlayıp ve bil kaderi, hayrihi ve şerrihi ile devam eden amentü duasındaki bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Kadere, hayır ve şerrin Allah´ü Te´alinin (C.C.) yaratmasıyla olduğuna inanmak. Kardeşlerim, Allah (c.c.) yarattığı kullarına hiçbir zaman şerri tavsiye etmez, önermez, kaderin budur demez. Allah (c.c) hep iyilikten, güzellikten, doğrudan yanadır. İnsan oğlu şerri de, hayrı da kendi yaratır, ve kaderi bu olur. Şerrin Allah´tan olduğuna inanmak yanlıştır. Cenabı Hakta Ala, hiçbir kuluna ‘ git şu adamı öldür, git bu kötülüğü yap” senin kaderin budur diye alın yazısına yazmaz. İnancımıza göre eğer kaderimiz de daha önceden günah işlemek yazılmış ise, kaderimizde ki şer ve günah işlememizden dolayı Cenabı Allah yargılamaz, sorguya çekmez. Kendi yazdığı kaderden dolayı kullarını yargılayıp, haşa kendisiyle ters düşmez. İnsan mantığına da ters gelmektedir. Bunun içindir ki Kur´an´da çok yerde “aklınızı kullanın” diye ayetleriyle biz kullarını uyarmaktadır. Şu unutulmamalı, insanoğlu yaşamında her yaptığının kaydedildiği ve bunlardan sorguya çekileceğidir. Buradan şu nokta ortaya çıkmaktadır, Amentü duası güncellenmeli, mantığa ve insan aklına ters gelen kısımlar bir daha gözden geçirilmeli.

Yaşamımızda kendimizi nasıl güncelleyeceğiz? Aklımızı kullanarak, modern çağın gerekliliğine, bilimin ışığı doğrultusunda güncellememizi yapmalıyız. Yoksa çağın gerisinde kalır, eller aya giderken bizde kalırız yaya. Orta çağ zihniyet ve yaşam şartlarına dönmemiz güncelleme değildir.
Benden söylemesi.