Son günlerde üniversitelerde yapılan seminerler ve farklı sivil toplum kuruluşlarının gündeminde, Devlete atanacak  öğretmen alımlarında uygulanacak mülakat teknikleri ve objektiflik olgusu konuşulur ve tartışılır hale gelmiştir. 

Kişilerin atanmasına kriter sayılabilecek KPSS puanının tek başına yeterli olmadığı sınav sisteminde adayları mülakat sistemine ilişkin bir kaygı düzeyine itmiştir. Türkiye´de farklı illerde birbirinden farklı olarak kurulan komisyonların  yapacağı değerlendirmenin temelinde hakkaniyet, objektiflik ve özellikle liyakat olgusu ön planda tutulmalıdır. Objektifliğin sağlanması amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı´ndan aldığımız duyumlar üzerine komisyonların adayda çok ekstrem bir olumsuz durum görmediği sürece KPSS puanına ilişkin  + 5 ve -5 şeklinde bir değerlendirme sistemi uygulayarak belirleyici noktada KPSS puanının olmasını ön görmüştür. Tabi bu yazılan, çizilen ve konuşulan  bütün konular şuan için sadece söylentiden ibaret olduğunu unutmamak gerekmektedir. Belki de ilerleyen öğretmen alımlarında  KPSS puanının belirli bir yüzdesi ile mülakat sınavlarından alınan puanların belirli orandaki yüzdesi birleştirilerek bir ağırlıklı atanma puanın oluşturulduğu bir sistemle de karşı karşıya kalabiliriz.

Mülakat süreçleri kişinin sunumunu, diksiyonunu duruşunu ve psikolojik analizi için ön verilerin oluşturulmasında çok önemlidir. Mülakatı gerçekleştiren komisyon üyelerine her zaman için karşılarındaki adayın kendi çocukları, kardeşleri ve yakınları gibi görmelerini gerektiren bir empati düzeyi oluşturmaları tavsiyesinde bulunmuştuk. Hiç kimse kendi çocuğuna ve yakınan yapılacak bir haksız uygulamayı istemeyeceği için bu sınavlarda tarafsız ve objektif bir duruş sergilenmesi konusunda olan tutumlarına güvenmek zorundayız. Aksi taktirde güdülenme ve başarılı olma konusunda yaşanabilecek  duygusal ve ruhsal çözülmeler bu sınavları bizim açımızdan başlamadan bitiren bir olgu olacaktır. 

Eğitim fakültelerinde öğrenim gören ve mezun olmuş bir çok öğretmen adayının beklentisi mülakat sınav sistemin kaldırılması olmuştur. Sendikal olarak bazı sivil toplum kuruluşları da bu düşünceyi doğrulayan ve destekleyen açıklamalarda bulunmuşlardır. Sistem revize edilir mi ? Liyakat ve yeterliliğe dayalı bir sistem getirilir mi? Soruları şuan da kariyer rehberleri ve eğitimin içerisinde olan bir çok kişiye gelen soruların temelini oluşturmaktadır.

Öğretmen alımlarına yönelik sınav sistemi ne olursa olsun  devletimizin alacağı ve ihtiyacı olduğu branş sayısına göre öğretmen dağılımı bellidir. Özellikle alım yapılan branşlar içerisinde ağırlığın daha fazla ilköğretim ve ortaokul branşları üzerinde olduğunu gözlemliyoruz. Özellikle ülkemizde liselere ait branşlarda bir kadro şişkinliği olduğunu biliyoruz. O zaman öğretmenlik hedefinde olan adayların , devlet okulları dışında özel okullarda ve kolejlerde istihdamın sağlanmasına yönelik bir B planı da geliştirmelidirler. Aksi takdirde öğretmenlik gibi kutsal  meslekten uzaklaşıp yeterliliği kaybederek farklı meslek gruplarına yoğunlaşmaları gözlemlemekteyiz.