Royal Otel´de düzenlenen kahvaltı sonrası konuşan ADD İnegöl Şubesi Başkanı Birol Atay, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afrin´de “Zeytin Dalı Harekatı” adıyla başlatmış olduğu operasyonun ülkemizin güvenliği açısından hayırlı olmasını diliyoruz. İnşallah zayiat vermeden noktalanır. Orada görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri personelimizin Allah yardımcıları olsun, başarılı bir harekat olmasını diliyoruz” dedi.

29 YILDIR BAŞARILI BİR ŞEKİLDE FAALİYETLERİNİ SÜRDÜRMEKTEDİR

Şube Başkanı Birol Atay, “Atatürkçü Düşünce Derneği 19 Mayıs 1989 yılında Ord.Prof.Dr.Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Prof.Dr. Bahriye Üçok, Prof.Dr. Muammer Aksoy ve daha pek çok yurtsever aydın tarafından kurulmuş ve 29 yıldır başarılı bir şekilde faaliyetlerini sürdürmektedir. Merhum Velidedeoğlu onursal genel başkanımızdır. İlk Genel Başkanımız merhum Prof.Dr. Muammer Aksoy´dan şimdi ki Genel Başkanımız sayın Tansel Çölaşan hanımefendi olmak üzere görev yapmış olan başkan ve yönetim kurulu üyelerine sonsuz teşekkür ediyor, aramızdan ayrılanlara rahmet diliyor, hayatta olanlara da saygılarımızı sunuyoruz. Cuma günü vefat eden önceki GYK üyemiz Nuri Osman Apaydın´a Allah´tan rahmet diliyor, başta ailesine, tüm sevenlerine ve Atatürkçü Düşünce Derneği camiasına başsağlığı mesajımızı iletiyorum” dedi.

SONUNA KADAR MÜCADELE

Atay, “İnegöl Atatürkçü Düşünce Derneği 1994 yılında merhum avukat Uğur Aydoğan ve kurucu üyeler tarafından kurulmuş, o günden bu yana Emekli Öğretmen Osman Nuri Aktüre, Dr. Piltan Özdemir, Emekli Öğretmen Neriman Ortanca, Dr.Ferhat Yaman, Ergün Ahi, Emekli Öğretmen Tevhiddin Ayar, Emekli Öğretmen Muharrem Elmacı ve Emekli Öğretmen Ali Darıcı başkan olarak, yönetim kurulu üyeleri ile birlikte İnegöl´de derneğimizin faaliyetlerini yürütmüşlerdir. Atatürk büstlerini söküp kıranlar, yakanlar ve depolarda saklayanlar, Türkiye Cumhuriyeti ibaresini kaldıranlar, andımızı okullardan okutulmasını yasaklayanlar, eğitimi gericileştirenler, Milli Eğitim müfredatından Atatürk´ü kaldırmaya çalışanlar, Milli Bayramları kutlamayı kısıtlayanlar, Bayrağımızın üstüne basarak ayakkabılarını silenler ve tüm bunlara karşı görevlerini yerine getirmeyenler ve meydanlarda mücadelemize katılmayanlara karşı Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, sonuna kadar mücadele etmeye kararlıyız ve mücadelemizde başarılı olacağız kazanacağız” diye konuştu.

ÜYE SAYIMIZI 240´A ÇIKARDIK

Başkan Atay sözlerine şöyle devam etti: “Atatürkçü Düşünce Derneği İnegöl Şubesi olarak 2014 yılında 34 yeni üye, 2015 yılında 55 yeni üye, 2016 yılında 22 yeni üye, 2017 yılında 8 yeni üye ve 2018 yılında da 9 yeni üye olmak üzere toplam 128 yeni üye kazandırarak, toplam üye sayımızı 240´a çıkardık. Hedefimiz 2018 yılı sonuna kadar üye sayımızı 300´e çıkarmak olacaktır. Bu çalışmalarımızı ‘ben yok biz varız´ anlayışı ile ekibimizle birlikte yapıyoruz.”

“Kahvaltı organizasyonundaki amacımız, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk yolunda yürüyen ve onun ışığı ile aydınlanan siz değerli üyelerimiz ve dostlarımız ile bir araya gelmek, derneğimize katılan yeni üyelerimizi tanımak, tanıtmak ve Ocak ayı içinde Cumhuriyet düşmanları tarafından hunharca katledilen Kalpaksız Kuvay-ı Milliye´ci araştırmacı yazar Uğur Mumcu ve Atatürkçü Düşünce Derneği Kurucu Başkanı Prof.Dr. Muammer Aksoy, Prof.Dr. Bahriye Üçok, Prof.Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve diğer devrim şehitlerini anmaktır. Bu vatan, bu toprak, bu bayrak için, Cumhuriyet ve Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkmak ve korumak için şehit olan güvenlik güçlerimizi, vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, gazilerimize ve yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Aramızdan ayrılışları yıllar geçse de biz onları asla unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız. Cumhuriyet düşmanları bilsinler ki, Cumhuriyet´e, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkarak, sımsıkı kenetlenerek yolumuza devam edeceğiz. Ey büyük Atatürk; açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğimize ant içeriz. Varlığımız Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene.”

DEVRİMCİ RUHU YAŞATMAK İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ

İnegöl´de olmaktan büyük mutluluk duyduğunu belirten ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan ise, “Demokrasi haftası diyoruz, bu süreci bir haftayla sınırlamak gerekmez. Çok önemli bir tespiti yapıyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin ilkeleriyle saldırıya uğradığı dönem 80´li yıllardır. Kurucularımız bu günleri görerek sadece sivil yapıyla Cumhuriyetin yanında durmak, mücadelesini yapmak ve Cumhuriyeti bugünlere taşımak amacıyla derneğimizi kurmuşlardı. Ne var ki oluşumun başlangıcının önünü kesmek için pek çok şehit verdik. Süreç değişti, o zaman da Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında hapislerde çürütmek oldu. Süreç öyle ya da böyle olsun şehitler ve gaziler verdik. Olaylardan ders alarak Cumhuriyeti büyütmek için mücadele ediyoruz. Devrim şehitlerini saygıyla anıyoruz, onların yolunda devrimci ruhu ile yaşatmak adına mücadele edeceğiz. İyi ki varsınız, iyi ki buradayız. Bu mücadele bugün buradaysa yarın gerekiyorsa sokakta olacak ama kazanmak zorundayız. Bunun bilincindeyiz” dedi.

CUMHURİYETİN KAVGASINI VERECEĞİZ

Çölaşan, “Bu seçimler bizim için ve Cumhuriyet için çok önemli. Önümüzdeki süreçte hep birlikte ne yapmalıyız? Bu seçimlerde vereceğimiz karar ne? Seçimlerde genelde ister yerel ister genel ister Cumhurbaşkanlığı seçimi olsun, birini seçeceğiz. Kişiler üzerinden iş yapacağız zannederiz. Bu seçimler ne yerel ne genel ne Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kişiler söz konusu değil. Yerelde, genelde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de vereceğimiz oylarda Cumhuriyetin bekasına oy vereceğimizi düşüneceğiz. Cumhuriyetin bekası kişilerin kendi bekası değil, yaptıkları ve bozdukları şeylerin düzeltilmesi anlamında bir durum değil. Devrim karşıtlarına karşı verilen mücadelenin kazanılması, Cumhuriyetin ilelebet kazanılmasına oy vereceğiz. İnsanca yaşamak, özgür yaşamak, korkmamak, adalete saygının tam olduğu, özgürlüklerin ve iş güvencesinin tam olduğu, gelecek korkusunun olmadığı bir ülkede yaşamaktır Cumhuriyet. Yoksa bir ortaçağ karanlığında faşist OHAL yönetimi altında tek adamın tek imzayla çıkaracağı kararnamelerle, meclis iradesi ve ortak akıl olmadan süren bir yönetimle mi idare edileceğiz? Şahıslar üzerinden seçime gitmiyoruz, Cumhuriyetin kavgasını vereceğiz. 100 yıllık bir mücadele tarihine sahibiz. Bu 100 yıllık mücadele tarihi devrimdi. Cumhuriyetin adı devrimdir. Ortaçağ karanlığından aydınlığa geçiştir. İnsanca yaşamanın demokratik yönetimidir. Demokrasi mi şeriat mı? Bunların arasında tercih yapacağız. Bunların hiçbirinin arasında insan unsuru yok, Cumhuriyetin ilkeleri altında karar vereceğiz. Vereceğimiz karar bu anlamda çok önemli. Türkiye belki gerçek anlamda bir demokrasiyi hiç yaşamadı ama şunu biliyoruz, özgürüz. Kapıdan çıktığımızda bir güvenlik görevlisinin ‘Tehdit oluşturuyorsun´ diye beni tutuklayacağını biliyorum. OHAL kararnameleri çıkartıldı, bizde FETÖ´ye karşıyız, bütün Türkiye´nin altını üstüne getiren bu beladan kurtulmak gerekli. Bunun için OHAL gerekliydi ve yanındaydık ama OHAL bir geçici süredir, biz bunun kalıcı bir rejim haline geldiğini görüyoruz. OHAL, temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanma sürecine getirildi. Yargıya gidemiyoruz. Anayasaya göre Anayasa Mahkemesinin bireysel vermiş olduğu kararın itirazı yok. Buna rağmen mahkeme karar yanlıştır diyor. Kararında ısrar etme yetkin yok. Kanunların üzerinde nasıl bir yetki var ki sen Anayasayı dinlemiyorsun. Böyle bir OHAL yönetimi insanları hayatından bezdirir” diye konuştu.

TEK ADAM TEHLİKELİDİR

Genel Başkan Tansel Çölaşan sözlerine şöyle devam etti: “FETÖ tehlikesi geçebilir ama sonuçta baktığınızda bir türlü bitmiyor. Bunlar insanların yaşamını tehdit eder. Keyfi bir yönetimle yönetilmek çok tehlikelidir. Tek adam, kim olursa olsun tek adam tehlikelidir. Abdülhamit tek adamdı, fesih yetkisi vardı, seçimleri feshettiğinde bir daha 30 sene seçim yapmadı. Yeni gelen anayasada da fesih yetkisi var. 82 Anayasasında bile kabine kurulamazsa, güvenoyu alınamazsa belli süre içerisinde gidersin, 60 günlük süreci vardır. Şimdi yok. Gelecek olan Cumhurbaşkanı hükümleriyle meclisi feshettim diyebilecek ama 30 yıl seçim yapmazsa anayasaya aykırı olmayacak. Korkunç bir şey… Meclisimiz var ama yetkisi kalmıyor. Meclis öncelikle yasa yapar, yapacak mı yapamayacak. Çünkü hükümeti yok. Yasaların yüzde 90´ı hükümet tasarısıdır, hükümet olmazsa tasarı da olmaz. Bugüne kadar yasaların yüzde 1´i bile milletvekilleri tarafından sunulmuş değil. Karar veremiyorsan, ortak aklı yönetemiyorsan itibarın olur mu? Milletvekillerimiz de şeklen oturacaklar. Hükümetleri yok ki soru sorsunlar… Cumhurbaşkanına bağlı bakanlar var, onlar Cumhurbaşkanından sorumlu, meclis onlardan bir şey isterse dilediklerinde yazılı metni meclise gönderiyorlar ve meclis de o metinle yetiniyor. Buna meclisin yasama yetkisi yok derler. KHK´lar yerine Başkan kararnameleri olacak. Yasa yapma sınırlanmış. Hükümet olmayınca yasa yapma hakları da kalmamış. Çıkardılar varsayalım, bu Cumhurbaşkanına gittiğinde veto edilir geri gelir. Geri geldiğinde 301 milletvekiliyle onun geçerliliği sağlanır. Çıkan kararı meclis denetleyemeyecek. Meclisin vetosu yok. Anayasa mahkemesine giderler, onun da 3´te 2´sini Cumhurbaşkanı atıyor. Dilersen gidersin. Ne karar çıkar? Tek adamın üzerine yasama, yürütme ve yargıyı bağlarsanız bu adam melek olsa diktatör kesilir. Biz Cumhurbaşkanlığı seçiminde böyle bir handikapla karşı karşıyayız”

ASKERİMİZ BU KADAR UCUZ EMEK OLMAMALIDIR

“Bir açılım süreci yaşadık. Açılım sürecinin, PKK terörünü Türkiye´ye neler getirdiğini gördük. Kürt devleti kurma projesini görmediler, o yanlış politikanın sürecini Mehmetçiklerimizi şehit vererek yaşıyoruz. Mücadelemizin arkasındayız, Afrin´e girmek de askerimiz için görevdir ama bizim askerimiz bu kadar ucuz emek olmamalıdır. Askeri oraya sokmadan önce diplomasiyle Suriye politikası belirlenir. Benim güvenliğim komşumun güvenliğinden geçer. Benim yurdumun bütünlüğü Suriye´nin bütünlüğünden geçer. Anayasamız devleti tarif eder ve hukukta devlet gibi kuramlar, onun getireceği kurumlar sadece münhasıran kanunla düzenlenir. Ama bu kanunla düzenlenir yetkisi bile temel hak ve hürriyetlerde duraksama yapılabilir diye Cumhurbaşkanına kararnameyle uygulama yetkisi veriliyor, yasama yetkisi gasp ediliyor, birde devletin kurulması tek adama bırakılıyor. İster Ahmet olsun ister Mehmet, bu kadar yetki verilen bir yapının doğru kalması mümkün mü? 2019´u alırsa gelecek Cumhurbaşkanı bu çerçevenin içinde devlet, iller teşkilatının hepsini kurmak, kaldırmak, değiştirmek, sınırları değiştirmek, görev alacakların niteliklerini belirlemek ve atama yetkisi tek adama veriliyor. Bunlar münhasır yetkidir. Verdiğimiz yetkileri meclis vermemiş. Bu maddeler görüşülmeye genlice meclisimiz var olduğu için çoğunluk partisi de bu maddeleri geçirmemiş. Ortak akıl bunun tehlikesini görmüş. Anayasaya bir fıkra eklenmiş, tamamen meclise karşı hile yapılmış. İlleri birleştirerek özerk bölge ilan etmeyi tek adama bırakmışlar. Meclis iradesine rağmen böyle bir olay yaşanmış. Tehlikeli bir süreçte bunlar için karar vereceğiz.”

Editör: TE Bilişim