14 Nisan 1978 tarihinden bu yana kutlanan ‘Deda Ena (Ana Dil) Günü’ İnegöl’de ilk kez İnegöl Kafkas Folklor ve Kültür Derneğinin ev sahipliğinde kutlandı.

Geçtiğimiz Cumartesi akşamı Sani Konukoğlu Konferans salonunda düzenlenen panelde, Gürcü Dilinin tarihi masaya yatırıldı. Adnan Taşdemir’in yönetiminde gerçekleşen panele, Düzce Üniversitesi Öğretim Görevlisi Maka Saaidze, Sanat Tarihçisi Fevzi Çelebi, Tarihçi Murat Kasap ve Gürcü dilini düzenlenen kurslarda öğrenen Gürcüce Eğitmeni Orhan Beridze konuşmacı olarak katıldı.

Yoğun katılımın olduğu panel öncesi konuşan İnegö Kafkas Folklor ve Kültür Derneği Başkanı Ömer Faruk Demirtaş, 14 Nisan deda ena (ana dil) gününün ilkini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirterek, “Kültürel programlar çerçevesinde düzenlemiş olduğumuz deda ena (anadil) paneline hoş geldiniz. Dernek olarak bu akşam deda ena (anadil) panelinin İnegöl’de ilkini gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. Gürcü kültürümüzün varlıklarını nesilden nesle intikal ettirmiş olan Gürcü dilimizin 100 yıllar öncesine dayanan eski bir dil olması tarihimizin ne kadar köklü olduğunu kanıtlamaktadır” dedi.

İNEGÖL’ÜN MOBİLYADA DÜNYA MARKASI OLDUĞUNU GÜRCİSTAN BİLİYOR

İnegöl’e ilk defa geldiğini belirten Gürcistan Ankara Büyükelçisi Irakli Koplatadze, “İnegöl’e gelirken Gürcistan yollarında geliyor gibi hissettim. Gürcistan’ı özledim yada burası Gürcistan’a çok benziyor. Burada kalabilir ve yaşayabilirim. İnegöl’ü Gürcistan kamuoyu biliyor ve tanıyor. Bunun yanında İnegöl’ün mobilyada dünya markası olduğunu Gürcistan biliyor. Panelin ana fikri çok önemli” diye konuştu.

İnegöl Belediye Başkan Yardımcısı Alper Taban ise, “Ben de bir Gürcü ailenin çocuğu olarak, bu etkinlikle ilgili gururlandım. Kendimde de ana dil eksikliğini hissediyorum. Ailede anne ve baba aynı kültürden geliyorsa, aralarında yaptıkları konuşmalarda bunu sürdürebiliyorlar. Ama anne ve baba farklı kültürlerden geliyorsa, ya da dil konusunda eksiklik varsa, gelecek nesillere aktarılması noktasında çok büyük eksiklikler yaşanabiliyor. Bu noktada kendi yöremizin dilini korumak, anlamak noktasında bir etkinliğin içerisinde olmayı ben de isterim. Etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederim” dedi.

GÜRCİSTAN İÇİN ÇOK ÖNEMLİDİR

Panelde ilk olarak konuşan Gürcüce Eğitmeni Orhan Beridze, “Etnik olarak böyle renkli bir şehirde, İnegöl’de olmaktan mutluluk duyuyorum. Deda ena, Türkçede anadil demek. Ama bu tercümelerde bu şekilde değil, anadilden daha yakın bir şey. Gürcüce, milattan önce 300 yılına kadar gider. Dolayısıyla bu tarihi süreçte bir takım değişiklikler oluyor ve günümüze geliyor. 1978 yılında Sovyetler, Rusça dışında dil konuşulmasını yasaklıyor. Tiflis’te İstiklal caddesinin benzeri bir caddede kimse kimseyi örgütlemeden 100 bin insan toplanıp ‘biz ana dilimizi istiyoruz’ diyerek toplanır. Daha sonra bu tüm Gürcistan’a yayılır. O zaman Sovyet idaresi bu kararında geri adım atar. Bu aynı zamanda Sovyet Rusya tarihinde ilk defa kansız gerçekleşen bir protestodur. 14 Nisan tarihi, bu sebeple Gürcistan için çok önemlidir” diye konuştu. Orhan Beridze, konuşmasının devamında Gürcüce öğrendiği dönemleri ve o dönemlerde Gürcüce öğrenmenin zorluklarını dinleyicilerle paylaştı.

BİZİM ANA DİLİMİZ GÜRCÜ DİLİ YAŞASIN

Düzce Üniversitesi Öğretim Görevlisi Maka Saaidze ise, “Bizim ana dilimiz Gürcü dili yaşasın. Anadil, mimari ve sanat, bir milletin hazinesidir. Bu yapılanların hepsi, bizim milli bir gerçeğimizdir. Bunun için bu gerçeklerden dolayı Gürcü halkı zengindir. Bu hazineyi yüzyıllardır sizin ve bizim dedelerimiz yaşatıp bugüne getirdiler. Bugünse, bizim bu tarihi gerçeğe sahip çıkmamız lazım. Bugün herkes kabul ediyor ki, Gürcü dili üstün bir milletin dilidir. Gürcü milleti çok eski milletlerden biridir. Bu milletin olmazsa olmaz tek nişanı Gürcücedir. Dil bir milletin annesidir. Gürcü halkı her zaman deda ena’nın kıymetini bilmiştir. Onun için her zaman bu dili korudu ve savundu. Dolayısıyla eğer dili kaybedersek, milli gücümüzü ve kimliğimizi de kaybederiz. Buna Allah’ta rıza göstermez. Çünkü, Gürcü olmamız bizim tercih ettiğimiz bir şey değil, Allah’ın bize lütfettiği bir şey. Biz Gürcü olarak doğduk, dolayısıyla Gürcülüğümüzü muhafaza etmek bizim görevimiz. Bu dili savunmak o kadar kutsal bir şey ki, vatanı savunmakla eş değerdir. Gürcü insanı her zaman başı dik ve onurlu bir biçimde yürümektedir. Zaten başka türlü de olamaz. Geçmişte sizin dedelerinizin oluşturduğu bir kültürdür bu. Gürcü eserleri okuduğunuz zaman, o zaman teşekkür edersiniz, iyi ki biz Gürcüyüz diye. O zaman Gürcülüğünüzle gurur duyarsınız ve Gürcü olmayan dostlarınız da sizinle gurur duyar. Bizim geçmişimizi çok iyi bilmemiz lazım ki, geleceğimizi de ona göre dizayn etmemiz lazım. Dolayısıyla bizim geleceğimiz umutlu bir gelecek olması lazım. Bütün bunların temelinde de dil yatmaktadır. Binanın temeli yıkılırsa, bina da otomatikman çöker. Ben inanıyorum ki biz uygar bir geleceği inşa ederken, deda ena’mıza da sahip çıkmamız lazım. Biz yazımızla, alfabemizle gurur duymalıyız. Bu imkandan hepimiz faydalanmamız lazım” ifadelerini kullandı.

Sanat tarihçisi Fevzi Çelebi ile tarihçi Murat Kasap ise konuşmalarında, Gürcü dilinin tarihinden genişçe söz ettiler.

Editör: TE Bilişim