İnegöl’e bağlı kırsal mahallelerinin tanıtılması amacıyla mahallelerin tarihi, ekonomik ve sosyokültürel durumunun yer aldığı yazı dizimizin bugün ki durağı; Tarihi İpek Yolu üzerinde tarihe tanıklık eden Ortaköy Mahallesi. Kuruluşu 1300’lü yıllara dayanan Ortaköy, İpek Yolunun üzerine kurulu olması nedeniyle tarihi bir kervansaraya da ev sahipliği yapıyor.

COĞRAFİ YAPISI

İnegöl'ün güneydoğusunda ve Domaniç Dağlarının kuzeybatı ucunda ve Akçasu Vadisinin İnegöl Ovasına açıldığı bir yörededir. Bir vadi ağzında bulunduğu için arazisinin bir bölümü ovada, diğer bölümleri ise vadi tabanında ve de bu vadi yamaçlarındadır. Bitki örtüsü zengin olmakla birlikte köy orman köyü değildir. Toprağının geneli verimlidir. Cıbıl ve taşlık toprakları pek göze çarpmaz. Yerli köylerdendir. Kuruluşu, Osmanlının kuruluş yıllarına kadar gider. Mahalli lisanla kendilerine Manav denir. Bunun anlamı, ilk yerleşik düzene geçen Türk demektir. Çünkü bu terim, Farsça men ve Türkçe ev kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. Fars Dili'nde men, kişilik sahibi olan varlık demektir. Göçebelikten vazgeçerek ev sahibi olan kişiler anlamında bu iki kelime birleşmiş ve Manav sözcüğü ortaya çıkmıştır. Yakın çevresinde, Hamamlı, Alibey, Deydinler, Muradbey ve Konurlar Mahalleri yer alır. İnegöl'e uzaklığı, 10 kilometredir. İnegöl ile bağlantısı hem Deydinler üzerinden hem de Alibey Köyü üzerinden de sağlanır. Geçimleri tarım ve ziraata dayanır. Her tür meyve ve sebze yetiştirilir. Beyaz kabağı meşhurdur. Sosyal tesis olarak başta tarihi Karacabey Kervansarayını, hamamını ve camii sayabiliriz.

1336 YILINDA KARACA AHMET PAŞA TARAFINDAN KURULDU

Mahallenin tarihi hakkında bilgi veren Ortaköy Mahallesi eski Muhtarı Ahmet Yürük, “1336 senesinde Karaca Ahmet Paşa zamanında köyün sınırlarını çizmiştir. O gün de heyelan sebebiyle göç etmiş 6-7 hane varmış. Bugün 170-180 hane var. Köyün geçim kaynağı olarak ise bizim arazimizde her şey olur. Buğday, arpa, mısır, biber, fasulye aklına ne gelirse olur ama bir dönem patates de ekildi. Patates para yapmadı. Eskiden köyümüz bütün İnegöl ovası gibi tütüncüydü. Köyümüzde şu an 80-90 kişi çiftçilik yapmayarak İnegöl sanayinde çalışıyor. Geçinme açısından sanayide çalışmaları daha faydalı olduğunu düşünüyorlar. Köyde çiftçilik yaparak para bulamıyorlar. Kervansarayı 1336 yılında Karaca Ahmet Paşa’nın yaptırdığını söylüyorlar. Hatta köyün projesinin de onun tarafından çizildiği söylenir. Burası İpek Yolu olarak geçiyor. Buralara Kütahya’dan develer gelirmiş.”

HACI NEBİ DEDE

Mahalle de her yıl dede pilavı düzenlendiğini ifade eden Yürük, Hacı Nebi Dede’nin halk arasında dolaşan hikayesini anlattı. Yürük, “Hacı Nebi Dede iki kardeşmiş. Kardeşi Mustafa zamanında hacıya gitmiş. Nebi olan da burada kalmış. Nebi burada iş karşılığı çobanlık yapıyormuş. Çobanlık yaparken annesi de helva yapmış. Nebi demiş ki, ‘Bir tas koy da Mustafa’ya götüreyim.’ Annesi de ‘Oğlum nasıl götüreceksin’ demiş koymuş helvayı. Annesi inanmıyor. Yani burası nere, Mekke nere? Sonra Mustafa hacıdan gelirken annesi bir bakıyor ki verdiği tabak onunla birlikte. Mustafa bunun üzerine diyor ki, ‘Ben hacı değilim asıl hacı Nebi’dir.”

TARİHİ KERVANSARAY

Orta Köy, tarihi bir kimliğe sahiptir. İnegöl ile Domaniç'i birbirine bağlayan yörük yolu üzerinde bulunur. İnegöl'den ayrıldıktan sonra ilk menzil/mola yeri olan Hacıkara-Göller yöresindeki Dikilitaş-Kademi Çeşme'ye varıncaya kadar yol güzergahında orta bir yerde olduğu için Orta Köy adını almıştır. Aslında bu köyün ilk adı Karacapaşa Köyü'dür. Tıpkı İnegöl ile Maden Köyü arasında yer alan ve Ara- Köy anlamında Diyadin adı verilen Deydinler Köyü gibi üstlendiği fonksiyona uygun bir isim almıştır. Orta Köy, sinesinde barındırdığı Karacapaşa Kervansarayı ile özdeşleşmiştir. Yapının banisi, Dayı Karaca Bey'dir. Kervansaray, Karacabey'deki imaretin vakıfları arasında olduğu için kervansaray inşaatını, 859 H/1455 M. sonrasıyla tarihlendirir. Başka araştırmacılar ise yapıyı 14’üncü yüzyıl sonlarına tarihlendirirler. 1982'de ağıl olarak kullanılan Kervansarayın dış köşeleri, kısmen; ikinci örtünün orta kısmı ise tamamen; kapı kemeri ve içerdeki ocak-nişleri de kısmen yıkılmıştır. Hanın dış duvarlarını destekleyen üçgen payandalar yer yer tahrip olmuştur. 1983 Ağustos'unda yapı, tekrar incelendiğinde iç kısmın Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün izniyle mantar-üretme çiftliği haline getirilmiştir. Güneydoğu köşesindeki pâyenin yanına büyük bir havuz yapılmış; girişin iki yanındaki ocak nişleri, pencere haline getirilmiştir. Ayrıca 1982'de yıkık olan bazı yerler, gelişi güzel tamir edilmiş ve güneydeki giriş ekseninde olmak üzere; kuzey duvarda büyük bir pencere açılmıştır. Yapının mimari tasvirine gelince; yapı, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Üçerden iki sıra dikdörtgen kesitli destekle üç adet boyuna sahn/nef meydana getirilmiştir. Destekleri bağlayan sivri kemerler, kuzey ve güneyde duvar payelerine oturur. Bu destekler arasına atılan doğu-batı doğrultusundaki sivri kemerler, enine bölüntüyü sağlar. Sivri beşik-tonoz örtülü orta sahnın, güney duvarında; eksende dıştan beşik tonozlu bir eyvan içine alınan yuvarlak kemerli giriş kapısı, vardır. Kuzey duvarında ve yine eksende bir üstlük pencere mevcuttur. Birbirine simetrik yan sahn/nefler, sivri beşik tonozlar ile örtülüdür. Doğu ve batı duvarlarının güney ucu ile güney duvarında birbirine simetrik, ortadaki yuvarlak, yanlardaki dikdörtgen üçer niş yer alır. Doğu, batı ve kuzey cephelerde ise eksenin iki yanında birbirine simetrik ikişer adet üçgen kesitli payanda görülür. Güney cephe eksenindeki giriş kapısı, basık kemerlidir. İki yanında yer alan simetrik iki pencere, bugün, harap olmuştur. Doğu ve batı cepheleri, sağırdır. Kuzey cephedeki mazgal-pencere, genişletilmiştir. Üçgen payandalar, beden duvarlarının yarısı yüksekliktedir. Yapıyı dıştan, iç-teki tonozları zarf gibi kaplayan bir tonoz örter. Üst kısmı yıkıktır, yanları, haraptır. Hanın içinde ve dışında süslemeyle karşılaşılmaz. Ancak, giriş kapısının kemer alınlığında tuğla ile yapılmış balıksırtı bir motif görülür.

Editör: TE Bilişim