Son günlerde Yalova ve Bursa’da yaşanan depremlerin ardından gözler birinci derece deprem bölgesi olan İnegöl’e çevrildi. Bazı uzmanlar İnegöl’de 6 yıl içerisinde yıkıcı depremin olacağını söylerken, İnşaat Yüksek Mühendisi ve eski Deprem Araştırma Komisyonu Başkanı Özgür Öztürk, İnegöl’de deprem öncesi ve sonra alınacak tedbirleri sıraladı.

AFETLERE HAZIRLIK

İnşaat Yüksek Mühendisi ve eski Deprem Araştırma Komisyonu Başkanı Özgür Öztürk, “Yaşadığımız şehir İnegöl'ümüzde maruz kalabileceğimiz deprem, sel, büyük patlamalar ve yangınlar gibi afetlere karşı çok yönlü bir şekilde hazırlanılması ve birçok teknik disiplin açısından konunun ele alınması gerekir. Kısa ve uzun vadede yapılacak çok işimiz, alınacak çok yolumuz vardır. Deprem, yangın, göçme gibi sıkıntılı konularla ilgili olarak proaktif (önleyici) ve reaktif (düzeltici) önlemlerin alınmasının yanında ‘kentsel dönüşüm’ konusu süratle cazip hale getirilmeli ve zorluklardan arındırılmalıdır. Dünya genelinde büyük değişiklik gösteren iklim şartlarının yol açtığı sel, heyelan ve kasırga gibi afetlerin de artık uzak bir ihtimal olmadığı da bir gerçektir” dedi.

‘DOĞAL AFET MERKEZİ’

İnegöl’ün gerek afet öncesi gerek de afet sonrası durumlara karşı hazırlıklı olup olmadığının söylenemeyeceğini kaydeden Öztürk, “Deprem sonrasına hazırlık anlamında, evvela ihtiyaç duyulan toplanma alanları herkes tarafından önceden bilinmeli, arama-kurtarma ekiplerimiz ve ekipmanlarımız ilçe sathına yayılmalı ve konuyla ilgili ciddi çalışma yapan kurum ve kuruluşlar koordine edilmelidir. Afet yönetimi ve afet öncesi alınması gereken tedbirlerle alakalı olarak, bazı resmi kayıt ve envanterlere sahip olunması, bütçesi ve personel vasfıyla daha organize bir yapıya sahip bir kurumun, bu işi yürütmesi çok önemlidir. Bu amaçla İnegöl Belediyemiz doğrudan olmasa bile, yönlendirici yerel güç olarak ön plana çıkmalıdır. Belediyemizin bünyesinde bir ‘Doğal Afet Merkezi’ olmalı, burada afet durumlarında kullanılmak üzere, gerekli teknik araçlar, çadır, telsiz, battaniye ve teçhizatlar depolanmalıdır. Depremle alakalı bilincin artması yönünde dersler ve tatbikatlar hayata geçirilerek, yaygınlaştırılmalıdır. Bu gaye doğrultusunda teknik kişiler ve konunun muhataplarıyla bir ‘Çalıştay’ düzenlemeli ve konular detaylıca ele alınarak mevcut durumun tespiti yanında teknik çalışmalar, hukuki altyapı, mali kaynak, eğitim, risk ve afet yönetimi çerçevesinde temel esaslar belirlenmelidir. Öncelikli olarak bir ‘Acil Eylem Planı’ yapılmalıdır” diye konuştu.

‘MAHALLE AFET GÖNÜLLÜLERİ PROJESİ’

Başkanlarının doğal üye olan mahalle muhtarlarından seçileceği ‘Mahalle Afet Gönüllüleri Projesi’ hayata geçirilmesinin gerektiğinin altını çizen Öztürk, “Bu projenin amacı, mahalle bazında belli sayıda kişinin hem eğitilerek hem de techizatlandırılarak arama-kurtarma çalışmalarında müdahil ve yardımcı olmalarını sağlamak olacaktır. Her mahallede 3x7 metre civarında konteynırlarda gerekli malzemelerin hazır tutulmasıyla işe başlanılmalıdır. Bu projenin daha aktif ve diri tutulması için, dışarıdan bir kardeş şehir seçilerek koordinasyon pekiştirilmelidir. Zira afet sonrası, hasar çemberinin dışında kalmış ve afete uğramamış bir ekip daha etkin bir şekilde organize olup, ilçemizde çalışmalar yürütebilir. Aynı şekilde komşu bir afet bölgesine yardım da bizim oluşturduğumuz gönüllü ekipler için tecrübe mahiyetinde olacaktır. Mahalle Afet Birimi: Başkan (Muhtar), Koordinatör, Eğitim Sorumlusu, Malzeme Sorumlusu, Afet Sonrası Hasar Tespit Sorumlusu” ifadelerini kullandı.

DEPREM VE KENTSEL DÖNÜŞÜM

Öztürk konuşmasını şöyle sürdürdü; “17 Ağustos 1999 yılındaki yıkıcı Gölcük depremini milat kabul edersek, İnegöl'de gerek kat sayısının düşürülmesi, gerekse hazır betonun kullanılmasının zorunlu hale getirilmesiyle, o tarihten itibaren yapılaşmada endişeye sevk edici bir sıkıntı olduğu söylenemez. Bu tarihten öncesi yapıların bir kısmında da risk görmüyoruz. Zira İnegöl’ün şanslı yönü kaçak yapı unsurlarının sıfıra yakın olmasıdır. İnegöl konum itibariyle istatistiki olarak ortalama 30 yılda bir 6,5 büyüklüğünde bir depreme maruz kaldığından İnegöl’deki 4 binin üzerindeki yapının dayanıklılık testinden geçmesi ve dayanım yönüyle yorumlanması gerekmektedir. İlçemizde özellikle eski Devlet Hastanesinin ve çok sayıda devlet okulunun yenilenmesi olumlu bir gelişme olmakla beraber, kalan kamu binalarının yenilenmesine devam edilmeli ve şehir merkezindeki eski çok katlı (bilhassa zemin katı camekanlı dükkan olan) yapıların risk teşkil ettiği bilinmelidir. 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe girecek olan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği ışığında, yaptığımız analizlere göre İnegöl merkez mahalleleri (Eski İnegöl) genel olarak depremsellik, yeraltı suyunun yüksek seviyede olması ve sıvılaşma potansiyelinden dolayı 'ZF' yerel zemin sınıfında yer almaktadır. Bu söz konusu yönetmeliğe göre tanımlanmış en kötü zemin sınıfıdır.”

10 KATLI YAPILAR GEREKLİDİR VE ÇEKİNCELER YERSİZDİR

“Bina temel zeminlerinin sıvılaşma hadisesi can kaybından ziyade, maddi hasarlara yol açabilir. Sıvılaşma riski için alınacak tedbirler yeni başlayacak inşaatlar için belli bir maliyet olarak karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla kaçınılmaz kentsel dönüşüm süreci için zorlaştırıcı bir etkendir. Buna yeni otopark yönetmeliğindeki otopark ihtiyacı için bütçeyi zorlayıcı yaptırımlar ve mevcut ekonomik sıkıntılar da eklenince şehir merkezi ve civarındaki muhtemel bir kentsel dönüşümün içinden çıkılması güç bir hale geleceği düşünülebilir. Ancak bu güçlüklerden kurtaracak çareler de yine kendi elimizdedir. ‘İnegöl zemini’ gibi kötü addedilmiş zemin türlerinde, 3 katın üzerinde inşa edilecek yapıların depremden olumsuz etkileneceği gibi tutucu bir görüş hakim olmaya başlamıştır. Konuyla ilgili bir takım bilgi kirlilikleri olduğu gibi 3 ila 7 katlı esnek yapıların rezonans frekansa yakalanma yönüyle depremde daha fazla hırpalanacağı da bir gerçektir. Önümüzdeki hafta yürürlüğe gerecek deprem yönetmeliğimiz en az 70 metre bina yüksekliğinden sonra ‘Yüksek Bina’ olarak sınıflamaktadır. Bu da 20'den fazla katlı bina demektir. İnegöl'ün rantabl şekilde dönüşebilmesi için 8 ila 10 katlı yapılar gereklidir ve çekinceler yersizdir. Netice itibariyle tekniğine uygun yapıldıktan sonra binaların çok katlı yapılması ile ilgili büyük bir problem söz konusu değildir. 27 Ekim 2016 itibariyle ilgili Kentsel dönüşüm kanunu (6306 sayılı kanun Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun) uygulama yönetmeliğinde riskli alan tanımı değiştirilmiştir. Artık bir alanın riskli alan olarak tespit edilebilmesi için alanın büyüklüğünün asgari 15 bin metrekare olması gerekir kuralına istisna getirilmiş oldu. Yani bakanlıkça uygulama bütünlüğü bakımından gerekli görülmesi halinde, parsel veya parsellerin büyüklüğüne bakılmaksızın ve 15 bin metrekare şartı aranmaksızın riskli alan tespiti yapılabilir. Böylece uygun dönüşüm projeleriyle yapı kat sayıları için artış gündeme getirilebilir.”.

TEŞVİK ETMELİ

“Şehircilik esasları, sosyo-kültürel yapı, altyapı maliyetleri gibi sebeplerden de inşaat izni verilen binaların kat sayılarında artış istenmese de, bu artış sağlanmadan bir dönüşüm de mali kaygılardan ötürü mümkün görünmemektedir. Mevcut Batıkent projesinde olduğu gibi. İnegöl Belediyesi bu sorunlara uzun vadeli olarak temel iki mesnet üzerinden çözüm üretmelidir. Bir taraftan şehir merkezindeki cazibe noktalarını mümkün olduğunca Yeni İnegöl alanlarına dağıtarak o bölgedeki yapılaşmayı teşvik etmeli, diğer taraftan Eski İnegöl'deki nispeten riskli görülen yapıları dönüştürebilmek için teşvik edici adımları atmalıdır.”.

Editör: TE Bilişim