TAHTAKÖPRÜ’NÜN KONUMU

Tahtaköprü, Uludağ’ın doğu uzantısı olan Domaniç Dağlarının kuzey eteğinde, İnegöl ovasının kuzeydoğusunda orta eğimli, yer yer çok eğimli, 540 rakımlı bir arazi üzerinde kurulmuştur. İnegöl’ün güneydoğusunda bulunan Tahtaköprü’nün güneyinde; Kütahya ilinin Domaniç ilçesi vardır. Domaniç Dağlarını, Domaniç ile paylaşmaktadır. Tahtaköprü, Marmara Bölgesi’nin kuzey ucunda güzel bir yerleşim yeridir. Bu özelliği nedeniyle Marmara Bölgesi’nin sınırlarını da belirler niteliktedir. Tahtaköprü’nün iklimi ise; İnegöl’de görülen Akdeniz ikliminin biraz değişikliğe uğramış şeklidir. Bu iklim, Tahtaköprü’nün rakımı nedeniyle İnegöl ovası iklimi ile karşılaştırıldığında; her mevsim 3-5 derece farklılıklar görülebilmektedir. Yazlar sıcak, kışlar soğuk ve yağışlıdır. Yağışlar genellikle, yağmur ve kar şeklinde görülür. Yükseklik farkından dolayı kışlar, İnegöl’e nazaran daha soğuk ve yüksek yerlerde ise uzun süre kar görülmektedir. Ayrıca, İnegöl Ovası ile şehir merkezinde sonbahar ve kış aylarında oluşan hava kirliliği ve yoğun sis, Tahtaköprü’de hiçbir mevsim görülmez. Tahtaköprü her mevsim, olağanüstü güzelliklere sahip bir doğa cenneti gibidir. Oksijeni bol, tabiat güzelliği büyüleyicidir. Ulaşım yönünden stratejik bir konuma sahiptir.

MAHALLENİN TARİHİ

Tahtaköprü Beldesi, bir taraftan Domaniç Derbendi'nin başlangıç noktasını teşkil ederken, diğer taraftan da Bozhöyük ve Tekke-Aksu istikametinden gelerek Sınırbeli ve Eski Karacakaya Köyü güzergahını izleyerek Oylat Kaplıcaları'na gelen tarihi Yörük Yolu'nun, Domaniç Derbendi ile kesiştiği noktada yer almış bulunmaktadır. İnegöl Ovası'na inen ve debisi yüksek olan Oylat/Çamlık Deresi'nin, önemli bir kolunu teşkil eden Çepel Deresi'nin bir kolu da Tahtaköprü yöresinden doğmaktadır. Halkın geçim kaynağı, başta orman ürünleri olmak üzere tarım ve ziraattır. Çilek, fasulye ve benzeri ürünler, meyve ve sebze çeşitleri de bol miktarda yetiştirilmektedir. İnegöl şehir merkezine olan uzaklığı, 22 kilometredir. Nüfus, Balkan kökenli göçmenlerden oluşmuştur. Halk arasında 93 Muharebesi olarak bilinen 1876-1877 Türk-Rus Savaşı'ndan sonra Anadolu'ya gelen göçmen kafileleri, devletçe bu yöreye yerleştirilmiştir. İskan işlemi, iki kademeli olmuştur. Sözgelimi, ilk gelen kafile, günümüzde Arapoturağı denen yere yerleşmişler ve Ümraniye adıyla bir köy kurmuşlardır. Daha sonra gelen ikinci kafile ise halk arasında Delevren/Deliören diye isimlendirilen derbende yerleşmişler ve burada Burhaniye adıyla ikinci bir köy tesis eylemişlerdir. Ardından gelen üçüncü kafile ise günümüzde Dereboyu diye anılan yöreye yerleşmiştir. Ancak daha evvel gelip de Ümraniye ve Burhaniye köylerini kuranlar, ağır kış şartları ile karşılaşınca ilk yerleştikleri köylerde barınamamışlar ve 1882 yılında her iki köy, aşağıya yani üçüncü kafilenin yerleştiği Dereboyu'na inmişlerdir. Burada devlet gözetiminde yöreye iskân edilen köylüler, devletin yönlendirmesiyle, doğuya yani Domaniç-Derbent yolu'na doğru kaymışlar ve köy merkezine Merhum Sultan II. Abdülhamid'in önerisi doğrultusunda bir cami ve bir de karakol binası inşa edilmiştir. Böylece merkezi, dere kıyısından yukarı mahalleye doğru kaydırılmıştır. Tahtaköprü adını almasına gelince, hatırlanacağı üzere İnegöl Turgut Alp tarafından 1299 yılında Osman Gazı adına fetih edilmiştir. O tarihten itibaren de hem ekonomik ve hem de yönetim açısından Domaniç, bazen nahiye ve bazen da mücavir ilçe statüsünde İnegöl'e bağlanmıştır. Bu bağlılık, asırlar boyu devam etmiştir. Domaniç yöresini İnegöl'e bağlayan ve Uludağ ile Domaniç Dağları'nı aşarak İnegöl ovasına ulaşan belirli geçitler vardır ki, bunlara bel veya derbent adı verilir. Bu geçitler, batıdan doğuya doğru şöyle sıralanır; Kıran Derbendi, Boğazova Derbendi, Ağıllı Kaya Derbendi, Mizal Derbendi, Domaniç Derbendi ve Sınırbeli Derbendi. Bunların içinde en işlek olanı ve en çok kullanılanı Domaniç Derbendi'dir. Bu derbent de Tahtaköprü'den başlar, Arapoturağı ve Koca Yayla'yı aşarak Domaniç-Çukurca Köyü'ne ulaşır. Topoğrafik yapı itibariyle yöre, çok engebelidir. Arazi, derin vadiler ile yekdiğerinden ayrılmıştır. Bu nedenle bölgede güvenli bir ulaşım için vadiler üzerine yer yer köprüler kurma zarureti doğmuştur. Köprü inşaatında da yapı malzemesi olarak ağaç ve kereste kullanılmıştır. İşte bu sebeple beldeye, Tahtaköprü adı verilmiştir. Osmanlı'nın ilk şehidi Baykoca’dır. 1284 yılında vuku bulan çatışmanın ve şehadetin intikamı, bir yıl sonra, yani 1285 yılında Kolcahisar baskım ile alınmıştır. 1287 yılında ise Domaniç Derbendinde ve de İki Sular/İkizce mevkiinde meydana gelen çatışmada Osman Gazî, bu sefer de Ağabeyi Sava Beyi/San Batu'yu şehit vermiştir. Bu nedenle Tahtaköprü coğrafyası, Osmanlının ikinci şehidi Sava Beyi, bağrında taşımaktadır. Cumhuriyet devrine gelince Tahtaköprü'nün idari statüsü değişmiştir. İslahiye ve Uzunbarış Köyü, nahiye merkezi olmaktan çıkarılarak. Mezit ve Sulhiye adıyla iki ayrı köy haline getirilince 1926-1927 yılından itibaren Tahtaköprü, nahiye merkezi olmuştur. Çevredeki 19 köy de bu nahiye merkezine bağlanmıştır. 1929 yılında Tahtaköprü de belediye teşkilatı kurulmuş ve bakkal İbrahim, ilk belediye başkanı olmuş ise de kısa bir süre geçtikten sonra belediye teşkilatı, feshedilmiştir. Bununla birlikte nahiye merkezliği devam etmiştir. 1974 yılında yeniden belediye teşkilatı kurulan Tahtaköprü, 3 mahalleye ayrılmıştır. Bunlar sırasıyla Hacılar, Hamidiye ve Zafer mahalleleridir.

HAMİDİYE CAMİİ

Sultan II. Abdülhamid, padişah olunca İnegöl’de ve yakın çevresinde geniş bir imar faaliyeti başlatmıştır. Başta İshak Paşa Camii ve Cuma Cami olmak üzere; bütün eski yapılar, onarılmış ve bu arada Tahtaköprü Hamidiye Camii de inşa edilmiştir. Ayrıca Tahtaköprü ve Koca Yayla arasındaki geniş ormanlık alan, Sultan II. Abdülhamid'e, av sahası olarak ayrılmış ve koruma altına alınmıştır. Bu nedenle Tahtaköprü, devletçe gözetilen ve camiine hatip tayin edilen merkezi bir köy statüsü kazanmıştır. O devirde emlâk-ı şahane müdürlüğü yapmış olan ve İnegöl Sinan Bey Camii'ni de yeni baştan onaran Arap Dede, yörede geniş bir ün kazanmıştır. Yönetim merkezi olarak Domaniç Derbendi'nde tesis ettiği dinlenme sahası da, kendi adına izafeten, Arap oturağı adıyla anılmaya başlanmıştır.

TAHTAKÖPRÜ’YE YERLEŞİM

1886 tarihinde son olarak gelen Aydos muhacirleri, İnegöl göçmen komisyonunun izni ile bugünkü Tahtaköprü mevkiine gönderirler. İlk gelen kafile Kadiroğulları, Köroğulları, İsapelvanlar, Hatipler ve Mısalıklar 20 hane olarak dere boyu ve bağlık altına yerleşirler. Bir yıl sonrada Bıdıklar, Kurtçuluklar ve Salimoğulları toplam 16 hane kışın kaldıktan sonra Ortaköy’den gelip dereboyu mevkiine yerleşirler. 1887 yılında, yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre, burası 36 hanede; 85 kadın, 75 erkek, toplam 160 kişilik bir yerleşim birimidir.

HAFTA SONU NÜFUS ARTIYOR

Şuanda bin 400 civarında nüfuslarının olduğunu ifade eden Tahtaköprü Mahallesi Muhtarı Erdoğan Alp, “Hafta sonları ise nüfus 4 bini buluyor. Eskiye nazaran tarım azaldığı için gençlerimiz İnegöl’e sanayiye gidiyor. Bu nedenle nüfusumuz az gözüküyor. Mahallemizin yaklaşık 5 bin dönüm arazisi var. Bunun 500 dönümünde biber, domates, fasulye gibi ürünler ekili. Son dönemler de ise yaklaşık 2 bin 500 dönümlük alanda ceviz ve kestane ekilmeye başladı. 1970’li yıllarda mahallemizde çilek ve tütün üretimi oldukça fazlaydı. 1990’lı yıllara kadar üreticiler çilekten ve tütünden para kazandı. Ama gelen süreçte tarlalar fazlasıyla yıprandı ve miras yoluyla bölünmeler olunca çilek ve tütün üretimi bitti. Mevcutta 100 dönümlük alanda fasulye ekimi yapılıyor ve Tahtaköprü mahallemizin fasulyesi de farklı lezzete sahip olduğu için oldukça meşhurdur” dedi.

İNEGÖL’DE SANDALYE ÜRETİMİNİ BAŞLATTIK

İnsanların çoğunluğunun İnegöl’de sanayide çalıştığını, bir kısmının da ormancılıkla geçimini sağladığını belirten Erdoğan Alp, “Çiftçiliğin tekrar canlanması için sulama ihtiyacımızın karşılanması gerekiyor. Bu konuda bazı girişimlerde bulunduk. Olumlu bir sonuç alabilirsek mahallemizde tekrar çilek gibi çeşitli meyve üretimlere artar. Bu sayede hem köye dönüşte sağlanmış olur. Ayrıca mahallemizde 1940’lı yıllarda sandalye, tekerlek ve tel mutfak dolabı üretimi yapılıyordu. 10 atölye ile başlanan bu işler, 1970’li yıllarda 90 atölyeye kadar çıktı. O zamanlarda Tahtaköprü mahallemiz sandalye üretimiyle ünlüydü. İstanbul başka olmak üzere birçok ile sandalyeler satılırdı. Zamanla buradaki üreticilerin piyasaya ayak uyduramadığı ve seri üretime geçemedikleri için kapandı. İnegöl’e sandalye üretimini biz öğrettik. Birçok firma 2001 krizi sonrası battı ve üretimde tamamen durdu” diye konuştu.

TURİZM HEDEFİMİZ VAR

Doğa ve havasıyla Tahtaköprü mahallesinin eşsiz bir güzelliğe sahip olduğunu ifade eden Alp, “Mahalle olarak çiftçiliğin yanı sıra bir geçim kaynağı olarak turizm hedefimiz var. Mahallemizin doğa güzelliği herkes tarafından biliniyor. Bu güzellikleri turizm alanında kullanmak istiyoruz. Doğa ve sağlık turizmi açısından bölgemize otel ve restoranlar yapılarak, mahallemize bir gelir kapısı açmayı istiyoruz. Termal alanında bir otel yöremize kurulursa, mahallemizde ekonomik anlamda canlanır” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilişim