YOLUMUZ ERBAKAN’IN YOLUDUR!

16 – 17 Ekim’in Gıda ve Yoksullukla Mücadele Günü ilan edildiğini ve tüm dünyada çeşitli etkinliklerle kamuoyu oluşturulduğunu ifade eden SP İlçe Sosyal İşler Başkanı Ramazan Akdağ, “Dünyamız da yaşayan 7,5 milyar insanın yüzde 50’si yoksul, yüzde 20’si ise açlık, hastalık ve susuzlukla mücadele etmektedir. Yaklaşık olarak 2,5 milyar insan yeterli beslenemiyor, temiz içme suyuna ulaşamıyor, temiz gıda tüketemiyor. 3 milyar insan kaliteli sağlık hizmeti alamıyor, nitelikli eğitim ve öğrenimden yararlanamıyor. Dünya da 831 milyon insan açlıkla mücadele ederken, 1 milyar 600 milyon insan aşırı kilo ile mücadele ediyor. Bir günde 21 bin 500 insan açlıktan ölürken, sadece bir günde kilo verebilmek için 500 milyon dolara yakın para harcanıyor. Bir milyar insan içme suyu bulamazken, bir yılda 650 bin insan temiz su kullanamadığı için suya bağlı hastalıklardan ölüyor. Dünya da 300 trilyon dolara yakın varlık olmasına rağmen her 5 saniye bir bebek açlıktan ölüyor. Bu toplumsal felaketin yaşandığı gelişmekte olan ülkelerin nüfusu ise, dünya nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 60’ına tekabül ediyor. Yani dünya nüfusunun yüzde 40’lık kısmının refah içerisinde yaşayabilmesi için yüzde 60’lık kısım açlık, hastalık, susuzluk ve yoksullukla mücadele ederek hayatta kalabilme savaşı veriyor. Dünya emperyalizm ve kapitalizm sermayesinin sahipleri tarafından çocukların, gençlerin ve insanların gelecekleri gasp ediliyor ve acımasızca sömürülüyor. Bu durumun en üzücü tarafı ise, bahse konu olan hadiselerin yaşandığı coğrafyanın yüzde 85’i İslam topraklarında gerçekleşiyor olmasıdır. Bütün İslam ülkeleri bu bilgilere sahip olmasına rağmen, ne yazık ki bu bozuk dünya düzenine karşı hiçbir şey yapmıyor. Oysaki dünya ticaretinde ki en büyük payı İslam topraklarında ki yeraltı zenginlikleri oluşturmaktadır. Bunun ne demek olduğunu anlamak için arif olmak gerekmiyor. Dünya siyonizmi Müslüman coğrafyasında ki tüm ülkelerin zengin topraklarını, o ülkenin iktidar mensuplarını istisna tutarak kendi refahları için sömürüyor ve büyük çoğunluğu Müslüman olan 3 milyar insanı köle olarak kullanıyor. Bu zalim düzene en net başkaldırı olan Erbakan ve D8 İslam Birliğini hatırlamak ve yeni bir dünyayı, yaşanabilir adil bir düzeni tesis etmemiz gerektiğini idrak etmemiz gerekiyor. Özellikle kürsü konuşmaların da kendilerini “Yolumuz Erbakan’ın Yoludur” diye atfeden AK Parti iktidarını, gereğini yapmaya Erbakan’ın gerçek mirası olan D8 İslam birliğine sahip çıkmaya davet ediyoruz” diye konuştu.

2 MİLYONA YAKIN İNSAN AÇLIK SINIRININ ALTINDA YAŞIYOR

Dünya açlıkla, hastalıkla, susuzlukla, yoksullukla mücadele ederken, Türkiye’de durumun hiç iç açıcı olmadığını belirten Akdağ, “Gelir dağılımında ki adaletsizlik her geçen büyürken, ülke gelirimizin toplamının yüzde 47’sini 80 milyon nüfusumuzun sadece yüzde 20’si kendi arasında paylaşırken, kalan geliri yüzde 60’ın paylaştığı bir ülkede sosyal adaletten nasıl bahsedebiliriz ki. TÜİK verilerine göre ülkemiz nüfusunun 20 milyona yakını yoksulluk sınırının altında yaşarken 50 bine yakın insan mutlak aç ve 2 milyona yakın insan açlık sınırının altında yaşıyor. Ülkemiz de her yıl 200 kişi beslenme yetersizliğinden ve vitaminsizlikten ölüyor. Ne yazık ki bu ölenlerin çoğu 0-3 yaş aralığında ki çocuklardan oluşuyor. Ülkemiz nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 38’i iki günde bir tavuk, et ya da balık masrafını karşılayamıyor. Ülkemiz de sağlıklı gıdaya ulaşmak çok ciddi olarak pahalılaştı. Birçok insan organik gıda alamıyor. Toplumun yüzde 70’e yakını gdolu ürünler tüketmek zorunda bırakıldı. Gıda güvenliği adına ise, ayrılan bütçe iktidarın şatafata ve gösterişe harcadığı bütçenin yüzde 5’ini geçmiyor. Buna rağmen 15 yıl öncesine kadar gıda da kendi kendine yetebilen bir ülke iken, son yıllarda ithal ettiği en önemli gıda ve içecek ürünleri balık ve deniz ürünleri 172 milyon dolar, işlenmiş meyve ve sebzeler 134,5 milyon dolar, süt ve süt ürünleri 90 milyon dolar. 2017 yılında 1.2 milyar dolar karşılığında 896 bin baş sığır ithal etti. 281 bin baş koyun ithalatına 37.3 milyon dolar ödendi. Buğdaydaki artış yüzde 148, mısır ithalatı 10 kat arttı. Kısacası mevcut hükümetin basiretsiz gıda ve tarım politikaları yüzünden kendi kendine yeten bir ülke konumundan çıkıp, birçok gıdayı ithal etmek zorunda bırakıldığımız yetmezmiş gibi bir de gıda güvenliği için yeterli denetim ve kontrol yapılmadığı için ülkemiz çok ciddi hastalıklarla karşı karşıya kaldı. Kuş Gribi, Deli Dana, Şarbon gibi salgın hastalıklar da gıdalarla birlikte ithal edilmeye başlandı. Milyarlar sırf bu hastalıkların aşıları için harcandı, harcanıyor. Hibrit tohumlarla, gdolu tohumlarla hem

nesillerimiz yok ediliyor, hem de geleceğimiz yok ediliyor. En stratejik gıda olan şeker fabrikalarımız bir bir elden çıkarılıyor. Bilge Başkanımızın söylediği gibi “Son fabrika satıldığında, son üretici toprağını terk ettiğinde, beyaz AK Partili adam, beton ve

asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak" diyerek iktidar mensuplarımızı uyarmaya devam edeceğiz. Bunca sefalet haksızlık israf yaşanırken, gıda da tarım da tehlike çanları çalıyorken yoksulluk ve gelir dağılımında ki adaletsizlik ortada iken kendilerini adlandırdıkları Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar mensuplarını isimlerinin gereğini yerine getirmeye çağırıyoruz” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilişim