Ramazan ayının son günlerine yaklaştığımız şu günlerde, geçmişi anımsayan yaşlılar ‘Ah şu eski Ramazanlar’ diyerek, eski Ramazanları arıyorlar. Geçmişteki Ramazanlarda manevi havanın çok daha yüksek olduğunu belirten yaşlılar, eskiden insanların çok zor şartlarda olmalarına rağmen, oruçlarını yemediklerini ifade ettiler. Eskiden yokluk olduğunu ama huzurla yaşadıklarını belirten yaşlılar, “Şimdi ise bolluk var ama insanlar da huzur yok” dediler.

ESKİDEN İNSANLAR YOKLUKTAN ORUÇ TUTAMIYORDU, ŞİMDİ VARLIKTAN

Huzurevinde kalan 79 yaşındaki Nurettin Aydın, Ramazan aylarının eskiden çok güzel geçtiğini belirterek, “Eski Ramazanlarda da iş varlığa dayanıyordu. Var olan yerde sofra bol olurdu, Ramazanın değeri olurdu. Ramazanın tadını varlıkla çıkarırsın, yoklukla Ramazanın tadı çıkmaz. Eskiden oruç tutamayanlar yokluktan tutamıyordu, şimdi ise varlıktan. Eskiden İnegöl’de 7-8 kap yemeği olan da vardı, 2 kap yemeği olan da vardı. Herkes elinde olanı yerdi. Ben tatlı, börek görmedim. Ama eskiden yoklukta olsa insanlar arasında birlik ve beraberlik vardı. Yaşlılara hürmet vardı. Şimdi ise onlar kalktı. Millet kibarlaştı. Büyüklerinin yanına isterse gidiyor, istemezse gitmiyor. Ramazanlarda büyük sofralar kurulur, aileler bir araya gelir, sohbetler edilirdi. Şimdi ise insanlar kapı komşusuna gitmiyor. Geçmişte insanların yardımseverlik olgusu sadece Ramazan ayı ile kısıtlı kalmazdı. İnsanlar komşusu açken kendi midesini düşünmezdi. Bir paylaşım vardı. Ekmeğini paylaşırdı insanlar, aşını paylaşırdı. Ramazan ayı geldiğinde de birlik ve beraberlik çerçevesinde yapılırdı yardımlar. Keşke tüm insanlar yılın 12 ayında, hayatlarının her anında yardım etmenin, hoşgörünün, nefsine hakim olmanın, paylaşmanın önemini algılayabilseler” diye konuştu.

BAYRAM ZAMANI KİMİ İNSAN ELBİSE ALAMAZDI

1940’lı, 1950’li yıllarda insanlar bir çoğunun fakir olduğunu ifade eden Aydın, “Çok zengin insan yoktu. Bayram zamanı kimi insan elbise alamazdı, kimi insan ise ayakkabı alamazdı. Bayram zamanlarında şuan ki hastanenin olduğu yerde bayram yeri vardı. Cebimizde 30 kuruşla köyden yayan gelirdik, yol parası vermeyelim diye. 15 kuruşunu harcardık. Geri kalan 15 kuruşu da belki acil durumlarda lazım olur diye harcamazdık. Bizim zamanımızda çikolata, şeker yoktu. Bayramlaşma sırasında kimisi yumurta, kimisi iğde verirdi” dedi.

ESKİDEN BİRLİK VE BERABERLİK BAŞKAYDI

Huzurevi sakinlerinden 75 yaşındaki Ahmet Acar ise, “Ramazan bayramlarında herkes güzelce giyinir, şekerler alınıp, çocuklara dağıtılırdı. Eskiden yokluk vardı ama huzur vardı. Şimdi ise varlık var ama huzur yok. Eskiden saygı, sevgi, hürmet vardı. Bir odaya büyükler girdiği zaman yer göstermezsek, bizi dışarı atarlardı. Ramazan ayı geldiğinde ise, köyün kadınları hazırlıklar yaparlardı. Herkes oruç tutardı. 10 yaşından sonra çocukları oruca kaldırırlardı. Şimdi ise, 10 yaşındaki çocuk elinde sigarayla geziyor. Oruç tutulduğu zaman bereket olurdu. Şuan küçükler büyükleri umursamıyor. Bizim zamanımızda böyle değildi. Huzurun olmadığı yerde, saygının, hürmetin olmadığı yerde varlığın bir kıymeti yok. Eskiden birlik ve beraberlik vardı. Köyde biri hastalığından dolayı tarlasını ekemezse, köy halkı o kişinin tarlasını ekerdi. Odunu yoksa odununu getirirdi. Şimdi nerde? Bir dul kadına devlet bakmasa, açlıktan ölür. Eskiden birlik ve beraberlik başkaydı. Gariban insanlar eskiden daha çok korunurdu. Şimdi garibana da farklı gözle bakılıyor. Eskiden Ramazan aylarında iftar topu atılırdı, insanlar iftar vaktini televizyondan öğrenmezdi. Herkes birbirleriyle sohbet ederdi. Sahur ve iftar vakitleri çok heyecanlı ve coşkulu geçerdi. Yemekler çok özenle seçilirdi. Sahurda, tok tutan hamur işleri, makarna ve erişte tercih edilirdi. Erişte kesme geleneği vardı. Ramazan’dan önce kadınlar bir araya gelip kilolarca erişte keserlerdi” diye konuştu.

ESKİDEN RAMAZAN DA ORUÇ TUTMAYANI AYIPLARLARDI

1981 yılından beri Huzurevinde kalan 86 yaşındaki Ali Doğan ise, “Ramazan ayları eskiden bir hoştu. Çocuk dahi olsak, biz Ramazanda sahur yemeğine kalkmayınca oturup ağlardık. Şimdi ise tam tersi. Eskiden Ramazan da oruç tutmayanı ayıplarlardı. Ben 10-15 yaşımdan beri oruç tutuyorum. Ben Giresun’da büyüdüm. Herkesin evi tarlasının başındaydı. Evler birbirine uzaktı. O yüzden iftarlarda aileler bir araya geldi mi, yatıya kalınırdı. Çünkü gidip gelmek zordu, elektrik yoktu. Ramazan da sofralara oturulur, sabaha kadar sohbetler edilirdi” şeklinde konuştu.

ŞİMDİ HERKES KENDİ KENDİNE İFTAR EDİYOR

Huzurevi sakinlerinden 68 yaşındaki Yaşar Aksoy, Ramazanlar da hep birlikte yemekler yenildiğini ifade ederek, “Akrabalarımızla, komşularımızla bir araya gelip, yemek yer sohbetler ederdik. Şimdi ise bir değişik. Kimse kimseye gitmiyor. Eskiden millet birbirini iftara almak için koştururdu. Şimdi herkes kendi kendine iftar ediyor. Sadece iftarlarda değil, iftardan sonra da komşular birbirlerine gider, çay içer sohbetler ederdi. Yaşlılar bir araya gelip gençlere nasihatler ederlerdi. Kur’an okurlardı. Millet birbirine yemek taşırdı. Tatlılar yapılıp, komşular birbirine dağıtırdı” dedi.

 

Editör: TE Bilişim