İslâm dininde her ibadetin, dünyevi ve uhrevi faydaları vardır. İslâm´ın beş temel esasından birisi olan Hac ibadetinin de kişinin maddi, ruhi yapısı, toplumun din ve dünya yararı açısından birçok hikmetleri vardır. Haccın gerek dünyevi ve gerekse uhrevi faydaları diğer ibadetlerden daha fazladır. Çünkü namaz ile oruç bedeni, zekât da mali birer ibadettir. Hac ise hem mali hem de bedeni bir ibadettir. Bu nedenle ailesinden, evinden ve vatanından uzak olduğu halde kalbini Hakk´a bağlamaya çalışan bir müminin elde edeceği mükâfat muhakkak diğer ibadetlerden daha fazla olacaktır.
Hac´da büyük bir islâm topluluğu, tek Allah´a ibadet etmek niyetiyle bir araya gelirler. Aynı zamanda ve aynı mekânda.Buna benzer bir ibadete dünyanın hiç ülkesinde rastlamak mümkün değildir. İnanç birliği, gaye, zaman ve mekan birliği bu toplanmanın en önemli hedeflerindendir.


Hac, kulun Allah´a teslimiyetidir. Müslümanlar aynı anda, aynı mekânda Allah´ın emrine riayet ederek kulluklarını fiilen ispat etmiş olurlar. Arafat´ta bembeyaz elbiseler içinde tevbe ve istiğfar ederek Allah´a yalvaran ve mahşerden küçük bir numuneyi teşkil eden insanların meydana getirdiği muazzam kalabalığın, insan ruhu üzerinde bırakacağı ruhi etki çok büyüktür. Sık sık tekrar ettikleri : ”Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk…. (Buyur Allah´ım, emrine amadeyim) ” sözü, bu manayı çok sık olarak göstermektedir.


Hac, Müslümanların birbirlerini yakından tanımalarını sağlar. Maddi ve manevi yardımlaşmaya, bir kültür alışverişine ve kendisini kontrol etmeye bir zemin hazırlar. İbadet kasdı ile vakfe yapılan yerlerde, Müslümanlar kendilerini Rablerinin huzurunda hissederler. Öldükten sonra da Allah´ın huzurunda bulunmak, iyi amellerinden başka insana hiçbir şeyin fayda vermiyeceğini hatırlatır. Hac, pek çok güzellikleri, kendinde toplayan ahlâki, ictimai ve iktisâdi bir ibadettir.
Hac, kişinin mal ve bedeni üzerinde mevcut olan Allah hakkının ödenmesine teşkil-i sebep olur. Giyilen basit, sade ihram vs. Hac kıyafetiyle insan yarı ölü bir duruma bürünür. Sıkı disiplin, yolda ve orada iyi geçinme duygusu canlanır. İbadet yapılan, ziyaret edilen o mukaddes yerlerde Peygamber Efendimizin ve ashabının neler çektiğini, önceki peygamberlerin oralarda ne sıkıntılara katlandıkları anılır ve hatırlanır. Dinî, tarihi bilgi ve duygular filizlenir, güçlenir. Hac, aslında İslâm toplumlarının yıllık kongresi gibidir. Oraya üyelik, haccın şartlarını taşıyan herkes içindir. Hiçbir ayrıcalık yoktur. Dünyanın her tarafından gelen insanlar kaynaşırlar. Sınıf, makam ve mevki farkı yoktur. Bilgi alış-verişi vardır. Ortak dertlerin değerlendirilmesi vardır.

Bugün tüm Müslümanların buna her zamankinden daha fazla ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ortak anılar yıllarca hafızalardan silinmez.
Hac esnasında insan anasından doğduğu ilk günkü gibi günahsız, tertemiz hale gelir. Ancak kul hakkı bunlardan müstesnadır. Peygamberimiz (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “Kim hacceder de o sırada cinsi yakınlıkta bulunmaz ve kötü işler yapmazsa anasının onu doğurduğu gündeki gibi temiz ve günahsız olarak döner.” (Et-Tâc, c.2, shf.106)


Giydiği ihram içinde kişi, hayatının sonunda bu hale geleceğini düşünür. Kendisine çeki ve düzen verir. Hac sayesinde dünya görüşleri ve ufukları açılır. Daha görgülü ve bilgili dini salâbet sahibi bir kişi haline gelir. Hac, kişilerin yapması gerekli bir Allah hakkıdır. Kâbe durdukça bu emir devam eder. Bu ibadet, bizzat erkek ve kadının kendisi tarafından yerine getirilmelidir. Bazı özürler ve engeller nedeniyle gidilemiyorsa, yada üzerine farz iken aniden ölüvermişse bu gibi durumlarda yerine vekil veya bedel olarak birini göndermesi lazımdır. Dindeki önemi üzerinde duranlar; akıllı, ergin bir Müslüman fakir iken bile yürüyerek hacca gidebilecek derecede sağlığı varsa haccedebilir, derler. Nitekim fakir iken hac yapan kimse daha sonra zengin olsa, bir daha hacca gitmesi gerekmez. Fakir iken yaptığı hac yeterli olur.


Dinimizde apayrı bir yeri ve önemi olan hac ibadetini, bir müslümanın hakkıyla yerine getirebilmesi için onun şartlarını, terimlerini, rükunlarını, vaciplerini, sünnetlerini ve haccı bazen ve bozmayan hususları bilmesi lazımdır.


Haccın şartları üç kısma ayrılır:


a- Haccın farz olmasının şartları


b- Haccın edasının şartları


c- Haccın sıhhatinin şartları


A-Haccın farz olmasının şartları:


a- Müslüman olmak: Müslüman olmayan kimseler hac ile mükellef değillerdir. Gayr-i Müslimlere ve haccın farziyetine inanmayanlara hac farz değildir.


b- Akıllı olmak: Akıllı olmayan kimseye hac farz değildir. Deli olanlar hacca götürülseler bile hacı olamazlar.


c- Baliğ olmak: Ergenlik çağına gelmeyen çocuklar, zengin de olsalar onlara hac farz değildir. Çocuk iken hacca giderlerse haccın farziyeti onlardan sakıt olmaz. Baliğ olunca yeniden hacca gitmeleri gerekir. Çocukluk devresinde yapacakları hac nafile hac sayılır.


d- Hür olmak: Hürriyeti elinde olmayanlar (tutuklu olmak gibi) hac ile mükellef değillerdir. Hürriyetine kavuşunca eğer zenginlikleri devam ederse hacca gitmeleri gerekir.


e- Haccın farziyetine vakıf olmak: Gayr-i Müslim bir memlekette bulunan bir kimse haccın farz olduğunu bilmese böyle bir kimse hac ile mükellef değildir. Müslümanlar arasında ve İslam ülkelerinde bu şart geçerli değildir. Zira, cehalet geçerli bir mazeret değildir.


f- Kudret: Zaruri ihtiyaçlarından ve bakmak zorunda olduğu kimselerin hacdan dönünceye kadar olan nafakalarından fazla olarak yol azığını ve gidiş-dönüş ücreti ödemeye gücünün yetmesi demektir. Hacca esas olan kendi parasıyla gitmektir. Çocuklarının yada başkalarının parasıyla karşılıksız olarak gitmek gibi. Ancak başkasının parasıyla vekil olarak gidilebilir.


g- Hac yapacak vakit bulunmalı: Haccın tüm şartlarını taşıyan kişi yeterli vakit bulamadığı zaman hac ile mükellef olmaz. Bu vazifeyi ifa edemeden vefat etse günahkâr sayılmaz.
Bir kimseye haccın farz olması için bu şartların tam olarak mevcut olması gerekir. Bu şartlar gerçekleştiği halde hacca gitmeyi geciktirir de daha sonra herhangi bir sebeple haccetme imkânı bulamazsa, yerine bedel göndermesi veya bedel gönderilimesini vasiyet etmesi gerekir.
B-Haccın edasının şartları:
a- Vücutça sağlıklı olmak: Gözü kör, felçli, hac yolculuğuna dayanamayacak derecede hasta ve yaşlı olmamak.
b- Tutuklu ve yutdışına çıkmaktan menedilmiş olmamak.
c- Yol güvenliği bulunmak.
d- Sefer esnasında kadınların eşleri ve mahremlerinden biri (babası, oğlu, kardeşi, amcası, dayısı ve yeğeni…gibi) bulunmak. Hanefi ve Hanbeli mezheplerine göre bir kadına hac farz olabilmesi için kendisine refakat edecek eşi veya bir mahremi bulunması gerekir Kadın, yanında eşi yada mahremi olmadan hacca gidemez. Şafii ve Maliki mezheplerine göre kadına haccın farz olabilmesi için, yanında eşinin ya da bir mahreminin bulunması şart değildir.Kadın güvenilir bir grup kadınla hacca gidebilir. Kadının yanında mahremi veya eşinin bulunmasının şart koşulması yine kadının güvenliğinin sağlanması amacına yöneliktir. Bu itibarla diğer sartları taşıyan Müslüman bir kadın; can, mal ve namus güvenliği sağlandığı takdirde yanında eşi veya mahremi bulunma şartı aranmadan hacca gidebilir.
e- Eşi ölmüş ve boşanmış kadınların iddet sürelerinin bitmiş olması gerekir. Âdet gören kadınların iddet süresi 3 kur´ (üç temizlik veya üç adet görme süresi), âdetten kesilmiş veya âdet görmeyen kadınların iddeti üç ay, eşi ölen kadınların iddet süresi dört ay on gündür.
Bu şartların gerçekleşmemesi halinde, bizzat kendilerinin hac yapmaları farz olmaz. Yerine bedel göndermeleri ve bedel gönderilmesini vasiyet etmeleri gerekir.
C-Haccın sahih olmasının şartları:
a- Haccın yapılabilmesi ve kabul olması için Müslüman olmak şarttır.
b- Belirli zaman: İhram, vakfe ve ziyaret tavafı gibi görevlerden her birini belirli zamanlarda yapmak.
c- Belirli mekân: Vakfe ve tavaf gibi görevlerden her birini tayin edilen yerlerde yapmaktır. Vakfenin yeri Arafat bölgesi ve müzdelifedir. Tavafın yeri ise Kâbe´dir.
Bu şartlardan biri eksik olursa, yapılan hac sahih olmaz.
Bu vesileyle bu sene hac görevini yerine getirecek olan tüm hacı adaylarına hayırlı yolculuklar diler, sağlık ve afiyet içerisinde bu görevi ifa ederek tekrar memleketlerine dönmelerini ve ailelerine kavuşmalarını Yüce Allah´tan niyaz ederim.