Malum, çağımızda birçok yeni hastalığın ismi zikredilir oldu. Ancak benim size bahsedeceğim hastalık, insanlığın var oluşundan beri yeryüzünde.

 

                  Tam bir adı yok bu hastalığın, kişinin benliğine etki derecesi de kişiden kişiye farklılık gösterebilir. İlk evresinde pek hissettirmez kendisini. Toplumun ve bireylerin davranışlarına karşı lüzumsuz muhalefetin, gereksiz karizması peşinde koşturmaya başlandığı anda başlar ilk evre. Dikkat buyurun “muhalefet” sözcüğünü siyasi bir anlamda kullanmıyorum burada. Buradaki muhalefet farklı olma özentisinin bir tezahürü. Peki, insan farklı olmak isteyemez mi? Neden özenti olsun diyenler olabilir. Tabi ki insan farklı olmak isteyebilir. Ancak bu başkalarının davranışlarını yadırgayarak, küçümseyerek olursa uygun olmaz.  Bu davranış, sizin içinizde var olduğunu sandığınız, ama aslında sizde hiç bulunmayan farklı meziyetlerin bir türlü ortaya çıkamayışından kaynaklanır. Zira böyle bir farklılığınız olsa, önce başkaları fark eder ve gerçekte hak ettiğiniz değeri alırsınız. İşte bu yüzden gereksiz muhalif bir duruş ortaya koyar çabalar da çabalarsınız. Belki fark etmez hasta ama insanlar arkasından bol bol güler.

                  İkinci evrede ise hastalık biraz daha ilerler ve kişinin ruhundaki hüs-nü zan merkezini kemirmeye başlar. Artık kim ne yaparsa yapsın, kesinlikle iyi bir niyetle yapmıyordur hasta için. Herkes yanlış, bir hasta doğrudur. Kısa sürede Türk Filmlerindeki kötü adama dönüşü verir. Adalet kavramı yok olur. Herkes suçlu, herkes haksız….Yalnızlıkta başlar bu evrede. Öyle uzaklaştırmıştır ki kendini insanlardan, ancak aynı virüsü taşıyanlarla bağ kurabilir, tabi onları bulabilirse. Bulamaması durumunda ise, her yere hapşırarak “nifak” adı verilen, hatalığı bulaştırıcı tohumlar bırakır ve virüsü kapacak ilk zihinleri beklemeye koyulur. Bağışıklığınız yok ise sizde hemen kapabilirsiniz bu virüsü dikkat edin.

 

                  Son evrede ise, saldırganlık başlar. Hasta, virüs kapmamak için kendisinden kaçan insanlara, ”korkak” yaftasını yapıştırır hemen. Hatta temiz birkaç insanı da “komplo teorileriyle” kendisi gibi göstermeye çalışır. Artık herkes bir tarafta kendisi bir tarafta olduğu için, hastalığın verdiği uyuşuklukla kendini farklılaşmış hatta Nirvana ya ulaşmış hisseder. Eğer tedavi olmazsa, son nefese dek taşır bu hastalığı.

                  Kimisi de hasta olayım diye zorla virüslü yerlere sürtünür durur. Çünkü bu hastalık, geçmişte yediğiniz her türlü haltı unutturur size. Bu da kendinizi daha namuslu, daha doğru hissetmenizi ve başkalarını daha kolay itham etmenizi sağlar. Yani gerçeklerden kaçmak isterseniz bu hastalık size göre…  

                 

                  Şimdi bir aynanın karşısına geçin ve bu belirtileri taşıyıp taşımadığınızı kendinize sorun. Vicdanınız eğer sen hastasın diyorsa, tedavi basit.

                  Bir süpürge alın, iş yerinizin veya kapınızın önünü süpürmeye başlayın. Hatta eğilip elinizle alın yerdeki çöpleri. Eğilin eğilin… Eğilmekle bel aşınmaz… Nefsinizin burnu sürtene kadar eğilin toplayın çöpleri. Bu egzersizi haftada bir iki tekrarlayın. Kendiniz inde çöplerinin olduğunu görmek başkalarına gereksiz laf söylemeyi bırakmanızı sağlayacaktır.