Sevgili okurlarım hani Kanuni Sultan Süleymanın meşhur bir sözü vardır: “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi. Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi!” diye. Evet, geçen yıl Ramazan ayında maalesef şeker hastalığı ile tanıştım. Doktor falan ilaçlar ve diyet derken neyse ki şükürler olsun şekeri kontrol altına aldık. Yüce Rabbim herkese sağlık sıhhat nasip etsin. Her neyse biz bir yandan tedavi olurken diğer yandan da TV kanallarında diyet programlarının tiryakisi olduk. Hangi kanal da diyet yiyeceklerini anlatıyorsa o kanalı pür dikkat izliyorum.

Kimi uzman diyet uzmanıdır. Kimi bitkilerle yapılan zayıflama kürleri sunumu yapan Dr. Veya Fitoterapi uzmanları masa üzerinde çeşitli bitkilerin nasıl ve ne için kullanılacağını sizlere öğütlerler. Ancak hemen eklerler, sakın bu bitkileri üçlüleri miktarı dışında kullanmayınız veya Dr. Başvurarak ondan detaylı bilgi alınız şeklinde uyarılar yaparlar. Asırlar boyu türlü hastalıklarda kullanılan ve halen de kullanılmakta olan bitkilerin hangisi zehirli, hangisinin yan etkileri var bu konuda hemen, hemen hiçbirimiz bilememekteyiz. Her zaman uzman bulup da bu konuda bilgi almamız da imkânsız gibi. Buna karşın bazı Fitoterapi uzmanları; Prof. Dr. Ahmet Maranki, Dr. Adil Asımgil gibi uzmanlar bitkiler ile ilgili kitaplar yayınlayarak bitkilerin nasıl ve hangi hastalıklarda, hangi bitkinin diyet olarak kullanılacağını açıkça kitaplarında yazmaktadır.

TV programlarında da bu konulara yer veriliyor. Alternatif Tıp olarak adlandırılan bitki ile tedavi giderek yaygınlaşmakta, beraberinde yanlış kullanım ve bitkinin zararlı mı? Zararsız mı? Olduğunu anlamadan kafamıza göre kullandığımızda ortaya hiçte hoş olmayan bir tablo çıkar. Bitki kullanıma önem veren insanlarımıza benim önerim; mutlaka Fitoterapistlerin (Şifalı bitkiler) içerikli kitapları edinmeleri, bu tedaviyi bilinçli olarak uygulamalarıdır. Gelelim Diyetisyen uzmanların önerilerine: Yine TV programlarında sağlıklı yaşam nasıl olmalı sorusuna uzmanların tavsiyelerine: Kırmızı eti fazla tüketmeyin! Hele, hele yağlı eti hiç düşünmeyin! Bir başka Uzman; üç beyaz yetmez, buna doymamış yağları, kırmızı etleri ve fazla yumurta yemeyi de eklememiz gerekir diyenlere karşılık, doğallığı ve bilgisine saygı ile eğildiğim Beslenme Uzmanı sayın Prof. Dr. Canan Karatay´ın yaklaşımı ise hem çok farklı, hemde çok mantıklı. O, “Her şeyi yiyebilirsiniz bunda hiçbir problem yok. Ama yediklerinizi yakmadığınız süre içinde, şu yâda bu gıda maddesi değil, hepsi insan için zararlıdır.”

Şimdi ben sizlere soruyorum: Birçoğumuz çiftçi, birçoğumuz işçi ve birçoğumuz yemeklerimizi yedikten sonra yürümeyi ve spor yapmayı adet edinmişmiyiz? Hele, hele çiftçilerimiz ne kadar yağlı ve ne kadar o üç beyazı tüketirse tüketsin tarlada döktüğü ter ile vücutta bir gram tuz, şeker ve un kalmayacağı aşikârdır. Bir de teknolojinin olmadığı dönemde, tarlasını karasaban ile süren, otunu tırpan ve orakla biçen bir ırgatın 100 yaşına kadar nasıl sağlıklı yaşadığını daha iyi anlarsınız. Şimdilerde TV de ahkâm kesen bazı uzmanlar: “Onu yeme, bunu yeme!” Diyerek telkinler verip insanları birçok gıdaya hasret bırakmaktan öte bir şey yapmıyorlar. Yeni yetişmekte olan çocuklarımız da bu programları izleyip yemek yemekten uzaklaştığına bizzat ben şahit oldum. Torunum yemek yerken: “Dede bu çok yağlı, bu çok şekerli, bu da çok tuzlu” diye yemek yememek için bahaneler buluyor. Biz: “Olurmu öyle şey?” dediğimizde çocuk hemen televizyonda izlediği bu programları örnek vererek “Ama dede hani üç beyaz zararlı idi?” ya da “Yağlı kırmızı et kolesterol yapmıyor mu?” diye yemek yemekten uzaklaşıp, sanayi ürünleri olan, cipsler, krakerler v.b. tehlikeli kanserojen içeren gıda maddelerine yöneliyorlar. Zaman geçtikçe toplumuzda eskiden hiç denecek kadar az olan obez, (aşırı şişmanlık hastalığı) maalesef artık toplumumuzun erkeklerde % 21,2 bayanlarda % 41,5´i obez. İşin en kötü tarafı Eskiye oranla son zamanlarda % 31 oranında bir artış ile ilerleyen obezite sayısının en korkutucu yönü ise sağlığımızın entropiye uğramasıdır.

İşin doğru olan yönü ne yiyip, ne yemeyeceğimiz değil, yediklerimizi nasıl yakacağımıza bakmamız gerekir. Üstelik evlerimizde annelerin hazırladığı yiyecekleri gelişmekte olan çocuklarımıza özendirerek yedirmemiz gerekir. Biz beslenme çantalarımız da sağlıklı gıdalarımız ile okula giderken daha çok sıhhatli ve sağlamdık. Şimdilerde ibretle izlediğimiz, daha 7-8 yaşlarında bir çok çocuğumuz ya kalp hastası ya da şeker hastası. Bu hastalıkların büyüklerde veya ileri yaşlarda ki insanlarda sıkça görülmesine rağmen bugün maalesef çocuklarımızda rastlamaktayız. Sağlıklı ve sıhhatli günler dileği ile!..