- İlk Hat sanatkârı kimdir?
İlk Hat sanatkârı Hz. Ali Efendimiz’dir.

- Padişahlar hat sanatına çok önem vermişler mi?
Bunu bir örnekle anlatmak isterim. Osmanlının meşhur Hattatlarından, Hafız Osman’ın Sultan II. Mustafa’nın, Hat hocası olması bilinir. Hafız Osman Hat çalışırken, Padişah’ın, büyük bir hürmetle onun hokkasını tuttuğunu ve yapılan Hattın güzelliği karşısında son derece etkilenen II. Mustafa’nın; “Artık bir daha Hafız Osman yetişmez” demesine mukabil Hattat Osman şu karşılığı vermiştir. : “Efendimiz gibi Hocasının hokkasını tutan Padişahlar olduğu müddetçe, daha çok Hafız Osmanlar yetişir.” Bu bize çok güzel bir vesikadır.

- Hz. Ali Efendimizin, yazdığı yazıya ne ismi verilmiştir?
Hz. Ali Efendimizin yazdığı yazıya, Kûfi yazı ismi verilmiştir.

- Osmanlı Padişahlarından kaç Padişah Hat sanatıyla ilgilenmişler?
Hat sanatı ile ilgili kitaplarda okuduğumuza göre 36 Padişah’ın 18’i hat sanatı ile meşgul olmuşlar.

- Son Osmanlı Hattatı kimdir?
Benim de hocam olan, Hattat Hamit Aytaç’tır.

- Teknoloji hat sanatına fayda sağlamış mıdır?
Sadece eski hattatların elle yaptıkları kağıtların, ne kadar zahmetli oluşunu göz önüne getirirsek, bugün artık kağıtlarımız fabrikalarda üretildiği için kaliteli, kıvamlı, düzgün kağıtlar olduğu için, o yönden işimizi kolaylaştırabiliyor ve seri halde kağıt üretimi olduğu için sıkıntı çekmiyoruz. Onun ötesinde malzeme yönünden herhangi bir katkısı yok. Çünkü biz Hat sanatkârları “İS” mürekkebiyle yazmaktayız. Yine kağıdımız ne kadar düzgün olursa olsun onu çaylayarak ve yumurta akıyla şaplayarak güzel bir şekilde aherleme yapıyoruz. Biliyorsunuz hiçbir zaman, hat sanatı eserlerinde düz çiğ beyaz kağıda yazı sanat eseri olarak kullanılmamıştır. Mutlaka kağıt rengi kendi halinden farklı renklere dönüştürülmüştür. Onun için teknolojinin bize sadece iletişim açısından faydası vardır. Şimdi bu internet üzerinden sanal alemde dünya ile daha çabuk kaynaşma, tanışma fırsatı verdiği için adres ulaşımında, alıp verişinde daha bir yardımcı oluyor, fazla bir etkisini de göremiyoruz, çünkü tam manasıyla bağımlı kaldığımız zaman, bu sefer kamış kaleminin raksını unuturuz.

- Hat sanatı ile uğraşan, Tezhip ve Ebru ile de uğraşıyor. Bu sanat dalları için akraba gibiler dersem yanılmış olur muyum?
Hat bir bedendir. Tezhip iç elbisedir. Ebru dış elbisedir. Bunlar topluca üç kardeştir. Bu sanatları yeter ki, birbiriyle uyumlu bir şekilde müşterek alanda iyi bir kullanım halinde tamamlamak gerekiyor. Ne Ebru sanatkârı, hat eserini boğmak, ne tezhip sanatkârı hattı varsaymayıp ıskalayıp kendi eserini ortaya koymak için sadece tezhip varlığı felsefesi ile eser yapmaz. Bunun için Hat sanatkârına danışır. Bunda ne tür bir çalışma yapmamı istersin, Ebru sanatkârı hocam bunun kenarına mı yapacağız, bunu veyahutta yazı altı Ebrusu mu olacak diye fikir olarak ona göre Ebru yapar. Sanatkâr hepsine yön verir. Yani Hat sanatı olmadan, Tezhibinde, Ebrunun da tek başına uzun vadede pek kıymeti olmasa gerek. Ancak Hat ile bütünleşir. Zaten Hat için üretilmiştir. Ebru ve Tezhip öyle olunca da Hat sanatının yanında değer kazanmışlardır. Hat sanatının yanında, Tezhip ve Ebru daima var olagelmişlerdir.

- Hat ve Tezhip sanatına geleceğin antikası diyebilir miyiz?
Elbette ki. Bir çalışma yapılıyor ve bu sanatlar üzerinde hamiyetperver insanlarımızın himmetleriyle oluşturdukları, tam manasıyla göz nuru dediğimiz bu güzel çalışmaların bir yerde geleceğin antikası olma özelliği değil, günümüzün de antikası olma değerini taşıdığını hiç kuşkusuz ifade edebilirim. Şöyle ki her Hattat ve her Tezhip sanatkârı buna, Ebru sanatkârlarını da, cilt sanatkârlarını da ilave edelim. İtina ile eserlerini tamamlamak isterler. Çünkü bugün yapılan yarına kalıyor. Yarın antika oluyor. Yani yarın dediğimiz sanatkârın hayattan çekilmesiyle ömrünü tamamlayıp gitmesiyle başlayan dönemdir. Öyleyse biz bunu gene bir geleneğe bağlı olarak yapmaktayız. Hatta bir emri ilahiye bağlı olarak yapmaktayız. Geleceğin antikası ifadesi hemen doğmuyor ki, o adeta bir bebeğin, doğuşundan büyümesine kadar ki sürekliliği kazandırıyor. O emekle olan bir şey. Burada, Cenab-ı Hak, bize şu emri ilahisini ferman buyuruyor; güzel iş yapın, güzel iş yapın. Çünkü güzel iş yapanları, Allah sever ve Peygamber Efendimiz de, hemen bunu tamamlıyor bize; Allah güzeldir, güzellikleri sever, güzel işleri sever. Bakınız, biz nasıl terbiye oluyoruz? Hem Rahmani, hem Peygamberi üslup ile terbiye oluyoruz. Böyle olunca yaptığımız işlerde terbiye gerektiriyor. Hem fıtrat terbiyesi, hem lisan terbiyesi, hem maneviyat terbiyesi hem de gönül terbiyesi icap ettiren, sanatları yapan biz insanların yaptıkları hiç kuşkusuz, yarının antikası ama nasıl bir antika, gönülden verilen meyvelerdir. Bunlar yani gönül telinden adeta harfleri sanatkârlar besteler. Harflerin bestekârları olarak bestelenen bu güzelim eserler, yarının antikası oluyor. Şimdi öyle bir antika için çalışılıyor ki ve bu antikaların üzerinde binlerce emek niçin, neden, kim için, niçin? Tarihten aldığımız sorumluluğu yerine getirmek için. Neden? Yarın ki insanlar karşısında mahcup duruma, ezik duruma, suçlu duruma düşmemek için. Kimin için? Hem neslimize saygımız için, hem geleceklere sevgimiz için. Bu üç ana temelin yapısını tam manasıyla, korumak için, tıpkı bir binanın yapılışı gibi sağlam temeller üzerinde eğitim alınır. Sağlam temeller üzerinde o eğitim geliştirilir ve arzu edilen mukavemette bina dediğimiz güzelim eserler ortaya çıkar.

- Günümüz hat üstatlarının eserlerinden koleksiyon yapmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz?
Şimdi her insanın alım, bakış ve niyeti çok önemlidir. Yani siz günümüz sanatkârından, bir eser almak istiyorsanız, alabilirsiniz ama alırken sanatkârının imzasına dikkat etmeli, yazılan eserin altına mutlaka, Hat sanatkârları tarih koyarlar. Hicri tarihtir o. Tarih mutlaka var mı, yok mu, onu iyi tespit etmeli. Eğer kendisi okuma yazma bilmiyorsa iyi bilen insanlardan yardım alarak, böyle bir niyetini, koleksiyon yapma sevdasını, sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilir. Bu da yani makul fiyatlarda, uygun zaman ve zemin şartlarda sanatkârla irtibat halinde olması ile mümkündür.