Bir saadet güneşi olarak doğan Allah´ın en sevgili kulu, son ve en büyük peygamber Hz. Muhammed (sav)´in kalplere yerleştirdiği iman sayesinde; yanlış inançlar silindi, cehaletin yerine ilim, zulmün yerine hak ve adalet, kin ve düşmanlığın yerine insan sevgisi geldi. Gerçek anlamda islâm kardeşliği kuruldu. Kadın, ailede ve toplumda layık olduğu değere kavuştu. Sevgili peygamberimiz son ilahi kitap olan Kur´an-ı kerim´i tebliğ ederek insanlara, dünyada ve ahrette mutlu olmanın yollarını gösterdi. Öğrettiği ve gösterdiği ahlak ilkelerini önce kendisi yaparak bizler için en güzel ahlak örneği oldu. Peygamberimizin kalbi şefkat, merhamet ve insan sevgisi ile dolu idi. Sosyal adaleti sadece sözle değil, davranışları ile de göstermiş ve insanlığa örnek olmuştur.
Âlemlere rahmet, incelik, zarafet ve örnek şahsiyet olması için ilahi ikrama konu olan Hz. Peygamber (sav), imandan sonra ibadette bulunmayı, yetimi, yoksulu doyurmayı, akrabayı görüp gözetmeyi, söz ve davranışla başkalarını incitmemeyi, nefsin doyumsuz arzularına engel olmayı ve daha birçok iyi ahlaki değeri içeren Kur´an´ı, iman eden gönüllere öğretmiş, beşerin uymakla mükellef kılındığı usul ve esası ortaya koymuş, böylece onları temizlemiştir. Bir beşerin şahsında toplanabilecek bütün üstün niteliklerle donatılan Allah Resulü (sav), en yüce ahlak üzere bulunma övgüsüne mazhar olmuştur. Sevgi, şefkat ve merhamette cömertliği benimsemiş, hitap alanından hiç kimseyi çıkarmamıştır. Beşer özelliklerini taşıyor olmakla birlikte ilahi vahye muhatap olması, herhangi biri gibi değerlendirilmesine engel teşkil etmiştir.
Çocuklarla oynamayı hayatın neşesi saymış, tebessümü yüzünden eksik etmemiştir. Nitekim on seneden fazla yanında kalan Enes´e bir hatasından dolayı çıkışmamış, öfkelenmemiş, kaba söz ve davranışlarda bulunmamıştır. Maruz kaldığı tehdit, alay, boykot ve işkencelere rağmen öç alma hissine kapılmamış olması kuşkusuz bu yüce ahlakın ve rahmet elçisi olmasının tezahürüdür. Düşmanlarının kılıç ve ok hedefinde bulunduğu zamanlarda bile beddua cihetine gitmemesi, kendi ifadeleriyle lanet etmek, azabı çağırmak için değil; rahmet olarak gönderildiğini göstermektedir.
Elinden ve dilinden Müslümanların güvende olduğu kimseyi en faziletli kimse olarak tanımlayan Hz. Peygamber (sav), Müslümanların birbirlerine en çok elleriyle ve dilleriyle zarar verebileceklerine işaret etmiş, mukadder tehlikesine binaen dillerine dikkat etmeleri gerektiğini tembih etmiştir. Kusur örten kimsenin ahirette kusurunun örtüleceğini, ara bozmak için söz taşıyanın cennete giremeyeceğini haber vermiştir.
Hırsızlık yapan Kureyşli bir kadının affedilmesinin talep edilmesi üzerine toplum nezdinde itibar sahibi olanların hak ettiği cezadan muaf tutulmalarını, önceki toplulukların helak olmalarının ve ahiretteki zulmetin gerekçesi saymış, hak etmesi durumunda kızı Fatıma´ya bile bu cezayı uygulamaktan çekinmeyeceğini ifade buyurmuştur.
İlahi inayet ve Tevfike mazhar olmayı ve nimetlere erişebilmeyi, fakirleri görüp gözetmeye bağlayan Allah Resulü (sav), iyilikte ayırım gözetmemiştir. Komşusu açken tok yatmanın kişinin imanına zarar vereceğini, cimriliğin helake sebebiyet vereceğini, cömertliğin Allah´a, cennete, insanlara yaklaştıracağını; cehennemden uzaklaştıracağını bildirmiştir.    
Tevazuu, büyüklüğün şanından sayan Allah Resulü (sav), zenginliğe, ırka, efendiliğe ve köleliğe dayalı ayırımı yapmadan selam verir, ev halkını bu uygulamadan istisna etmeden selamın yayılmasını emrederdi. Karşılaşan iki Müslüman el sıkışırlarsa ayrılmadan günahlarının bağışlanacağını, kalbinde zerre miktarı kibir bulunanın cennete giremeyeceğini bildirmiştir.
Tevazuun ifadesi olarak başkasından yer beklemeksizin bir mecliste uygun olan yere oturanın, hastaları ziyaret edenin ve cenazelere iştirak edenin, Allah katında yüceltileceğini, büyüklenenin ise aşağılanacağını dile getirmiştir. Hz. Peygamber (sav) bütün ahlaki erdemlerin hayat bulabilmesi için fedakârlığın doruk noktasını oluşturan îsar anlayışının hâkim kılınmasına memur kılınmış, her fırsatta bunun örneklerini sergilemiştir. Kişisel ihtiyaçlar dururken başkalarını kendisine tercih etme mülahazasına dayanan bu yaklaşım, ahlaki değerlerin süsü ve tâcı ölçeğindedir. O´nun müminlere olan düşkünlüğü, bu mülahazanın ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Zira en büyük toplumsal ödevin ağırlığına muhatap kılınan Allah Resulü (sav), yakınları dâhil bütün müminlerden, ahiretin dehşetinden korunmaları gerektiğini telkin etmiş, hiçbir akrabalık ve dostluk bağının geçerliliği olmadığı bir günün zorluğuna karşı onları uyarmıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bütün hayatı boyunca, bizlere Yüce Allah´a iman edip O´nu içtenlikle sevmeyi, O´na bağlanarak ibadetlerle hayatımızı anlamlı kılmayı tavsiye etmiştir. O, dürüstlüğü, emaneti korumayı, zayıf ve muhtaçlara yardım etmeyi, yetim ve kimsesiz çocuklara kol kanat germeyi, komşuluk ve akrabalık bağlarına riayet etmeyi, kimseyi kırmamayı, iyilikte yarışmayı, yararlı insan olmayı birçok güzellikleri bizlere öğütlemiştir. O´nun hayatını inceleyen kimse, hayatının baştan sona bu örneklerle dolu olduğunu görecektir. Ayrıca Resulüllah´ı sevmek suretiyle yüce Rabbimizin  razı olduğu kul olma şansını da  yakalamış oluruz. Tüm kandil gecelerinde olduğu gibi Mevlid Kandilinde de gecenin ihyası için mutlaka Kur´an okunmalı, memleketin, milletin ve bütün Müslümanları huzuru ve selameti için dualar edilmelidir. Günahların affı için dualar edilmeli, tevbe ve istiğfarda bulunulmalıdır. Kaza ve nafile namazları kılınmalı, hayır ve hasenat yapılmalı, ana-baba, akraba ve komşular aranmalı, onların gönülleri yapılarak hayır duaları alınmalıdır. Hastalar ziyaret edilmeli ve Allah´tan şifalar dilenmelidir.
Yüce Allah´ın sevgisini esas alan amellerle meşgul olarak ahirette selam hitabına muhatap olma ve dualarda buluşma dileğiyle.