Günümüz dünyasının en önemli sorunlarından biri kuşkusuz iklim değişikliği sonucu ortaya çıkan sorunlardır. Bu sorunların çıkmasına sebep olan insanoğlunun yeryüzüne hakimiyeti ve ekosistemi sınırsız ve sorumsuz talan etmesi bu sorunların temel sebebidir. Ormanların kesilerek veya yakılarak yok edilmesi çölleşmeye neden olduğu gibi, ciddi anlamda ekosistemin değişmesine de neden olmaktadır. Günlük hayatımızda önemsemediğimiz ve kullanmaya devam ettiğimiz deodorant ve soğutucularda kullanılan klorofülorakarbon gazı ozon tabakasının delinmesine neden olmaktadır. Bu gün dünyanın bazı bölgelerinde normalin çok üstünde tezahür eden sıcaklıklar, başka bölgelerde ve özellikle yaz aylarında aşırı soğuklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde ve dünyanın farklı bölgelerinde meydana gelen ani yoğun yağışlar sonucu seller meydana gelmekte ve bir çok insanın canına mal olurken, geriye milyar dolarlık hasarlar bırakmaktadır. Bundan sonrada doğa can almaya devam edecektir. Ta ki insanoğlunun aklı başına gelinceye kadar. Doğa her zaman kendisinden alınanın bir şekilde bedelini insanoğluna ödetmektedir. Dünyamız üzerinde insan faaliyetlerinden kaynaklanan çevresel kirlenme yaşadığımız yüz yılda büyük boyutlara ulaşmış bulunmakta olup, bunun sonucunda ve özellikle atmosferde bulunun ozon tabaksında büyük hasara yol açmıştır. Bu hasar dolayısı ile yeryüzündeki sıcaklıklar sürekli artmaktadır. Dünyada yeşil bitki örtüsünün tahribi teknolojik gelişmeler, nüfus artışı ve düzensiz kentleşmenin ortak etkisi ile oluşan ekolojik dengenin bozulması iklim değişiklikleri ve küresel ısınma olarak bizlere geri dönmektedir. Gelecekte bu sorunlara yönelik önlem alınmaz ise, sıcaklık dengesinin aşırı bozulması sonucu dünyamızın yakın bir gelecekte ateş topuna döneceği tahmin edilmektedir. Uzmanlar dünyanın atmosfer ısısının son 50 yılda kayda değer artış gösterdiğini belirtiyorlar. Bu da dünyanın sonunun yaklaştığını haber vermektedir. Bu gelişmeler doğrultusunda ülkemizde de bazı değişimler söz konusu olacaktır. Bu konuda uzmanların iyimser tahminlerine göre çöl sıcaklığını Anadolu’ya 2030 ila 2100 yıllarında güneyden gelen yüksek basınç merkezleri taşıyacak, deniz su seviyeleri yükselecek, buna bağlı olarak kıyı kesimlerin birçoğu hatta kıyı kesimlerde bulunan şehirlerimiz su altında kalacaktır. Yüksek basınç merkezleri Anadolu’yu etkisi altına alarak yağışları engelleyecek, barajlarda su seviyeleri azalacak, tropikal iklime benzer bir iklim hüküm sürecektir. Düzensiz ve ani şiddetli yağışlar selleri, heyelanı, erozyon olaylarını ve hatta şehirleri su baskınlarına maruz bırakacaktır. Öyle ki kış mevsimlerinde kar yağışının yerini yağmurlar alacaktır. Ülkemizde bulunan kayak merkezleri kısa süreli veya hiç hizmet veremeyecek duruma gelecektir. Barajlarımızda toplanması beklenen su rezervleri azalacak. Bu rezervlerden faydalanan diğer ülkelere su verilemeyeceği için komşularımızla su sorunları yaşanacaktır. Van gölünde su taşımacılığı yapılamayacak duruma gelinecektir. Bilim adamlarına göre iklim değişikliklerinin turizm, sağlık gibi her türlü sosyal ve ekonomik sistemi de olumsuz etkileyeceği belirtilmektedir. Bu veriler doğrultusunda ülkemizi ilgilendiren çevre sorunlarını, bu ülke insanları çözecektir. Devletin bu konuda yapılması gerekenleri tespit edip, bu sorunların finansmanına kaynak ayırması, olumlu bir başlangıç kabul edilse bile, tek başına yeterli değildir. Çünkü çözüme yönelik çalışmalarda, bireysel, toplumsal, ulusal ve uluslararası çalışma guruplarına ve işbirliğine ihtiyaç vardır. Ünlü Evren Bilimci Stephen Hawking’e göre ‘İklim değişikliği yavaş yavaş dünyada yaşamın sonunu getirecektir’ uyarısında bulunuyor. Oysa bizler hala dolar kuruna bir çare bulamadık. Böyle yükselmeye devam ederse, ülke olarak bizim ekonomik sonumuz gelecektir.