Merhaba yaratılmışların en güzeli ve en değerlisi insanoğlu!..
Yeni bir güne merhaba!..

Okuyanlara merhaba!..Okuyup feyiz alanlara ve okuduğundan ders çıkaranlara merhaba!..
Yeni bir güne, kurda kuşa, ağaçlara ve taşlara, mezarlarda yatan mevtalara merhaba!..
Merhaba yalan olmayan dünya!.. Ama yalan olan tüm canlılara merhaba, merhaba!..
Yıllardır hasret kaldığım kalemime, yıllarca yazamadığım günlere, kaybettiğim ve kazanacağım kişilere merhaba…
Değişmeyen dünya da, farklılaşan insanlara içimden gelmiyor demek, merhaba!..
Bir kafa da iki surat taşıyan, birinde melek gibi görünüp, diğerinde şeytanlaşan, masum ve temiz gibi davranıp, sonrasında çamurlaşan insanlara dilim varmıyor demek merhaba!..
Tomarlarca kâğıda tapanlara, helâle hile katanlara, hak yiyip, hak ve hukuktan söz edip nutuk atanlara, gayri içimden gelmiyor demek merhaba!..
Vicdanı cüzdanının arasına sıkışmış, gözleri maddiyattan kör olmuş, çirkefleşmiş, kokuşmuş insanlara gelmiyor içimden demek merhaba!..

Yargıç olup hakkı savunan, haksız yere yargılayan, şu fani dünyayı ebedi sanan gafillere diyesim gelmiyor merhaba!..
İtibarı, şanı, şöhreti yalan da arayıp, bir yüzü ile kasıp kavuran, bir yüzü ile timsah gözyaşları dökerek ağlayanlar sizedir bu sözlerim iyi dinleyin…

Usta Ozan Leduni ne söylüyor sizlere: Size söyleyecek birkaç sözüm var. Duyup tutmazsanız size yazıktır. Bu yola girmesin hey! Fesat, fitne kar Lekelenir adımız, bize yazıktır… Hakikat şerrine girmemiş isen, Leduni ilmini çözmemiş isen, Canını canana hey! Sunmamış isen, Ona söylemeyin, söze yazıktır… Her ağızdan çıkan söze kanarsan, Kerkez gibi her bir leşe konarsan, Ecel gelir murdar, murdar kelbe dönersen, Ona kefen sarmayın hey! Beze yazıktır… Melun iyim yardan yaylaya bakmam Ahtı Peymalını elden bırakmam, Körlerin önünde hey! Çıranı yakma, Görmezler ışığı, canım gaza yazıktır…

İstedim ki bazı zatı muhteremler benden biraz insanlık dersi alsınlar. Alsınlar da ne oldum değil, ne olacağım diye biraz düşünsünler. Hayat çok kısa, kimin evvel, kimin sonra ahrete gideceği belli değil? Bu gidişi olup, dönüşü olmayan yolun, bir gün musalladan geçtiğini belki hatırlayıp, insan olsunlardır bu sözlerim…

Gerçekten bizler insan olarak nasıl bir yol çizmeliyiz diye hiç kendi kendimize sorup, kendimizi imtihan etmiş miyiz? Şöyle bir düşünün, yaptığımız işlerde ticarette, alış-verişlerimizde, tartıda vb. konularda kendimizi hiç hesaba çektik mi? Şu kısacık yaşam süresince neyi doğru, neyi yanlış yapmışız diye kendi kendimize hiç sorduk mu? Yazımın başında da belirttiğim gibi “Yaradılmışların en güzeli ve en değerlisi” olan bizler, neden hep zûlme ve şeytanın oyunlarına alet oluyoruz? Daha birçok soruyu kendimize sorup insanlığımızın hakkını vermek adına ne yapıyoruz diye neden öz eleştiride bulunmuyoruz? Bütün bunları düşünmemek elde değil.
Her sabaha gözümüzü açtığımızda, dünyanın her yerinde açlık ve vahşete tanıklık ettiğimizde, vicdanımızın sızlayıp kavrulduğunu hissetmemek elde mi? Yazıma konu olan “İnsan Olmak” adlı yıllar önce yazdığım bir şiir ile veda etmek istiyorum: İNSAN OLMAK! İnsan olmak; boş değil, boşu boşuna yaşamak… İnsan olmak; hiçte hoş değil, insanları incitip, kırmak… İnsan olmak; özü, sözü dos doğru, dürüst olmak… İnsan olmak;´tır Hakk´a bakan tek yüzlü Âdemoğlu… İnsan olmak; doğru tartıp, doğruyu söylemek. İnsan olmak; doğru çizip, doğru yolda yürümek. İnsan olmak; doğru düşünüp, doğru iş görmek. İnsan olmak; hoş sohbetler edip, hoş görünmek...

İnsan olmak; beyni ve kalbi ile iman etmek. İnsan olmak; Hak yolunda ömrünü tüketmek. İnsan olmak; yaratılanı canı gönülden sevmek.

İnsan olmak; nasihatleri can kulağı ile dinlemek!..
Haftaya bir başka yazımda devam etmek üzere İnsanca kalın...