İstikamet üzere olanları, ne nefsin sınırsız istekleri ne şehvetin doyumsuz arzuları ne de dünyanın aldatıcı özellikleri yolundan alıkoyabilir. Böylelerine ne dünyada ne kabirde nede mahşerde korku vardır. Onların işlerini Allah melekler vasıtasıyla kolaylaştırır. Allah, istikamet sahibi olanlara elbette yollarını gösterecek yardımını esirgemeyecektir. Bunlar ahirette cennetle mükâfata nail olacaklardır hem de peygambere şehitlere salihlere komşu olarak. Allah böyleleri için müjde veriyor şu ayeti kerimeyle:
“Şüphesiz Rabbimiz Allah´tır, deyip de sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vaat edilmekte olan cennetle sevinin! Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınız. Çok bağışlayan ve çok merhametli olan Allahtan bir ağırlama olarak, orada canlarınızın çektiği her şey var, istediğiniz her şey orada sizler için.” 1- (Fussilet,30-32)

Bana Öyle Bir Şey Söyle ki…
Süfyan ibni es- Sakafi bir gün peygamberimiz(s.a.v.)´e:
“Ya Resulüllah bana Müslümanlığı öyle tarif etki başkasına sorma ihtiyacı hissetmeyeyim” Peygamber(s.a.v.) bu sorunun cevabını verirken İslamiyeti iki önemli hususla özetlemiş oluyor: “Allaha inandım de ve dosdoğru ol.”
Evet, iman istikamet üzere olmanın temeli, amel ise üstüne bina edilen yapısıdır. İnsan kalbine imanı yerleştirdikten sonra onun gereğini yapmalı. Sözüyle özü bir olmalı. Müslüman, güvenilir ve dürüstlüğü en büyük veli nimet bilmeli, doğrulukta tehlike görse bile asla ondan vazgeçmemeli. İşinde, alış verişinde, insanlarla muamelesinde doğru olmalı, kimseyi aldatmamalı, kimseye zulmetmemeli, kul hakkına riayet etmeli, eline diline ve beline hâkim olmalı, kalbini her an kontrol altında bulundurmalı.

Üç Önemli Azanın İstikamet Üzere Olması
Şöyle denilmiştir: “Sözdeki istikamet, gıybeti terk etmek. Fiillerdeki istikamet, bidatleri terk etmek. Amellerdeki istikamet, gevşekliği terk etmek. Ahvaldeki istikamet ise hakka perde olan şeylerin kaldırılmasıdır.”
Dosdoğru bir yolda olmak için kalbin, dilin ve gözün önemi çok büyüktür. Kalp doğru olursa azalar ona tabi olur. Bu nedenle ilk önce kalbimizde ki muhalefetin ve zıtlıkların izalesinden başlamalıyız. Kalbinde inhiraflar yaşayan, itminandan uzak, sıkıntı ve tereddütlerin girdabında bocalayan bir insanın hayatında zıtlıklar yaşayacağı muhakkaktır. Kalp temizliği ancak azaların istikamet üzere olmasıyla ispat edilebilir, yoksa günahlarla hayatını geçiren bir insanın kalbinin temizliğinden söz etmek mümkün olmaz.

Peygamberimiz(s.a.v.) buyuruyor ya: “Dikkat edin muhakkak ki vücutta bir et parçası var ki o iyi olursa azalarda istikamet üzere olur. O kötü olursa azalarda kötü olur. Dikkat edin! O, kalptir.” 2- (Buhari)


Ancak bazen kalbin safiyetini bozan, kalpte ki tevhit ve istikameti etkileyen, oradaki duruluğu bulandıran davranışlarda yok değildir. Salih ameller kalpteki imanı takviye ederken, işlenen günahlarda aynı oranda belki daha fazla kalbe olumsuz yönde etki eder. Yine Kâinatın Efendisi bu hususta buyuruyorlar ki: “Bir kimse günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hâsıl olur. Tövbe etmeyip günah işlemeye devam ederse, o leke büyür ve kalbin tamamını kaplar, kalp, kapkara olur.” 3- (İbni Mace,Züht:29)
Kalbin tercümanı olarak kabul edilen kalpteki olanların aşikâra çıkmasına vesile olan dilin, yalan, gıybet, iftira, kötü söz gibi günahlarla istikametten sapması, eğrilip bükülmesi kalbe, hatta diğer azalara da etki eder.

Peygamberimiz(s.a.v.): “Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı doğru olmaz, dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz.” 4- (Müsned) buyurmuştur.
Bakın! burada dilin doğruluğu nasılda imanla ilişkilendirilmiştir. Çünkü iman kalp işidir. Kalp tasdik yeridir ancak dildeki bir sapma kalpteki imana ok gibi saplanıp dengenin kayıp olmasına sebep olur.

Ayrıca gözde, kalbin istikametten şaşmasına sebep olur. Zira göz, harama nazar ettiğinde doğrudan kalpte yankı bulur. Kalp nazar edilen şeye meyleder, şehvet ve nefisin devreye girmesiyle de kalp kendisini savunamaz duruma gelir. Günaha götüren her şeyde bunun için günahtır. Gözün istikamet üzere olmasının en önemli ve en etkili yolu Allah korkusudur. Allah korkusu yaydan çıkan oku bile geri döndürürken haram niyetiyle açılan gözleri niye kapatamasın.

Peygamberimiz(s.a.v.) bir hadisi şerifinde buyuruyor ki: “Bakış şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Bu sebeple, Allah´tan korktuğu için harama bakmayı terk eden kimseye, mükâfat olarak Allah öyle bir iman verir ki onu kalbinde hisseder.” 5- (Hakim)

Dil diğer azalarla da irtibatlıdır. Zira dil bütün azaları kendine esir hale getiren bir organdır. Dil diğer azaları adeta peşinde sürükleyen bir organdır. Dilini muhafaza edemeyen dinini de muhafaza edemez. Dil kolay bir şekilde günaha meylettiği halde tahribatları ve yıkımları ağır ve telafisi çok zordur. Peygamberimiz(s.a.v.) bu hususta diğer azaların dile tembihlerini şöyle anlatır.
“Her sabah bütün organlar dile bizim hakkımız da Allahtan kork. Biz sana bağlıyız. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğri olursan bizde eğriliriz, derler” 6- (Tirmizi, Züht,61)

Allah bizleri istikametten ayırmasın. (amin)
Selam ve dua ile…

Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ü ölüm yıldönümünde rahmet ve minnetle anıyorum.