Hz. Ömer ne güzel söylemiş: “İyi dost; iyi günde çağrıldığında, kötü günde ise çağrılmadan gelendir.” Diye…
Son zamanlarda dikkatimi çeken bir şeyi fark ettim. Aslında kötü dostu bulmak ne kadar zorsa, iyi gün dostu bulmakta o kadar zor. Evet şaşırdınız değil mi? Bunun farkındayım; ama bir düşünün bir zamanlar yanınızda kimler vardı. Bir şarkıda söylendiği gibi “unutulmuş isimlerde,/ bilinmez ki nasıl, nerde/ şimdi yalnız resimlerde,/ eski dostlar, eski dostlar”

Dikkat edin bazı insanlar; siz ağladığınızda ve kendinizi kötü hissettiğinizde yanınızdadır, size olan şefkati daha yoğundur. Fakat başarılara imzanızı atın bakalım yanınızda o kişiyi bulabilecek misiniz? İyi bir evlilik, iyi bir kariyer veya çok para kazanın bakalım, işte o zaman o kişi/kişiler size mesafe koymaya başlar. Oysa ki bizim iyi günümüzü, mutluluğumuzu paylaşarak yaşayabilmek için dostlara ihtiyacımız var. Şöyle düşünün bir kere yaşadığımız güzellikleri anlatamamak, paylaşamamak ne acı.

Bir insan bir başarısından dolayı ‘aferin sana arkadaşım´ hayatından önemli atılım yaptın, sen bunu hak ediyordun, buna layıksın, seni kutluyorum ve mutluluğunu paylaşıyorum, her zaman yanındayım demek bu kadar mı zor?
Konuya açıklık getirmesi bakımından, geçenlerde okuduğum bir yazıda Büyük Hun İmparatorunun bir sözüne rastladım, o şöyle diyordu: “En değerli çabalarınızın arkadaşlarınız tarafından lanetleneceğini bilin, siz mükemmel oldukça en çok acıyı çekecek onlardır.”

Ne yazık ki, zaman sanki değişmiyor, zaman çarkı her daim aynı kalıyor, son yüzyıla damgasını vuran aşıklardan Aşık Veysel bu durumu ne güzel terennüm ediyor: “Dost dost diye nicesine sarıldım, ben sadık yarim kara topraktır.” Sanki gerçek dost toprak kalacak gibi.

Ne mutlu o insanlara ki, mutluluklarını paylaşacakları ve o mutluluktan gurur duyacak arkadaş ve dostlara sahip olanlar.