Feminizm söylemleriniz bel altından yukarı çıkmayan, adına özgürlük dediğiniz cinsel fantezilerinizin karşı cinsin işine ne kadar yaradığının bilincinde olmayan, eşitlikten kastınızın, mücadelenizin sidik yarışından öteye gitmeyen bir hareketle kendinizi anlamlı kılmanızın aslında sizi ne kadar anlamsız, basit ve silik gösterdiğinin farkında mısınız? 
    
Son moda ruj renklerinin sizin sayenizde erotik bilimine katkısını düşündüğümde, Marie Curie’nin aşırı radyasyon sonucu ölmesini nereye koyacağımı bilmiyorum. Erkek egemen bilim anlayışı dönemine meydan okuyup eşitlik adına sizin anladığınızla asla ilgisi olmayacak biçimde mücadelesini veren bu hanımın özgürlük-eşitlik kazanımı, insanlığa faydası olması adına hayatını feda edecek bir kutsiyette ise sizinki bu durumda nedir? 

Ya da;  “zulüm bizden ise ben bizden değilim” diyerek gencecik yaşında o çok arzuladığınız medeniyetin göbek deliğinden kendini kurtararak, insan kalmanın bir yolunu bulmuş olmanın sevinciyle sizin dininizin insanının özgürlüğüne özgürlüğünü adamış olan Rachel Corrie isimli kadının özgürlük, insanlık, vicdan sızısını sizin hangi sızınız karşılar? Filistinliler’in evlerini yıkmaya gelen İsrail askerleri tarafından buldozerle ezilerek katledilen, 10 yıldızlı evini terkederek derme çatma bir evin ocağının derdine düşen bir kadının huzursuzluğuyla sizin 8 odalı, 3 tuvaletli, 4 balkonlu ev arzunuzun huzursuzluğu nasıl bir olabilir? Bir tutulabilir? Kendinizi bu yüksek ruhla nasıl denk tutabilirsiniz? Derinliğiniz bu kadının ayağının altına bile gelmiyor ve siz tek kirpiğiniz için nasıl da okyanuslar kadar gözyaşıyla kendinizde boğuluyorsunuz. Hayatı boyunca yaşadığı tüm rahatının zekatını buldozer dişlilerinin arasında vererek keyfinin kahyasını da davasına kurban eden bir kadının feda ettikleriyle sizin feda ettikleriniz asla bir olamaz. 

Siz 23 yaşında elinizde playboy dergilerinin manşetlerini kıskandıracak kadar yaldızlı pankartlarla meydanlarda etek boyunuzun, tek gecelik ilişkilerinizin, yatak pozisyonlarınızın, cinsel organlarınızın davasını güderken; Arakan’da, Suriye’de, Filistin’de, Afganistan’da, Türkistan’da tecavüze uğrayan kadınların çığlıkları; sizin danslarınızı icra ettiğiniz direklerin boyutu, kucaktan kucağa yuvarlandığınız ilişkilerin maddi geliri kadar önem arzetmiyor. Corrie; sizin o çok özendiğiniz, içeri girebilmek için kapısında bedava sevişmeye bile razı olduğunuz ülkesini bir sırt çantasına sığdırıp terk ederek, özgür kadın olmanın en zirvesinde 23 yaşında hayatını yitirirken, sizler özgür kadın olmanın koşulunu delinmiş bir zara sığdırmış olmanın zavallılığıyla meydanlarda ahlâk cellatlığı yapmayı devrim sanıyorsunuz. Feminist söylemleriniz koca bir yalan ve sahtekârlıktan ibaret olmakla beraber, randevu evlerinin özgürlüğünü savunmaktan başka hiç bir amaca hizmet etmiyor. Manukyan olsa bu kadar ileri gitmeye cesaret bile edemeyecekken, sizler vesikalı hayatlarınızla her önünüze gelene fiş dağıtıyorsunuz. 

Savaştan kaçıp ülkesini terk etmek zorunda kalan bir kadının, sığındığı ülkenin kadının vicdanına tüm ezilmişliğini, itilmişliğini en azından kadın ya da anne olmaktan kaynaklı kendisini anlayabileceğini düşünerek teslim ederken; sizlerin vicdan yoksulu kadınlar olarak pazarda, markette, parklarda bakışlarınızla taciz ettiğiniz, iğrenerek itelediğiniz kadınlar, geldikleri yerlerden çok da farklı bir ortamda olmadıklarını en derinden hissediyor. Bir gün kartlar tersine karılırda savaş ortamına düşerseniz, düşman askerlerinden sakınacağınız hangi ahlâkî değerlerinizden söz edeceksiniz? ’Sevişirim doğurmam’, ’gösteririm elletmem’ pankartlarınızı bir kenarda tutun derim, düşman askerinin mezeye ihtiyacı olduğu zaman bol bol sofralarında kendinizi servis etmenize yetecektir. 

Böyle bir oluşumun içerisinde ‘kadınlık’ tabirinin dâhi zulme uğradığı, kadın olmanın hiç bu kadar aşağılanmadığı, savunusu bel altından öteye gitmeyerek özgürlüğü de rüzgârın eteklerini ne kadar yukarı savurursa o derece elde ettiklerine inanıyor olmaları, bugün ahlâk erdemine her zamankinden fazla ihtiyaç olduğunu gözler önüne seriyor. Allah, kadına insanı eğitme görevi vermiş iken şeytanın öğretmenliğine soyunup her türlü giyinik hâlleri reddeden bir varlığın, değerini uçkur peşinde arayıp cüzdan kabarıklığında belirleyen yaratığın kadınlık gibi bir vasfı olamaz. Olsa olsa salyadır, toplumun cüzzamıdır, celladıdır. 
Özgürlüğün dibine vurduğunuz şu çağın ‘beni arzula’ mottosuna her fırsatta prim verip moda derdiyle dertlendiğiniz sürece asla eşitlik diye hönkürmeyin. Bilim ve ilimde kendinizi yarıştırmadığınız erkeklerin modadan anladığı sizin eteğinizin boyu olacaktır sadece. Eşitlik mi istiyorsunuz? Kapınız acaba ne zaman bir düşman askeri tarafından tecavüze uğrayacaksınız korkusuyla kırılmadan, çocuğunuzun savaşın kol gezdiği sokaklarda ne zaman serseri bir kurşuna kurban gideceği korkusunu yaşamadan, eşinizin düşman askerleri tarafından ne zaman öldürüleceğini kestiremeden asla eşit olamayacaksınız tüm bunları yaşayan kadınlarla. Sizin birbirinize olan eşitliğiniz onların işgâl korkularının, sizin de zevk yangınlarınızın başladığı yerde biter ve siz eşitlik kısmında daima bel altında kalırsınız. 

Özellikle kızlarınızı bu haysiyet yoksunu kadınlardan daima uzak tutmanız, ahlâklı bir toplumun inşâsı için en temel görevdir efendim. Allah, insanı eğitmek gibi ulvî bir görevi kadına bahşedip katındaki değerini bu kadar yüksek mertebede belirlemiş iken kadın olarak başka yerlerde değerlenmeyi beklemek, kadın olarak gelinen noktanın ne kadar aşağılık bir derecede olduğunun göstergesidir. İnsanı kadınla var eden, Âdem’i kadınla tam eden bir Yaratıcı elbette değerdeki payın en büyüğünü kadına verecektir. Sizler Hak katında kıymetlisiniz efendim, unutmayın; kadın değişirse dünya değişir ve kadın düzelirse dünya düzelir. Tüm değişimleri ve düzelişleri huzura ve vicdana açmanız en asli göreviniz olsun. Sevgiyle kalın…