Günümüz toplumunda kaçımız riyasız yeni bir hayata başlayabiliyoruz ki?

 Ne olurdu sanki bencillik hastalığından kurtulup, kirli hesaplardan arınarak, riyakârlık maskesini fırlatıp atma erdemini gösterebilseydik. İşte o zaman yitirdiğimiz samimiyetler çöplüğünde çoktan kaybettiğimiz kendi saflığımıza da kavuşmuş olurduk.
 
Zira insanlık; o, sefil ve bencillik hastalığından mustarip. Nefis savaşındaki kazanımına borçlu ilerlemesini.
Maalesef, çıkar konuşmaya başlayınca vicdanlar susuyor. Susan vicdanların yerine ise, o güzelim insani kavramların sömürüsü konuluyor.
 "Hırs ve tamahın başladığı noktada, saf duygular sona erer" diyor Balzac.
Sözün kısası; Bir insan şişmiş, doyumsuz egosuyla, kirlenmiş nefsiyle, karşısındaki saf, tertemiz niyetli birini ateşe atarken, zulmünü seyreden bir mahluka dönüştüğünün farkında mıdır acaba?. 

 Ey kendini zeki sanan art niyetli kurnazlar; insanları bir araç gibi görüp kullanmayı bırakın. “Tilkiden kurnazı yok ama pazar onun postuyla dolu’’ 

DÜRÜST OLUN DÜRÜST
Bugün ki köşe yazımı bir kıssadan hisseyle devam ettirmek istiyorum;
Erman arkadaşları arasında dürüst, mütevazi ve çalışkan olarak bilinirdi. Aynı zamanda yalan söylemeyen biri olarak tanınırdı. Erman'ın en yakın arkadaşı ise sınıfta pek sevilmeyen ve tavırlarıyla güvenilmeyen Melih’di.
Bir gün öfkesi ile meşhur Erdoğan öğretmen tüm sınıfa kızmış ve bir haftalık ödevi bir günde vermişti. Ödevin ertesi güne yetişmesi gerekiyordu.
Bazı öğrenciler ödevi yapabildiği kadarıyla yapmayı denediler. Bazısı ödevin üçte birini, bazıları ise ancak dörtte birini yapabilmişti.
Nasılsa yetiştiremeyeceğim diye ödevi yapmayanlar da vardı. Sınıfın en dürüst kişisi olarak bilinen Erman'ın sevilmeyen arkadaşı Melih de bunlardan biriydi. Melih pek çalışkan bir öğrencide değildi.

Ertesi gün Erdoğan öğretmen öğrencilerin defterlerine tek tek baktı. Tahmin ettiği gibi sınıfta ödevi tam anlamıyla yapabilen yoktu. Fakat birisi ödevi neredeyse tamamlamıştı. Bu dürüstlüğü ile bilinen Erman'dı.

Erdoğan öğretmen ilk kez bu durumdan işkillendi. Erman bir gecede bu kadar ödevi nasıl yapmıştı?

Gece sabaha kadar uyumayıp ödevi yapmaya çalıştığını söyleyen Erman'a Erdoğan öğretmen inanmadı. Defterini inceleyince son sayfalardaki yazı sitilinin farklı olduğunu gördü. Erman ödevini annesinin yaptığını itiraf etmek zorunda kaldı.

Bir süre sonra sıra sınıfın sevilmeyen ve derslerinde başarılı olmayan öğrencisi Melih’e geldi. Melih ödevinin tek satırını bile yapmamıştı. Erdoğan öğretmen bunun nedenini sordu. Melih mazeret aramaya gerek duymadan doğruyu söyledi:

-Ödevi yetiştiremeyeceğim için hiç başlamadım!

Erdoğan öğretmen önce şaşırdı, daha sonra yüzünde gülümseme belirdi:

-Ödevini başkasına yaptırmak yerine doğruyu söylemek daha iyidir. Sana bugün eksi vermiyorum, kızmıyorum da. Çünkü fazla ödev verdiğimin farkındayım. Esas dürüstlük işte budur.

LAFIMIZI DA ESİRGEMEYELİM
Değerli İnegöllüler, uzun bir seçim maratonunu geride bıraktık. Bu süreçte bir medya kuruluşu olarak yaşadığımız öyle şeyler var ki anlatmakla bitmez. Siyasette ilk kez uzun yıllar sonra herkes kadar bende bir heyecan duymadan sandığa gideceğim. Bazen seçim meydanlarında 70 yaşında 80 yaşında dedelerimizi, ninelerimizi gördük. O saf ve o tertemiz yürekleriyle ellerinde bayraklarla saatlerce inandıkları başkan adaylarını dinliyorlar. Ve o insanların iç dünyalarında bir inanmışlık var. Dilerim ki o saf insanların inanmış oldukları şeyler, seçilmişlerin nefsi egolarına, riyakarlık maskelerine kurban olmazlar.
Saygılarımla...