Malumunuz bütün dünyayı saran Covid-19 belası ülkemizi de etkisi altına aldı. Alınması gereken önlemler gerek TV kanallarından gerek camiler de günün dört vaktinde okunan ezan sonrası yapılan uyarılara rağmen bir aymazlık, bir umursamazlık almış gidiyor.

Şimdi birde işin gırgır yönü var. Madem bu aymazlar laftan anlamıyorlarsa onlarda Prof. Dr. Sallam Seyyit Güdükbeyin’e kulak versinler. Kanal Uyarır TV’nin konuğu olan Prof. Dr. Sallam Seyyit Güdükbeyin Ne Yapmalı adlı programında çarpıcı açıklamalarda bulundu.

TV Sunucusu: “Evet Sayın Güdükbeyin bu Covid-19 için çarpıcı açıklamalarınız var. Buradan bir kez daha bu açıklamalarınızı anlatır mısınız?”

Güdükbeyin: “Tabi efendim. Bilindiği gibi bu virüs çok tehlikeli bir virüs çeşidi! Bunun için alınan önlemler ise belirtildiği gibi değil. Mesela maskeleri yüzümüze kapatmanın anlamı yok. Çünkü bu virüs ağızdan ya da burundan bulaşmaz!”

Sunucu: “Peki nereden bulaşır Sayın Güdükbeyin hocam?”

Güdükbeyin: “Hemen belirteyim. Yaptığım araştırma ve gözlemlerim doğrultusunda bu virüs kolumuzdan bulaştığına şahit oldum. İnsanlarımız yüzleri yerine kollarına taktığına göre bu virüs koldan bulaşıyor.”

Sunucu: “Peki sosyal mesafe ne olacak hocam?”

Güdükbeyin: “Bu da yanlış bir uygulama. İnsanlarımızı sevgiden ve kaynaşmadan neden mahrum bırakalım. Düğün, dernek, yaş günleri, asker uğurlamaları, cenaze merasimleri gibi bütün toplu etkinliklerde iç içe olarak sıkıca birbirimize muhabbetle sarılıp öpüşmemiz de bir mahsur yok. Tokalaştıktan sonra telaşla ellerimizin derisini kaldıracak kadar da sabunlayıp yıkamamıza da gerek yok.  Hele birde su israfından söz ediyorken, ne gereği var ellerimizi sık sık yıkamaya.”

Sunucu: “Aman hocam insanlarımızın hepsi bu virüsten telef olmaz mı?”

Güdükbeyin: “He he he… Onlara bir şey olmaz. Olan zavallı sağlık çalışanlarına oluyor. Bari biz tam tersini söyleyelim de belki bu umursamazlar böyle tavsiyelerden anlıyorlardır” dedi.

Bu yazdıklarım işin şakası ama şaka olmayan bir gerçek var. O da, bu salgının yeniden zirveye doğru artarak gelmesi. Yapılan tüm uyarılara rağmen bizler hala işin gırgırındaymışız gibi bir durum söz konusu.

Maske takma zorunluluğu olduğu halde şimdilerde gençler maskelerini kolda taşıyarak yeni bir moda akımı icat etmişler. Bazıları maskeleri çenelerinde taşıyarak, bu modaya yeni bir ekol getirmişler. Kuralları harfiyen uyanlar ise, bizim yaşlar da kiler ile kadınlarımız. Erkeklere oranla kadınlarımızın % 75 ile 80’ni sosyal mesafe ve maske takma kurallarına uyarken, maalesef erkeklerin ise sadece % 40 ile 45’i bu kurala uymakta olduğu görülüyor.

Oysa işin vahametini çocuklarımızın bile kavramasına karşın, hala inatla kuralları hiçe sayarak yüzlerce ve binlerce insanın sağlığı ile oynama mantığını ben anlamış değilim. Bu insanlar neyin kafasını yaşamaktalar? Şayet Rus Ruleti oynamaksa niyetleri bunu kendi başlarına yapsınlar. Toplumun sağlığı ile dalga geçer gibi oynamasınlar. Öte yandan gece gündüz can siperane çaba sarf eden sağlık görevlileri ve kıymetli doktorlarımızın haklarına girmesinler.

Kronik hastalarımızın birçoğu tedavi ve kontrolleri için hastanelere gidemezken, kendisine bir şey olmayacağı inancı ile maske ve sosyal mesafe kurallarını hiçe saymanın mantığı ne? Çağın dışında yaşayan Afrika da ki yerli kabileleri bile bu salgından korunmak için tedbirler alırken, bizim sözüm ona okumuş, kültürlü insanlarımız nasıl bir anlayış içinde olduklarına aklımız bir türlü ermiyor.

Benim anladığım kadar, bu davranışları sergileyen insanlarımızın iman ve inanç zayıflığından başka bir şey olmadığıdır. Sebebine gelince, bütün bu musibetlerin meydana gelmesinin ardında insanların yapmış oldukları yanlışlık ve hataların sonucudur. Dürüstlük ve doğruluktan uzaklaşmış, her şeyi maddeye endekslemiş bir toplum haline gelmişiz. Maddenin esiri olmuş, bunun için insanlar bir birlerini kazıklar olmuş. Küçükler büyüklerini saymaz, ana ve babalarını dinlemez olmuş.

Bir yanda Allah’ın bize emaneti olan kadınlarımıza karşı şiddet olaylarının artması, diğer yandan hayvanlara karşı vahşice davranışlarımızın sonucu bu musibetlerin başımıza gelmesinden doğal ne olabilir. Aklımızı başımıza toplayıp, kendimize çeki düzen vermemiz gerekir. Dünyayı kendimize zehir etmenin hiç kimseye faydası yok. Bunun için kurallara uyarak, hoşgörü, saygı ve sevgi, dürüst ve iffetli olmalıyız. Gerek beden, el yüz temizliğimize ve gerekse ruh temizliğimize özen göstermeliyiz. Çevremizi, cadde ve sokaklarımızı kendi evimiz gibi temiz tutup, kirletenleri uyararak temiz ve sağlıklı bir toplum profili çizmeliyiz. Bunun için vakit hiçte geç değil.

İnşallah bu salgın hastalık bizlerin akıllarını başına getirir de bütün olumsuzluklardan arınır, ideal bir toplum modeline kavuşmuş oluruz. Sağlıklı günler dileği ile…