İnegölspor’un ilginç geçen bir ilk yarı serüveni Ankara’da alınan 3 puan ile sona erdi. Enteresan bir devre yaşadık. Eylül ayından buyana İnegöl’de maç kazanamadık. Son oynadığımız 4 deplasman maçından galibiyetle ayrıldık. Play-off hattıyla ve düşme hattıyla 13 puanlık bir fark var, yani tamda köprünün ortasındayız. İlk 5 sıradaki takımların 4’üyle deplasmanda, biriyle içerde maçımız var. Kadro olarakta değerlendirdiğimizde, bana göre üst sıralara göz kırpmak, karşılığı olmayan aşka yelken açmak gibi. Düşme hattıyla da işimiz zor gibi. Benim izlediğim maçlara göre grubun en kötüsü Manisa, sonrasında Ankara Demir, ardından Gaziantep geliyor. Sıralama kesinlikle tesadüf değil. Fakat Ankara Demir’in kadrosu fena değil. Fakat onlarında fabrika ayarlarında sorun var gibi. Dönelim mücadeleye, maça ev sahibi takım son şanslar düşüncesiyle istekli başladı. Çok erkende golü buldular. Golü eski oyuncumuz Alican atarken, golde faule karışık bir durum vardı. Fakat Eyüp maçında aynı pozisyonda hata yaptığını düşündüğü Bilal’ı soyunma odasında bırakan Fatih hoca, yediğimiz golde de benzer hatayı yapan Volkan’a ise, aynı cömertliği gösteremedi. İşte benim takıldığım konu bu. Teknik direktör birine farklı, diğerine daha farklı olmamalı. Adaleti herkese eşit dağıtılmalı. Öyle olmazsa adalet ismi insanların gözünde sadece kız ismi olarak kalır hocam... Yediğimiz gol sonrası takım çabuk toparlandı. İstekli ve maçı isteyen bir oyun anlayışı benimsedi. Rakipte de bir şey olmayınca, işler istediğimiz gibi oluverdi. Fakat sahada arkadaşlarından bir adım önde olan isim başta Cengiz, sonrasında ise 2 gol atan Ahmet Hakan Şahin vardı. 2 golü rakibin ikramıyla atan Ahmet, 3. golde ise ayakta kalmanın ve ısrarının sonucu golü attı. İnegölspor’un beraberliği yakaladığı penaltı pozisyonunda ise, Yaşar ile Taner arasında ben atayım tartışması oldu. Fakat Fatih hoca bunu tatlıya bağladı. Penaltıyı Taner’e attırdı. Kaçsaydı ne olurdu? Oda ayrı bir konu tabi. 
Sonuç olarak İnegölspor, rakibin üstüne giderken de zaman zaman Ankara Demir takımına ciddi pozisyonlar verdi. Orta sahalar boşlanınca 2 takımda çabuk rakip kalelere gittiler ve son vuruşu iyi yapan İnegölspor, hanesine 3 puan yazdırdı. Rakip kötüydü. Bulundukları konum itibarıyla moralman çökmüş dememize rağmen, maçı da alabilecek bir mücadele ortaya koydular diyebiliriz. Sadece şansta biraz onların yanında değildi. Bana göre 2. yarı maçlarına da sağda Enes ile yola devam edilmeli, solda Yasin süre almalı, hatta kalede bile Mustafa’ya fazlaca şans verilmeli. Başka takımlar 1996-99 doğumlu kalecilerle sezonlar bitirirken, biz Mustafa’nın bize neler yapacağını bilmeden bekletip duruyoruz. Şener’in yaşı belli. Önümüzdeki yıllarda Mustafa İnegölspor kalesini koruyacaksa, bana göre onu görme açısından kalan maçlar tam zamanı. Orta sahada çok umut bağladığımız Ömer Faruk Çalışkan’ın oynaması lazım. Yürüyen, pas hatası yapan, mücadele etmeyen oyuncular izledik. İlk yarıda orta sahada buna rağmen bu oyuncu şans bulamıyorsa, ya yetersizdir ya da cesaret örneği ortaya konup oynatılmıyor ki, bu daha büyük sıkıntı. İnegölspor’un bana göre hayal kırıklığı ile geçen bir ilk yarının ardından, bunlar masaya yatırılıp daha sağlıklı kararlar alınmalı. Çünkü ligde hedefiniz ne olursa olsun, asıl puanlar ilk yarıda toplanır, biz bunu başaramadık. 2. yarı ise, bütün takımlar gibi bizde telafisi olmayan maçlar oynayacağız. 5-6 galibiyet bizi daha da rahat bir şekilde ligi tamamlamamızı sağlar. Ülkede ekonomik durumlar belli. Ayağımızı yorganımıza göre uzatıp, sezonu tamamlamalıyız. Çünkü şuanda yapmamız gereken en mantıklı durum, bu hayale ve gaza gelmemize gerek yok. İyi dilek ve temennilerle başlayan şampiyonluk hayallerimizi, iç sahada verdiğimiz puanlarla kaybettik ve bunun 2. yarı telafisi de mümkün görünmüyor…