İnsani özelliklerinden birisi de korkularımızdır.

Herkesin korkuları var olması da çok doğal.ancak; doğal olmayan şey bu korkuların seni hayatın tadını çıkarmaktan alıkoymasıdır.Hayattan alıkoymasının nedeni aslında korkular değil bu duruma izin vermendir.Her korku üzerine gidilerek öğrenilir.

Burada bahsi geçen korku, bir canlıdan veya çevreden gelen,  hayatı dayanılmaz kılan dışsal korkular değil. Kendimizin meydana getirdiği,  içimizde büyüttüğümüz ve eserimiz olan korkulardır. Bunun sosyal hayatta vücut bulmasının adı özgüven eksikliğidir.

Yapamam, edememlerle süslediğimiz bu duygu yoğunluğu, zamanla içimizde büyüyen ve devleşen korkular olarak karşımıza çıkar.

Bu korkuları besleyen asıl kaynak biziz.  Yardımcı kaynaklar ise çevremizdir. Onlar bu korkuların çoğalmasına, alevlenmesine neden olur.

Bu korkulardan zarar gören kişi yine biziz. Başkaları için bir anlam ifade etmez. Çünkü korkunun büyüdüğü yer kendimizdir. İç dünyamızdır.

Korku elimizi, ayağımızı bağlar adım atamaz hale getirir. Kişiyi acziyet içinde bırakır.

Bununla mücadelenin yolu, başka bir anlamda panzehiri, yine kendimizdir. Fayda yine kendimizden gelir. Yine ilaç biziz.

Korkuyla mücadele etmenin yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz:

  1. Kendi ayakları üzerinde durma tecrübesini kazanma ve gayreti içinde olma,
  2. Çevrenin olumsuz söz ve telkinlerine kulak tıkamak, ciddiye almamak, hatta görmezden gelme,
  3. Korkuyu üreten biz olduğumuz gibi yine çare biziz buna kendimizi inandırma,
  4. Tecrübeli insanların/uzmanların yol ve yöntemlerini dinleme,
  5. Yaptığımız işlerde hataları fırsata çevirme, ders alma, hatayı tekrarlamama,
  6. Mücadeleci ruhla ceht ve gayret gösterme, yılmama,
  7. “Ben kimim ki, ben neyim ki” diyen iç sesimizin bizi zorda, yarı yolda bırakacak telkinlerine kulak asmamak
  8. Hayatta ölüm dışında her şeyin bir çaresi bulunduğuna inanma,
  9. Hayata pozitif bir gözle bakma, hayatı zindana çevirmeme.
  10. En son ve önemli yöntem yüzleşmek ve korkuların üzerine gitmek.

Geniş kitlelere hitap eden bilge bir kişi, başlangıçta kalabalıklar karşısında konuşmaktan çekinir, hata yapmaktan korkar. Zamanla kendine şunu inandırır. Bu kalabalıklar ne biliyor ki, bilen kişi benim der. Bir zaman sonra kalabalıklar karşısında artık usta bir hatiptir; çünkü korkusunun üstüne gidip, kalabalık korkusunu yenmiş ve özğüven kazanmıştır.