24 Ağustos 2016 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Suriye'nin Kuzeyinde oluşturulması planlanan terör koridoruna hiç beklenmedik bir şekilde Fırat Kalkanı Harekatı ile müdahale ederek oyunları ve planları bozmuştu. Aradan iki yıl geçmiş, 20 Ocak 2018'de bu sefer TSK, harekat bölgesini güneye kaydırarak teröristlere ve terör oluşumlarına ikinci bir darbeyi bu sefer Zeytin Dalı Harekatı ile indirmişti. Bu operasyonlar neticesinde Türkiye dört yüz kilometrekareden fazla bir alanı kontrol altına almış, terörden temizleyerek hem bölge halkının hem de Türkiye'nin ulusal çıkarlarını korumuştur.

Bugün ise operasyon sırası on yıllardır ülkemize teröristlerin ellerini kollarını sallayarak girdikleri, militan yetiştirdikleri, karargah, üs, eğitim merkezi ve stratejik koordinasyon merkezleri olarak kullandıkları, Irak'ın kuzeyinde yer alan Kandil, Hakurk, Zap, Basyan gibi önemli bölgelere gelmiştir. Bu operasyonun öncekilerden farkı bataklıktaki sineklerle mücadele etmenin ötesinde bataklığın kaynağını yok etmek üzerine planlanmış olmasıdır. Türk askeri bölgede 30 kilometreden fazla içeriye girmiş ve her an Kandil'e Türk Bayrağını dikebilecek pozisyona gelmiştir. Kandil'e düzenlenen operasyonlarda batıdan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları ile sıkışan ve doğuya kaçan teröristler köşeye sıkışacak ve bataklıklarla birlikte sinekleri de yok olacaktır.

Hatırlanacağı üzere 1999 yılında ABD tarafından hediye paketi edilerek yetkililere sunulan Abdullah Öcalan'ın karşılığında ABD, yeni terör örgütleri ve örgüt liderleri almış, Türkiye ölümü görüp sıtmaya razı olacak pozisyona gelmişti. Ancak bugün Türkiye olarak bölgemizdeki gelişmeler karşısında ulusal çıkarlara gölge düşürmeden bir çok operasyonlar yapılıyor ve Türkiye yapılan anlaşmalarda taraf olarak taleplerini dile getirebiliyor.

Tekrar Suriye'ye dönecek olursak geçtiğimiz haftalarda ABD'li ve Türk yetkililer arasında önemli görüşmeler yapıldı. Konu PYD/PKK'lı teröristlerin Fırat'ın doğusuna geçmesi meselesi. Bu konuda kritik önem taşıyan nokta ise Menbiç. Türkiye'nin gerek Cenevre'de sergilediği uluslararası başarı gerek Suriye konusunda Rusya-İran-Türkiye üçlü mutabakatı çerçevesinde ve ABD ile yapılan olumlu görüşmeler neticesinde Suriye'nin kuzeyindeki terörist ya da terörü besleyen unsurların temizlenmesi ya da en azından bölgeyi terk etmeleri konusunda Türkiye istediğini aldı. (Bu anlaşmayı terörist YPG ve PYD'ye bölgede koruyucu rol üstlenen ABD ile yapmış olmamız da ayrı bir uluslararası hukuk konusu.) 

Menbiç meselesinde varılan mutabakat tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda verdiğimiz başarılı savaşlar sonrasında Avrupalı Devletler tarafından ikili ve uluslararası görüşmelere davet edilmemiz ve sesimizin gür çıkması, taleplerimizin karşılanması olarak benzer durumlardır. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarında destan yazan ordumuzun sahada gösterdiği bu başarılar masada Menbiç konusunda Türkiye'nin hiç şüphesiz elini güçlendirmiştir. 

Coğrafya bilmeden uluslararası ilişkileri bilmek ve yorumlamak mümkün değildir. Türkiye son yıllarda bu iki bilimi doğru analiz ederek hem sahada hem uluslararası arenada büyük başarılar elde ediyor, etmeye de devam edecektir. Musul refaha ulaşmadan, Halep'te silahlar susmadan, Kerkük'e barış gelmeden ne İstanbul'a ne Hatay'a ne Avrupa ne Asya'ya huzur gelmeyecektir.