Eveeet… Kısa bir süre dinlendim ve aranıza yeniden katıldım.

Böyle rektifiyeler, iyi oluyor arada bir.

İnsanın kendini toparlamasına, tazelemesine yardımcı oluyor.

2016´nın ilk yazısıyla merhaba diyelim hadi.

Neydi konumuz?

Hah! Medeniyet tasması…

Yani?

Nâm-ı diğer Kravat…

Hani, boynumuzu durduk yere terleten, hatta kimi zaman alerjik reaksiyon vermesine sebep olan, hemen gırtlağımıza yapışan şu bunaltıcı dostumuz.

Hatta ufak bir sır da vereyim bununla ilgili size;

Rahmetli sanatçı Kayahan, ömründe hiç kravat takmadığını, çünkü boynunun çabuk tepki verdiğini söylüyordu.

Gel de kravat taktır bu kişiye şimdi!

Neyse…

Devam edelim; adındaki estetikten de anlayacağımız gibi, bir Fransız icadıdır kravat.

İlginçtir, Fransızlar da bu aksesuarı Hırvatlardan almıştır.

Ve “Hırvat Boyunluğu” anlamına gelen “Cravate” ismini vermişlerdir.

Pekâlâ, bizim aramıza ne ara katıldı bu “cravate” isimli arkadaş?

Onu ele alalım dilerseniz.

Teeeee Osmanlı´ya gidelim şimdi.

Sultan Abdülmecid dönemine…

Yani bin sekiz yüz otuz dokuz yılına…

Tanzimat´ın yeni yayınlandığı günlere…

Kravat, ilk o zamanlar girdi hayatımıza.

İlkin yadırgasak da, sonraları pek bi´sevdik, pek bi´kanıksadık onu.

Öyle ki, Sultan Abdülmecid´in emriyle devlet dairelerinde takılması “zorunlu” aksesuarların başında gelmeye başladı artık. Tabi yanında fes ve pantolon da cabası…

Not: Cekete hiç girmeyeceğim. Çünkü o da, isminden anlaşılacağı gibi bir Fransız icadı.

Kötü giysiler mi?

Elbette değil! Çok şık! Hatta Osmanlı tarihinde ilk kravat takan padişah “Abdülmecid” olduğu için bize söz düşmez.

Benim karşı çıktığım durum başka!

Benim karşı çıktığım konu, resmî kurumlarda ve bazı özel sektörlerde kravatın “zorunlu” olması.

Bilhassa erkeklere…

Tamam, anlıyorum, saygının ifadesidir. Resmiyettir, karizmatik yaklaşımdır, şıktır, eyvallah.

Ama bu aksesuarın “zor” ilkesine dayalı olarak kullanıldırılması…

İnanın bana anlamsız geliyor.

Her gün sakal tıraşı, her gün kravat, çalışanları yıldırıyor be kardeşim.

Bunu kimse inkâr edemez!

Hele yazları… Of of of…

“Altı üstü kravat… Ne çok abarttınız” deyip geçmeyin!

Tamam, küçük bir ayrıntı gibi gelse de, önemlidir bu mesele.

Ve yeni anayasa taslağına bu konuya dair madde de eklenmeli derhal.

-Kravat ve hatta sakal tıraşı zorunluluk olmaktan çıkarılmalı.-

Çünkü insan, ne kadar rahat ederse, özel hayatına ne kadar az müdahale edilirse (saç-sakal gibi), çalışma hayatında o kadar verimli olur.

Bürokratik teamüllerin fazlası insanı sıkar, güzel abicim, sıkar!

Kravat, saç, sakal, kıl tüy gibi şeylere konan lüzumsuz bazı kurallar sevimsizlik getirmekten başka bir işe yaramaz. Daha özgürlükçü, daha kaliteli bir yaşam tarzı için, haydi.

Kalın sağlıcakla…