Ödev, çocuğun gözünde kocaman harflerle yazılmış bir dağ gibidir, aşılması istenen.

Sorumluluk bilinci kazandırmak, başarı/kazanım elde etmek adına verilen ödev çocuğun gündelik ve gelecek hayatını etkilemektedir. 

Sayfalar dolusu ödev çocuğun içine oturan ve akşamdan sabaha devam eden bir baş ağrısı ya da karın ağrısı işlevi görür, çocuğu okuldan soğutur. Okul ve okumak hayatın baharında kâbus olur. Okula gitmek istemez. Tatili dört gözle bekler, gün sayar. Tatil ve teneffüs çocuk için bulunmaz nimet, hayatın tadı tuzu ve eğlencesidir.

Daha ilkokul sıralarında oyun çocuğu olan öğrenci ödev yükü altında ezilir, saatlerce süren dört beş sayfalık ödevler; hayatın ve okulun çekilmezliğinin müsebbibi gibidir.

Çocuk oynamalı, çocuk resim yapmalı, çocuk şarkı söylemeli; bunların üzerine kurulu bir ödev anlam ifade eder ve istenen sonucu verir. Gündelik ödev çocuğun yarım saatinden fazlası almamalı. Ödev takip ediliyor ve değerlendiriliyorsa bir anlam ifade eder. Yoksa çocuklar şu sayfadan şu sayfaya ya da dört sayfalık ödevi yapın demek çocuk açısından çekilmez bir yüktür. Hele takibi yoksa çocuk zaten öğretmen bakmıyor ben neden bu işkenceye katlanayım der. Ödevin amacı öğrenciyi okulda işlenen dersi iyi anlamaya ve evde tekrarlarla tam olarak öğrenmeye yöneltmek olmalıdır. Çocuk dersi sevmişse verilen ödevi de severek yapacaktır ama maalesef birçok öğretmen fazla ödev vermenin o konuyu en iyi öğretme yolu olduğunu düşünmektedir. Oysa böyle bir yöntem dersi sevdirmekten çok çocuğun derse olan ilgisini de kaybetmesine ve verilen ödevleri bir yük olarak görmesine yol açacaktır. Çocuk eğlenerek öğrenmeli ki, dersi, öğretmeni, okulu ve özellikle öğrenmeyi sevsin. Yoksa mutsuz, hayattan zevk almayan ruhsuz insanlar yetiştiririz. 

Tabii ki çocuk sorumluluk almalı, bu sorumluluk onu hüzünlendiriyor, okul çıkışı parkta arkadaşları ile oyununa, resim yapmasına veya oyuncakları kendine kurduğu dünyasına mani oluyorsa o, ödev işlevini görmüyor, çocuğu çocukluğundan ediyor demektir.

Batıda çocuk eve geldiğinde anne-babası ona bu gün okulda iyi eğlendir mi, üstü başı temiz geldiğinde bu gün ders yok muydu? Diye soruyorsa bunun tersi biz çocuğa bu gün ne dersi işlediniz, ne öğrendiniz, üstünün başının hali ne bu gün ders yapmadınız mı? Diyorsak. Bunu sorgulamalıyız.

Ayakları geri geri gitmeyen bir çocuk-okul ve ödev ilişkisi olmalı diye düşünüyorum. Ödev aşılmaz bir dağ, bir yük, bir canavar, bir karın ağrısı olmamalı; sevimli bir arkadaş olmalı. Öğrenmeyi sevdiren, öğrendikçe geliştiren, eğlendiren, zaman almayan bir araç olmalı.