Ben Seçil Çadırcı. Konya Selçuk Üniversitesi Özel Eğitim Öğretmenliği Bölümünden 2007 yılında mezun oldum ve yaklaşık 16 senedir Üçel Özel Eğitim ve Rehabilitasyon merkezinde özel eğitim öğretmenliği görevimi yapmaktayım.

Özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilerimin büyük çoğunluğunu Otizmli çocuklar oluşturmaktadır.

Otizm kısaca spektrum bozukluğu, doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan karmaşık bir nöro-gelişimsel farklılıktır. Otizmin, beynin yapısını ya da işleyişini etkileyen bazı sinir sistemi sorunlarından kaynaklandığı düşünülmektedir.

Ülkemizde otizm tanısı koyabilecek uzmanlar çocuk ruh hastalıkları uzmanları ve çocuk nörologlarıdır. İşte tanıyı alan ailelerin otizmle tanışmaları ve bu yolda verdikleri mücadele başlamaktadır.  Eğitsel değerlendirme ve devletin verdiği eğitim imkanlarından faydalanmak için Rehberlik ve Araştırma Merkezlerine giderek eğitim süreçlerini başlatmaktadırlar.

Tabi ki önce kabul aşaması basit bir süreç değildir. İnternetten araştırma, çevreden gelen bilgiler ailede ciddi kafa karışıklığına sebep olmaktadır. Bu sebeplerden dolayı biz özel eğitimcilerin karşısına doğru kabul edilmiş ancak doğru olmayan bir sürü şehir efsaneleri çıkmaktadır. Bu efsaneler aile kabulünü olumsuz etkilediği için ailenin eğitime katılımını da geciktirmektedir.

Kısaca bu doğru bilinen yanlışlara değinecek olursak;

Otizm teşhisi sadece 3 yaş ve sonrasında koyulur: Otizm, doğuştan gelen bir sendromdur. Dikkatli gözlem ve değerlendirme ile 18 aydan itibaren otizm riski belirlenebilir. Hatta son araştırmalarda 6. Aydan sonra da dikkatli gözlemle anlaşılabilmektedir.

Hepsi üstün yeteneklidir: Otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin pek azında (yaklaşık %10) çok güçlü bellek, müzik yeteneği vb. üstün yeteneklere rastlanır. Kendiliğinden okuma sayılara karşı ilgisi onun tek bir alana odaklandığının göstergesi olabilir.

İlaç kullanarak iyileşirler: Otizmin tek tedavisi erken ve yoğun EĞİTİMDİR. İlaçlar ana belirtileri düzeltmez, sadece eşlik eden sorunlar için kullanılabilirler.

Ayrıca oyun terapi, ergoterapi, duyu bütünleme gibi terapilerde tek başına otizm için çare değildir. Aldığı özel eğitime ek olarak çocuğun ihtiyaçları doğrultusunda belirlenip alınırsa anlamlı katkılar sağlamaktadırlar.

Otizmlilerin özellikleri aynıdır: Otizm spektrum bozukluğu özellikleri bireyden bireye değişiklik göstermektedir. Derse aldığım belki de yüzlerce otizmli çocukların hiçbiri birbirine benzememektedir. Dolayısıyla her otizmli çocuğun değerlendirme ölçütü yine kendisidir.

Otizm tanısı kalkmaz: Bilimsel araştırmalar 3 yaşından önce yoğun ve etkili bir EĞİTİMLE önemli sayıda çocuğun ileriki yaşlarda normal gelişim gösteren akranlarıyla birlikte eğitim alabildiklerini göstermektedir. Otizmin etkileri devam etse de onun eğitim ve sosyal yaşantısını olumsuz yönde etkileyecek kadar değildir.

Otizmin sebebi aşırı televizyon izlemektir: Otizmin genetik temelli ve çevresel etkenlerin sonucunda oluştuğu düşünülmektedir. Televizyon ve ekran bağımlılığı otizme neden olmaz ama etkilerini fazlasıyla arttırır.

Konuşma becerilerine sahip değildirler.

Her geç konuşan ya da konuşamayan çocuk otizmli değildir. Her konuşan çocukta da otizm yoktur denilemez.

Konuşamayan otizmli bir çocuğa bülbül suyu içirmek, deve dili yedirmek gibi inanışlar konuşmasını sağlamamaktadır. Ancak aldığı eğitim ile nörolojik etkilenmesi yoksa konuşabilmektedirler.

Bugün hala otizmin nedeni genetik mi yoksa çevresel mi olduğu araştırılmaktadır.  Ancak otizmin tek tedavi yöntemi bilinmektedir o da EĞİTİM’dir.

Tüm bu yanlışları düzeltsek de ailelerimizin ve bizim karşımıza çıkan diğer büyük engel ise çevre yaklaşımı ve kabulüdür.

Otizmden muzdarip değilim, ama bana davranış tarzından muzdaribim. Demiş Tyler Durdin. Akrabalarınızda ,komşunuzda çocuğunuzun okulunda, sınıfında  otizmli bir çocukla karşılaştığınızda maalesef ötekileştirme tavrı sergileyebiliyorsunuz. Çocuklarınızı onlardan uzaklaştırma çabasına girebiliyorsunuz. Otizmli bazı çocuklar  isimlerini konuşamayabilir veya cevaplayamayabilir, ancak yine de kelimelerinizi duyabilir ve nezaketinizi hissedebilirler. Bırakın çocuğunuz onunla iletişime geçsin onlar kendi aralarında bir dil oluşturabilirler.  Ellen Notbohm ‘da dediği gibi Otistik bir çocuğu yetenekli, ilginç ve değerli olarak göremezsek, üstüne kattığımız hiçbir eğitim veya terapi önemli olmayacaktır.

Size düşen tek şey kabul edin ve sevgiyle bakın….