Her şerde bir hayır var der büyükler. 2001 krizinin hayrı güçlendirilen finans ve bankacılık sistemi olmuştu. 2008 küresel krizinin hayrı (teğet geçmesi dolayısıyla pek hissedilmese de) yine kredi kullanımı ve tasarruflar konusunda oldu. Geçen haftalarda yaşadığımız suni döviz spekülasyonu krizinin ise, birden fazla hayrı oldu diyebiliriz, hem ülkemize hem tüm dünyaya.

Krizin ana başlığı her ne kadar bir Amerikalı rahip olarak görünse ya da gösterilmeye çalışılsa da, aslında alt ve asıl başlıkları çok farklı. Türkiye'nin Batı'dan kopup, Asya ile gelişen ilişkilerinden, Amerikan füze savunma sistemi yerine S-400'lerin tercih edilmesine, Suriye meselesinde İran-Rusya-Türkiye üçlüsüne Batı'nın dışlanmasına, BRICS ve diğer Asya topluluklarına Türkiye'nin dahil edilmesi sinyallerine, kadar tüm bu gelişmeleri sayabiliriz krizin alt başlıkları olarak. 
Amerika Birleşik Devletleri'nin 1944 yılının Temmuz ayında açıkladığı, küresel ticaret ve ekonomi politikalarını belirlediği Bretton Woods sisteminin geçen süre içerisinde defalarca tökezlemesine ve birçok sıkıntılar yaşamasına şahit olduk. Trump başkanlığındaki yeni Amerikan yönetimi, kendi ilan ettikleri bu sistemi yıkarak yerine yeniden ve eskisinden daha fazla dünyayı Amerika'ya bağımlı hale getirecek bir sistem inşa etmek gayretinde.
Ancak bu sefer hesaba katmadıkları olaylar silsilesi hem dünyada hem de ülkemizde yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Oyununuzu gördük, meydan okuyoruz' söylemi tüm sistem inşa edicileri şaşkına çevirmiş durumda. Eski dünya düzeninde itaat eden, boyun eğen liderlere alışkın olan sistem inşa ediciler, böyle bir duvarı ya hesap edemediler ya da öncekiler gibi yıkar geçeriz diye düşündüler. Bunun yanı sıra Amerikan'ın binlerce kilometre uzaktan bir sosyal medya paylaşımı ile titreyen krallıklara alışkın olan bu yönetim, şimdi karşılarında 'Sizin dolarınız varsa bizim de Allah'ımız var' sözünün anlamını idraki ile meşguller. Öyle ki BRICS toplantısı sırasında Amerikan Kongresinde Türkiye'ye verilmesi planlanan hibe ve krediler iptal edilirken, aynı saatlerde Çin'den Türkiye'ye 3,6 milyar dolarlık kredi verilmesinin anlamı da bu duvarın yıkılmasının zor olduğunu gösterdi. Tüm bunlarla beraber Erdoğan'ın 'Dövizinizi bozdurun' talimatı ile sadece yurt içinde değil, İngiltere'den Almanya'ya, Katar'dan Pakistan'a Müslüman ve Türklerin dayanışması, yeni sistem inşa edicilerinde balyoz etkisi yaratmış durumda.

Yani yine şer olarak görünen bu döviz krizinin dünyada ezilen, sömürülen milletlere umut olduğunu, adaletsizce kaynaklara, insana ve doğaya el koyan kabadayılara tokat vurduğunu, aslında bu kabadayıların kumdan kaleler olduğunu gösterdi bize. Belki de bu yüzdendir Trump ve üst aklının zücaciye dükkanına girmiş fil gibi davranmaları. “'Men Sabera Zafera.” Sabreden zafere ulaşır. (Katarlı bir gencin AK Parti 6. Olağan Kongresinde Erdoğan'a verdiği hediye)