Cumhuriyet tarihinin önemli bir bayramı olan 19 Mayıs ve İslam’ın önemli bir bayramı olan Ramazan Bayramı karantina günlerine tekabül etmesinin yanında her iki bayramda pandemi nedeni ile 83 milyon ülke nüfusu tarafından geleneksel anlamda kutlanamadı. Bu her iki durum için mucizevi sonuçlar beklememiz imkansız olduğu kadar, imkansızı da talep etmemiz anlamsız olurdu.

Ama şunu bilmemiz gerekir. Bizler sebepler dünyasında yaşıyoruz. Zira bir olayın meydana gelmesi onu ortaya çıkaran, tabii, sosyolojik ve psikolojik ve daha bir çok etken sebebin bir birine bağlı olarak bir araya gelmesi ile mümkündür. Covid-19 ve yarattığı pandemi işte böylesine bir olaydır.

Pandemi nedeni ile bizlerde gerekli tedbirlerden biri olan evde kal hayatta kal sloganı kapsamında elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Ön görülen her tedbiri alarak sonucunda hayırlı neticelere ulaşmak için gayret sarf ediyoruz. Bu anlamda sonucu belirleyen ülkemiz insanının tabi ki gayret ve azmi olacaktır. Zorunluluk hallerinde yapılması gerekenlere uyum ne denli önemli ise, bu zorunluluk hallerinin ortadan kalkması durumunda insanlarımızın sosyolojik, psikolojik ve en önemlisi ekonomik kayıpları ile ilgili alınması gerek tedbirler konusunda ilgili ve yetkili mercilerin gerekli önlem paketlerini bu topluma sunmaları gereklidir. Siyasi idarenin bu tavrının ortaya konacağı an toplumumuzca merakla beklenmektedir. Zira her insan yaşadığı ülkenin kendisine sağlayacağı olanak ve imkanlara muhtaçtır. Bilinmesi gerekir ki çaresizlikler birey ve toplum üzerinde dürtüsel etkiler yaratır. Çoğu insan çaresizlik ve sıkıntı içerisinde yaşadığı ülke ve toplumun değerlerini unutur ve irade dışı tutum ve davranışlar sergilenmeye başlar. Zorunlu ortamsal dış şartlara bağlı bu durum toplumda tutarsızlık ve kaygıların artmasına neden olur.

Hayatın güçlükleri ile başa çıkmanın en olumlu şekli, bireyin kendi gücünü ve enerjisini en üst seviyede harekete geçirmekle mümkün olsa da kendi gücü ve enerjisine aşan durumlarda bir üst güç ile irtibata geçme zorunluluğu vardır. Oda devlettir. Bu üst gücün vatandaşa sağlayacağı katkı, vatandaşa cesaret, iyimserlik, kontrol duygusu ve rahatlama sağlar. Bu gibi durumlarda vatandaş devlet işbirliğine ihtiyaç vardır. Genel olarak sıkıntılı süreçlerde hayatın her safhasına yayılan ve toplumun tümünü kapsayan, toplumsal duyarlılık, sorumluluk ve bilincin artması, yöneten ve yönetilen arasındaki güvenli bağ ve koordinasyon sayesinde, devletler her zorluğu tekamüle erdirir. Pandemi sonrasında devletimiz ülkemiz ve milletiz için gücünü ve etkisini ortaya kaymalıdır.

Tarih boyunca insanlık iktidar ve hakimiyet için sonu gelmez mücadeleler görmüştür. Covid-19 da 21. Yüzyılda böylesine bir güç mücadelesinin bir ibaresi olabilir. Bu yüzden insanlığın görevi dünyada güç ve hakimiyeti tüm dünya toplumlarının barış ve huzur içerisinde yaşaması için gerekli şartları hazırlamaktan ibaret olmalıdır. Bu ülkemiz de barış ve huzurun sağlanamadığı bir ortamda oldukça iyimser bir söylem olsa da benim gönlümden geçen ve insanlık adına ortaya kayabileceğim tek çözümdür. Zira şunu biliyorum ki yer yüzünde hiç kimsenin ve hiçbir devletin iktidar ve hakimiyeti kalıcı değildir. İyilik ve kötülük insanlar arsında olduğu gibi ülkeler arasında da dolaşıp duracaktır. İnsanlığın içinde bulunduğu bugünkü çöküntüye uğramış durumda ilelebet sürüp gitmeyecektir.

İnançlı insanlarımızca sıkça dile getirilen pandeminin yaratıcının insanlığa bir ayar uyarısı görüşünü saygıyla karşılamama rağmen bu görüşe şahsen katılmıyorum. Bana göre yaşadığımız dünyada bazı grupların kendilerini firavun gibi görüp sahip oldukları güç ve varlığı kendilerinden bilerek Tanrılık kompleksine kapılıp azgınlık ve sapıklık içerisinde girmelerinden başka bir şey değildir. Henüz gerçek manada istediklerine ulaşamamış olsalar bile İnsanlık üzerinde iz bırakan köklü değişimlere neden olmuşlardır. Dolayısı ile pandemi dünyada yeni bir dönemin ve düzenin miladıdır. Hayatta yapılan en büyük hata, olayları çok boyutlu yerine tek boyutlu olarak düşünmektir. İnsan tabiatının en önemli özelliklerinden biri, daha önce yaşamış olduğu güzel günlere geri dönme ve onu yeniden yaşama arzusudur. Bu beşeri özellik toplumsal planda da geçmiş kazanımları elde etmeyi arzular. Sonuçta bütün bir toplumun zihniyeti haline gelen bu psikoloji gelişme ve geleceğe daha iyi şartlarda hazırlanmak için bir engeldir. Covid-19 insanlığa verilen bir mesaj olarak algılanmalı ve geleceği bütün zorluklarına rağmen bu anın gerçekleri ile yönetmeyi kabullenmeliyiz. Tek çaremiz yaşayacaklarımız her ne ise onlarla yüzleşmektir.