Çünkü İslam ve onun her konudaki hükümleri statik değil dinamiktir. Yani donuk kalıplaşmış ve asla değiştirileme-yen şeyler değil, günün ve zamanın şartlarına göre değişen insanların dertlerine çareler üreten bir din ve hukuk sistemidir. Yalnız iman esasları, Kur’anla belirlenen haram ve helaller bunun dışındadır.

Yukarıda ifade etmiştik Ramazan ayının en belirgin ibadeti ORUÇ ibadetidir. Ramazan ayı onunla özdeşleşmiştir. Bu aya mahsus diğer ibadetler, Teravih namazı, sadakalar/zekat, mukabele/Kur’an hatimleri ondan sonra gelir. İleride temas edeceğimiz gibi Ramazan ayına mahsus bölge ve ülkelere göre kültürler/geleneklerde vardır.

1- ORUÇ; Farsça’daki “ruze” kelimesinin Türkçeleşmiş halidir. Arapçası “Savm veya Sıyam”dır. Bir şeyden uzak durmak, o şeye karşı kendini tutmak, engellemek” anlamına gelir.

Ramazan ayının bir adı da ORUÇ ayıdır. O kadar ki bazen Oruç yerine Ramazanın, Ramazan yerine de Oruç’un kullanıldığı olur. Adama neden yemek yemediği sorulunca; ‘oruçluyum’ demez de ‘Ramazanlıyım’ dediği gibi, ‘Ramazan’ geldi demezde ‘Oruç’ geldi der. Bunlar halk dilinin özellik ve güzelliklerindendir.

a)  Tarihi açıdan;

Bu gün biz Müslümanların yapmakta olduğumuz ana ibadet konularının geçmiş semavi/ilahi dinlerin hepsinde de Allah tarafından emredildiğini görüyoruz. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim bize bunu haber veriyor. Diğer kutsal metinlerde bu ibadetlerin İslam öncesi mensupları tarafından işlendiği /yerine getirildiği gibi bu günkü mensuplarının da değişik şekil ve usulde de olsa yapmakta olduklarına şahit olmaktayız.

Kur’an-ı Kerim’de Meryem süresi ayet 55’de “O (İsmail) halkına namazı ve zekatı emrederdi, Rabbinin katında beğenilen bir kimse idi,” yine aynı sürenin 31. ayetinde de Hz. İsa (as) ağzından “O bana yaşadığım süre içinde namazı ve zekatı emretti.” demesi; aynı surenin 26. ayetinde de Hz. Meryem’in insanlara, “Ben çok merhametli olan Allah’a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.” demesi emredilmektedir. Bakara ve Hacc surelerinde de İbrahim’e (as) oğlu İsmail ile birlikte Beyti/Kabeyi namaz kılanlar ruku edenler için tertemiz yapması emredilir.

Burada kısaca diğer kutsal metinlerde ve geçmiş Peygamberlerin hayatında “Oruç” ibadetine kısaca bir göz atalım.

Bizim için şaşmaz ve şaşırtmaz bir din ve delil kaynağı  olan Kura’an-ı Kerim Bakara suresi 183. ayette “Ey iman edenler sizden öncekilere yazıldığı/emredildiği gibi sayılı günlerde “oruç” size de yazıldı /emredildi” buyrulmaktadır.

Buradan anlıyoruz ki, “oruç” ibadeti yalnız İslam ümmetine değil, geçmiş ümmetlere de farz kılınmıştır. Bütün Peygamberler ve getirdikleri din hep birbirinin devamıdır. Sünnetullah, eşyanın tabiatı da budur. Öyle ise bu günkü Müslümanların yapmakta oldukları ibadetlerin önce ki dinlerden tevarüs ettiği, intikal ettiği hususunda yadırganacak bir şey yoktur.

Kur’an-ı Kerim’in Enam suresi 90. ayetine Hz. Muhammed’e (as) “İşte o peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. Sende onların yoluna uy..”  denilerek kendisinden önceki peygamberlerin yolunda gitmesi emredilmektedir.                                                            Devamı yarın

    Yüce Kur’anın işaret ettiği bu husus bakınız eski kutsal metinlerde ve Peygamberlerin hayatında nasıl yer alıyor..:

   

    Bazı İslam kaynaklarına göre (İ.Mace 1/574 ve El Bidaye 1/118) Oruç ibadeti ta Hz.Nuh’a kadar uzanır.Tufan günlerinde Nuh peygamber’in (as) oruçlu olduğu ayrıca Ramazan ve Kurban bayramlarına denk gelen günler hariç bütün seneyi oruçlu geçirdiği bildirilmektedir.

 Semavi dinlerden olup aynı zamanda yaşayan dünya dinleri olan   Yahudilik ve Hırıstiyanlık ta “oruç” ibadeti ayrı bir önem taşımaktadır. Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ta oruç Tutulması emredilmektedir.Yahudiler bazen nefsi kırmak,köreltmek,bazen nefse cefa vermek,bazen de Allah’a yaklaşmak için tutmaktadırlar.En önemli oruç Yahudiler için  “Yom Kippur” orucu denilen “kefaret orucudur” ki mağfiret günü tevbe günü diye bilinen,10 Tişrin yani Ekim ayının son gününe tesadüf eden gün tutulan oruçtur.(Tevrat,Çıkış babı 34/18)

   Yine Tevrat’a göre  Hz.Musa (as) Turisina da kaldığı kırk gün kırk geceyi de oruçlu geçirmiştir.Ayrıca Yahudi geleneğinde kişilere göre önemli günlerde veya o olayın yıl dönümünde de nafile /fazladan oruç tutma geleneği vardır.Yahudilikte yalnız Cumartesi günü /Sebt günü oruç tutmak yasaktır.İslam da da yalnız Cuma ve Cumartesi günü oruç tutmanın mekruh olduğunu İslam alimleri  bir hadise dayanarak söylemektedirler.(Ebu Davut2/805)

     Yahudilikte “süküt /susma orucu diye de bir oruç vardır.Bazı dindar ve zahit Yahudiler sabahtan akşama kadar hiç kimse ile konuşmadan sükut etmekte ve bunula Hz Meryemin sünnetini yerine getirmekte oldukları inancı vardır. İslam bu susma orucunu tasvip etmemeiştir. Ebu Davut ta geçen bir hadise göre Allah Rasülü (as)  Akılbaliğ olduktan sonra yetimlik yoktur,bir  gün susarak geceye kadar oruç tutmak toktur buyurmuştur.” (Ebu Davut  3/293)

        Yahudilikte oruç’un müddeti genelde şafağın sökmesinden,ilk yıldızın doğmasına kadar olan zamandır. Bazı oruçlar bir akşamdan diğer akşama kadar devam eder…Oruç ve diğer ibadet yaşı da 12 dir.Bu yaş’a gelen bir çocuk şeriatın oğlu sayılır.Ve her  türlü ibadet ile mükelleftir.İslami öğretideki erkek çocukların 12 yaşında mükellef olmaları hususu herhalde israiliyyat olsa gerektir.

      İslam,oruç için ve diğer ibadetler için kesin bir zaman sınırlaması getirmemiş, bülüğ çağına ermeyi,sağlıklı olmayı ve seferi olmamayı şart koşmuştur.

          Hırıstiyanlık ta “oruç” ibadeti Kur’anın bildirdiğine göre farzdır.Hırıstiyan kaynaklarına göre ‘oruç ’ kilisenin üçüncü emridir..Ancak oruç la ilgili meseleler bir hayli karışıktır.Ramazan’a muadil bir ayda oruç tuttukları,fakat pek sıcak bir mevsime tesadüf etmesi sebebiyle zamanının değiştirip bundan dolayı da on gün ilave ettikleri,.Daha sonraları oruç’un vasfında da değişiklik yaparak,bazı yiyecekleri yiyip bazılarını yememek suretinde bir perhize dönüştürdükleri İslam tefsir kitaplarında yazılıdır.(Taberi ve Hak Dini ilgili ayetler)..

           Hz. İsa (as) nın kendisine peygamberlik verilmeden önce kırk gün oruç tutarak Yahudilerin “keffaret orucunu” samimiyetle tuttuğu kaydedilmektedir.İncillerin ortak ifadesine göre Hz. İsa;oruç hakkında çok muhteşem beyanlarda bulunmuştur;

     “Oruç tuttuğunuz zaman iki yüzlüler gibi surat asmayın.Zira onlar oruç tuttuklarını insanlar görsünler diye suratlarını asarlar. Doğrusu şudur ki; onlar oruç’un karşılığını aldılar.Fakat sen oruç tuttuğun zaman başına yağ sür ve yüzünü yıka.(sabırlı ol) Ta ki insanlara değil, gizlide olan Allah’a oruçlu görünesin ve gizlide gören Allah senin mükafatını ödeyecektir…(Matta,Markos,Lıka İncilleri—A.Osman Ateş Ehli Kitap örf ve adetleri)

      Hz Rasüllahın (as) bir kudsi hadiste yüce Allahın ; “Adem oğlunun bütün amelleri /işleri kendisi için dir.Yalnız ORUÇ benim için tutulur ve onun mükafatını da ben veririm” dediğini ifade eden sözü ile ne kadar örtüşen bir ifade..Peygamberler hep birbirlerini tasdik eden onaylayan şeyler söylemişlerdir.Bu hadisler  bunun en açık delilidir…

         Bu tarihi bilgileri burada keserek İslamın oruç ibadetine dönelim..