Son yıllarda doktorlara ve sağlık çalışanlarına yönelen şiddetin hem oranları hem de dozajı artıyor.

Hakaret edilen, dayak yiyen ve dava açılan doktor haberlerini gördükçe evladının doktor olmasını kimler isteyebilir. Artık varlıklı aileler yerine Orta halli ailelerin zeki çocukları bu mesleği iş garantisi olsun diye daha çok ilgi göstermeye başladı.

Doktorların girdiği uzmanlık sınavı olan TUS´ta Cerrahi branşlar açıkta kalmış. ÖSYM´nin 2015 ilkbahar dönemi Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) sonucu 3 bin 854 aday 2 bin 859 kontenjan için tercih yapma hakkı kazandı. Bu adaylardan 2 bin 690´ı aldıkları puanlara göre en uygun tercihlerine yerleştirildi, 169 kontenjan ise boş kaldı.
TUS´da ilk 100´e giren adaylardan 23´ü dermatoloji, 18´i göz hastalıkları, 16´sı radyoloji, 12´si fiziksel tıp ve rehabilitasyon bilim dallarını tercih etti.

Başarılı öğrencilerin tercihlerinde cerrahi gerektiren bilim dallarına yer vermemesi nedeniyle bu branşlardaki yerleştirme puanları da düştü.

Toplumumuz sağlıkta şiddeti onaylamadığı aşikardır. Saldırıyı gerçekleştirenler ‘hak edildiğini´ söylemektedir.  Ayrıca toplumumuz sözel taciz ve saldırıya, fiziksel saldırı kadar fazla duyarlı olunmadığı da hepimizce gözlenmektedir. Sağlık personeli ile hasta ve hasta yakınlarının karşı karşıya geldiği durumların incelendiği bir çalışmada, başlıca nendenler şöyle sıralanmıştır;
 Uzun bekleme süreleri,  Uygulanan tedaviden memnuniyetsizlik,  Hekimle anlaşamama, uyuşmama,Tıbben ve yasal olarak uygun olmayan istekler.

Herkes kendi kriterlerine göre hastasının ‘Acil Hasta´ olduğunu düşünmekte, beklentisine uygun öncelik, hizmet ve ilgi görmediğini düşünmektedir. Bu düşünce de, sağlık personeline sözel veya fiziksel saldırı olarak ortaya çıkmaktadır. Her hasta, en iyi sağlık hizmetini, bakımı ve ilgiyi hak etmektedir.

Sağlık çalışanlarına karşı şiddet konusu, son derece kapsamlı ve hassas bir konudur. Bu konuda yapılan düzenleme ve önlemler yetersiz kalmaktadır. Toplumdaki yanlış algıların düzeltilmesi, toplumun medya ve sağlık politika yapıcıları tarafından doğru şekilde bilgilendirilmesi, şiddetin önlenmesinde son derece faydalı olacaktır.
Sağlıkta şiddete dur diyemezsek, tıpta okuyan öğrencimizde kalmayacak.

Asıl soru; niye bu kadar sinirli olduğumuz aslında.
2006 yılında Harvard Üniversitesi´nde yapılan bir araştırmaya göre birçok erkek, o kadar sinirli bir yapıya sahip ki, artık bunun ‘karakteristik davranış´ sınıfından çıkarılıp ‘hastalık´ sınıfına konması gerekiyor. Bu hastalığın tıp literatüründe ismi de var tabii ki: ‘Aralıklı taşkınlık rahatsızlığı.´

Her birimizin arada bir öfkeye kapıldığını kabul etmek gerek. Eğer çok basit, incir çekirdeğini bile doldurmayacak meseleler öfkemizi kontrol edemediğimiz için büyük tartışmalara dönüşüyorsa, o zaman kendi dizginlerimizi elimizde tutmak için bir şeyler yapmamız gerekiyor demektir.

Bize yedirilen, içirilen gıdalarda öfkeli ve sinirlilik hali olması için çeşitli katkılar mı atılıyor. Tv yayınları ile bilinç altı ile algılarımızmı değiştirilmeye çalışıyor. Haftaya bu konuya değineceğim.